Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı/k.davacı kadın tarafından yerel mahkeme kararına karşı iştirak nafakası azaltılması talebinin kabulü kararının ve karşı davada iştirak nafakasının artırılması taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmakla, dosya üzerinde yapılan incelemede; yerel mahkemece alınan sosyal inceleme raporu, tanık beyanları, tarafların farklı illerde yaşıyor olması ve baba ile küçük arasında yatılı kişisel ilişki tesisini engelleyecek bir durum tespit edilmemiş olması sebebiyle yatılı kişisel ilişki tesisini de içerir şekilde karar verildiği, tarafların anlaşmalı boşanma protokolünde müşterek çocuk lehine 750 iştirak nafakası belirlediklerinin anlaşıldığı, tarafların tespit edilen ve gerçekleşen ekonomik sosyal durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, ihtiyaçları, giderleri, nafaka yükümlüsünün geliri, davalı karşı davacının da çocuğun bakım ve eğitim masraflarına katılma yükümlülüğünün bulunduğu gözetildiğinde, nafaka miktarının...

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davacı Hatime'nin yoksulluk nafakasının reddine, müşterek çocuk Sebiha Almina için aylık 300,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, müşterek çocuklar Emriye Sıla ve Hale Aslı için iştirak nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Müşterek çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının yetersiz olduğunu, talep ettiği yoksulluk nafakasının reddinin doğru olmadığını, aleyhine vekalet ücreti hükmedildiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesine ilişkindir....

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda; tarafların .... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 31.10.2012 tarihli kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı için 400,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği ve kararın 18.12.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalının çalışmadığı, boşandığı davalıdan toplam 800,00 TL yoksulluk ve iştirak nafakası aldığı, 850,00 TL kira ödediği ve boşanma davasından sonra edinilen bir adet bağımsız bölüm kaydı ve araç olduğu anlaşılmaktadır....

    Temyiz Yoluna Başvuran Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı, iştirak nafakası ve anlaşmalı boşanma protokolünde belirtilen maddî giderlerin eşit şekilde uyarlanması talebinin reddi yönünden, davalı ise iştirak nafakası vekâlet ücreti ve yargılama gideri yönünden temyiz isteminde bulunmuştur. B....

      Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması kabul edilmediği takdirde uyarlanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulü ile boşanma ilamı ile yoksulluk nafakası olarak hüküm altına alınan aylık 1.500,00 ABD Dolarının dava tarihinden itibaren aylık 1.000,00 ABD Dolarına indirilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın yoksulluk nafakasının indirilmesi talebi yönünden kısmen kabulü ile boşanma ilamı ile davalı kadın lehine belirlenen aylık 1.500,00 ABD Doları yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Türk Lirasına uyarlanmak suretiyle aylık 2.500,00 TL ye indirilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir....

        Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK md.137). Davacı, anlaşmalı (TMK. md. 166/3) boşanma talepli olarak 24/08/2016 tarihinde dava açmış, davacı davasını çekişmeli hale getirmek istediğini, davalı ise boşanmak istemediğini beyan etmiş, böylelikle anlaşmalı olarak açılan boşanma davası, koşulların oluşmaması nedeniyle kendiliğinden çekişmeli boşanma davasına dönüşmüştür. Bu halde dava, ıslaha gerek kalmadan kendiliğinden çekişmeli boşanma davasına dönüşür....

        Mahkemece, davacının ekonomik ve sosyal durumunun bir yıldır çalışamaması nedeniyle kısmen bozulduğu, davalının ise nafaka ihtiyacının ortadan kalkmadığı gerekçesiyle yoksulluk nafakasının aylık 500 TL ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Taraflar TMK. nun 166/3 maddesi çerçevesinde “anlaşmalı olarak” boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece kanunun, emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir (BK. md. 19). Nitekim somut olayda da yoksulluk nafakası tarafların özgür iradeleri ile protokole bağlanmış, boşanma davasında bu anlaşma mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve de hukuki statüye uygun bulunmuş (TMK. md.184/5), verilen karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir....

          Davalı-karşı davacının açtığı birleşen dava ile ilgili verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunda; Toplanan delillere,tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumlarına,uyap aracılığı ile alınan raporlara,tanık beyanlarına,taraf gelirlerine,paranın alım gücüne,bakmakla yükümlü olunan diğer kişilere,aradan geçen süreye, buna nazaran artan ihtiyaç ve masraflara,ekonomik göstergelerdeki değişime,sosyal medya görüntülerine ,davalı davacı erkeğin boşanma sırasında kadına verdiğini iddia ettiği taşınmazın satılmış olmasının yoksulluk nafakasının kaldırılması ya da indirilmesini haklı gösterir nitelikte kabul edilmesinin mümkün olmamasına,nitekim bu tasarruf sonrasında da daha önce nafakanın mahkeme ilamı ile artırılmış olmasına, TMK 4 ncü maddesine göre kadın lehine daha önce belirlenen yoksulluk nafakasının kaldırılması,bu olmaz ise indirilmesini gerektirir durumun bulunmadığı,ayrıca kadının davasında yoksulluk nafakasının kaldırılması ya da indirilmesi bir yana artırılması...

          Davalı vekili cevap dilekçesi ile; tarafların anlaşmalı boşandığını ve karşılıklı (yoksulluk) nafakası talep etmeyeceklerini kabul ettiklerini, davacının ekonomik durumunun yüksek olduğunu, müşterek çocuğun iki yıllık iştirak nafakasını peşin ödediğini, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlendiğini, sadece ÜFE oranında artırılabileceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacının kendisi için yoksulluk nafakası talebinin, anlaşmalı boşanma davasındaki nafaka talebinden feragati nedeniyle reddine, müşterek çocuğu yönünden takdir edilen aylık 200 TL iştirak nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 240 TL'ye çıkartılmasına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir....

            Böyle bir durumda artık anlaşmalı boşanmaya vücut veren “irade beyanından” dönülemez. Kanun ve usul hükümlerine uygun olarak tarafların boşanma ve fer'ilerinde irade birliğine dayanan bir boşanma kararı, karara esas alınan irade beyanındaki (hata, hile ve ikrah gibi) sakatlık hallerinin varlığı, bu hususta ciddi delillerin gösterilmesi durumunda veya protokol şartlarında kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırılık taşıması halinde ya da protokol şartlarına aykırı hüküm verilmesi durumunda (bu son halde de, aykırılığın ilişkin olduğu konuda) bozulabilir. Sayın çoğunluk, “davalının, hüküm kesinleşinceye kadar irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığını, kararın temyiz edilmesiyle anlaşmalı boşanma hükmünün bütünüyle geçersiz hale geleceğini” kabul etmektedir. Bu görüşe yukarıda açıklanan sebeplerle katılma olanağı yoktur....

              UYAP Entegrasyonu