Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dolayısıyla fiil ehliyeti iflas kararı ile son bulmayan müflis şirketin vekili, iflas kararından önce verilmiş mevcut vekaletnamesi ile azil veya istifa söz konusu olmadığı sürece şirket adına ihalenin feshi şikayetinde bulunabilecektir. Somut olayda, davacı müflis şirket tarafından iflas kararından önce verilen vekaletname ile şirket adına dava açan Av. T3'nun mevcut vekaletnamesi ile azil veya istifa söz konusu olmadığı sürece şirket adına ihalenin feshi şikayetinde bulunabileceği dikkate alındığında mahkemenin bu yöndeki kararı isabetsizdir. Kaldı ki taraf sıfatı bulunmadığına karar verilen müflis şirket yönünden hukuki yararın olup olmadığının tartışılamayacağı da izahten varestedir. İİK'nın 134/8. maddesi, ihalenin feshini talep eden ilgilinin, fesih nedeni olarak gösterdiği yolsuzluk sonucunda kendi yararının çiğnenmiş olduğunun ispatı gerektiğini açıkça hükme bağlamıştır. Bu hükmün amacı, ihalenin kesinleşmesinin, gereksiz şikayetlerle engellenmesinin önüne geçmektir....

Davalı şirketin, kesinleşen şirket müdürünün görevden azli kararından sonra yönetimsiz kaldığı ve şirkette organ boşluğu oluştuğu, şirket ortakları tarafından bu boşluğun giderilemediği dikkate alınarak mahkememizce dava süresince görev yapacak yönetim kayyımı atanmıştır. Davacı taraf, haklı sebeplerin varlığı iddiası ile şirketin feshi ve tasfiyesi, davalı şirket ise yasal koşulların oluşmadığı ve haklı sebep bulunmadığı iddiası ile öncelikle davanın reddi, kabul edilmediği takdirde şirketin feshi yerine davacının ortaklıktan çıkarılması suretiyle uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği iddiasındadır....

    Davalı şirketin, kesinleşen şirket müdürünün görevden azli kararından sonra yönetimsiz kaldığı ve şirkette organ boşluğu oluştuğu, şirket ortakları tarafından bu boşluğun giderilemediği dikkate alınarak mahkememizce dava süresince görev yapacak yönetim kayyımı atanmıştır. Davacı taraf, haklı sebeplerin varlığı iddiası ile şirketin feshi ve tasfiyesi, davalı şirket ise yasal koşulların oluşmadığı ve haklı sebep bulunmadığı iddiası ile öncelikle davanın reddi, kabul edilmediği takdirde şirketin feshi yerine davacının ortaklıktan çıkarılması suretiyle uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği iddiasındadır....

      İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, haklı sebeple anonim şirketin feshi taleplidir. Feshi istenen davalı şirket anonim şirket olduğundan uygulanacak madde 6102 sayılı TTK'nın 531. maddesi olup buna göre; haklı sebeplerin varlığı halinde şirket sermayesinin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahiplerinin, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği, mahkemece, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebileceği öngörülmüştür. Davacının ------ adet hisse sahibi olarak ----- fazla pay sahibi olduğu ve bu davayı açabilme ehliyetine sahip olduğu kuşkusuzdur. Yine davalı şirket merkezinin Kadıköy olması nedeniyle mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmaktadır....

        Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Borçlu şirket vekilinin, sair fesih nedenleri yanında kıymet takdirine itiraz dosyasında müvekkili şirketin iflasına karar verildiği ve itirazda bulunan vekille müflis şirket arasındaki vekalet ilişkisinin son bulduğundan bahisle itirazın hukuka aykırı olarak usulden reddedildiğini ileri sürerek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, İlk Derece Mahkemesince, ihalenin feshi isteminin reddi ile borçlu aleyhine para cezasına hükmedildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinat talebinin esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır....

          Mahkemece sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 05.07.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Mahkemece sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 04.07.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              KARAR Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak 16.10.2011 tarihinde devre tatil sözleşmesi imzalandığını, kendisine cayma bildirim belgesi verilmediğini, tatil hakkını kullanabilmesi için bir davetiye gönderilmediğini, tarafına tatil hakkını kullanmak uzere yer teslimi yapılmadığını, sözleşmenin haksız şartlar içerdiğini bu nedenlerle fesih koşullarının oluştuğunu, ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile ödediği bedelin iadesi ile senetlerin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının tesisi görerek sözleşmeyi imzaladığını, kapıdan satışın söz konusu olmadığını süresinde cayma hakkını kullanmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....

                Davacı, davalı şirket elemanlarınca psikolojik baskı uygulayarak devre tatil sözleşmesi imzaladığını, ancak tatil hakkını hiç kullanmadığını ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile ödemiş olduğu bedelin iadesi istemiyle eldeki davayı açmış, davalı şirket ise cayma hakkını süresinde kullanmadığını savunmuştur. Mahkemece, cayma hakkının süresinde kullanılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı TKHK'nun 8/1 maddesinde, “kapıdan satış, işyeri, fuar, panayır gibi satış mekânları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlardır.” şeklinde tanımlanmış olup davacının, davalı şirketin temsilcileri tarafından gezi amaçlı götürüldüğü sırada daha önceden düşünmediği ve devre tatil satın almak için de gitmediği halde, yapılan tanıtımlar üzerine hazırlıksız bulunduğu bir sırada imzalamış olduğu sözleşmenin, kapıdan satış şeklinde yapıldığının kabulü gerekir....

                  KARAR Davacı, davalı şirketin temsilcilerinin hacca indirimli götüreceklerini söylemeleri üzerine dava konusu 30.09.2014 tarihli devre tatil sözleşmesini imzaladığını ve bedelini ödediğini, kandırıldığı gibi hiç tatil hakkını kullanmadığını ileri sürerek sözleşmenin feshi ile yapılan ödemenin iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının süresinde cayma hakkını kullanmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak devre tatil sözleşmesini imzaladığını, ancak tatil hakkını hiç kullanmadığını ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile ödemiş olduğu bedelin iadesi istemiyle eldeki davayı açmış, davalı şirket ise kapıdan satış yapılmadığını, davacının tesisleri bizzat görerek sözleşmeyi imzaladığını ve cayma hakkını süresinde kullanmadığını savunmuştur....

                    UYAP Entegrasyonu