İİK 71 maddesinde; "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir. Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33 a. Maddesi hükmü kıyasen uygulanır. " hükmü bulunmaktadır. İİK. 71. Madde düzenlemeye göre takibin iptali davasında görevli mahkeme icra mahkemesidir. Mahkemelerin görevi, ancak, kanunla düzenlenir .Yukarıda izah edilen sebeplerle davaya bakmaya İcra Mahkemesinin görevli olduğu, görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen incelenebileceğinden mahkememizin görevsizliği yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
un borçlanma tarihi gözönüne alındığında davacının tasarrufun iptali davasına hakkı bulunmadığı, boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki tarih itibarıyla doğmuş alacaktan dolayı davacının tasarrufun iptalini talepte bulunmaya hakkı olmadığı, ayrıca aciz vesikası da ibraz edilmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için borcun iptali istenen tasarruftan önce doğması ve borçlunun aciz halinde olduğu gösterir kat'i (İİK 143) veya geçici aciz belgesinin varlığı dava önşartı olup mahkemece res'en araştırılmalıdır. Somut olayda takip konusu borç 29.3.2007 tarihli şirket hisse devrinden kaynaklanan 28.3.2007 tanzim 1.7.2007 vadeli senede dayalı olup iptali istenen 26.9.2007 tarihli tasarruftan önce doğmuştur....
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle takibin kesinleşmesinden sonraki devrede takibe konu kambiyo senedinin zamanaşımına uğradığına yönelik şikayetlerin İİK'nın 71. maddesi göndermesi ile aynı Kanunun 33/a maddesi uyarınca süreye tabi olmamasına, takibin kesinleşmesinden sonra yenileme talebine kadar geçen süre zarfında icra dosyası kapsamında davalı/alacaklı tarafından zamanaşımını keser mahiyette işlem yapılmamasına göre; mahkemece kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
ŞİKAYET Borçlular vekili şikayet dilekçesinde; icra takiplerinin başlatıldığı 05.03.2015- 15.5.2015 tarihinden dava tarihi olan 18.12.2020 tarihine kadar takibin kesinleşmesinden sonraki zaman aşımını kesen herhangi bir işlem yapılmadığını ileri sürerek icranın geri bırakılmasına, takiplerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Alacaklı cevap dilekçesinde; borçluların iddialarının gerçek dışı ve hukuka aykırı olduğunu borçlular tarafından açılan menfi tespit davasının zaman aşımını kestiğini belirterek şikayetin reddini istemiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ... 1....
Diğer taraftan, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki devrede alacağın zamanaşımına uğradığına ilişkin şikayet, herhangi bir süreye bağlı olmayıp İİK'nın 71/2. maddesi uyarınca her zaman icra mahkemesinde ileri sürülebilir. Mahkemece, ödeme emrinin tebliği işleminin usulüne uygunluğu ve buna bağlı olarak takibin kesinleştiği tarih denetime elverişli şekilde tespit edildikten sonra, davacı borçlunun başvurusunun takibin kesinleşmesinden sonraki devrede zamanaşımı şikayeti olup olmadığı belirlenerek, sonucuna göre bu talep yönünden inceleme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Tüm dosya kapsamına göre; davacı aleyhine cari hesap bakiyesi alacağından bahisle 17/09/2009 tarihinde ilamsız icra takibine gidildiği, ödeme emrinin 23/09/2009 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, 05/10/2020 tarihinde dosyanın yenilendiği, yenileme tarihinden önce dosyada en son 02/12/2009 tarihinde haciz talebinde bulunduğu, takibin kesinleşmesinden sonra icra dosyasında 10 yılı aşkın süre itibari ile zaman aşımını kesen herhangi bir işlem yapılmadığı, takibin kesinleşmesinden sonraki zaman aşımı itirazının süreye tabi olmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının yasaya uygun olduğu anlaşılmakla istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Ancak; 1-5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca sanık yararına olan hükmün önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağı gözetilerek, 5237 sayılı Yasaya göre hırsızlık suçunu oluşturan eylem nedeniyle 5237 sayılı Yasanın 61. maddesi gözetilerek, temel cezanın ne şekilde saptanacağının belirlenmesi ve bireyselleştirmenin yapılması için duruşma açılması gerektiğinin gözetilmemesi, 2-Hükümlü müdafii tarafından kararın kesinleşmesinden sonra hükümlünün ceza ehliyetinin bulunmadığının iddia edildiği, yine Kahramanmaraş Devlet Hastanesinin 6.4.2004 tarihli heyet raporuna istinaden, Kaharamanmaraş Aile Mahkemesi'nin 28.04.2004 tarih, 2004/363-420 karar sayılı kararı ile hükümlünün TMK'nun 335/2. maddesine göre Velayet altına alındığının anlaşılması karşısında, hükümlünün ceza ehliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılarak hakkında 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda...
Başvuru bu hali ile İİK.nun 71/1. maddesine dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ödendiğine yönelik itfa itirazıdır. İİK.nun 71/1. maddesine göre, borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir. Bu istemin kabul edilmesi için itfa itirazının İİK.nun 71/1. maddesinde açıklanan nitelikte bir belge veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanması zorunludur. Borçlu tarafından sunulan adi nitelikteki belge altındaki imzanın alacaklı tarafından inkarı halinde, icra mahkemesince imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Böyle bir durumda sunulan belge anılan madde kapsamında kabul edilemeyeceğinden itirazın reddi gerekir....
Bu durumda davacı yanın isteminin takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde dosyaya yapılan ödemeler ile borcun itfa edildiğine ilişkin olduğu, dava konusu muhtıranın da borcun itfa edilmesi sebebiyle iptalinin talep edildiği ve bu yöndeki taleplerin süresiz olarak ileri sürülebileceği açıktır. Mahkemece yapılan yargılamada bilirkişi raporu alınmış, ancak şikayete konu memur işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük sürede dava açılmadığı gerekçesi ile süre aşımından dava reddedilmiştir. İİK'nın 33/2. Maddesi gereğince takibin kesinleşmesinden sonraki itfa talepleri ve ödeme sebebiyle borcun bulunmadığı iddiası her zaman ileri sürülebilir nitelikte olduğundan ilk derece mahkemesince davanın esasının incelenip karar verilmesi gerekirken süre aşımından reddine karar verilmesi isabetli değildir....
Kendi kusurlu davranışı ile işin icraya düşmesine ve icranın sürüp gitmesine yol açan davacı, bu savsaması nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini, hükmün kesinleşmesinden sonraki sürenin faizini, artan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürenin faizini isteyemez. Çünkü sözü edilen giderlerle davalının eylemi arasında uygun sebep sonuç bağı yoktur. O halde mahkemece yapılacak iş; icra giderleri, hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş olan faiz, artan icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürenin faizine ilişkin istek bölümünün hesaplanıp reddine karar vermekten ibarettir. Belirtilen nedenlerle isteğin tümünün hüküm altına alınmış bulunması usul ve yasaya aykırı olup ayrı bir bozma nedenidir. 4- Borçlar Yasası'nın 43. maddesi gereğince yargıç, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eder. Bunu yaparken de hal ve mevkiin icabını göz önünde tutması gerekir....