İşe iade davasını açmada samimiyetin sorgulanması suretiyle davanın reddi, emsal uygulamalarla da uyumlu değildir. Kesinleşen işe iade kararı sonrasında işçinin işe başlamak için başvurması veya işverenin işe başlatması aşamalarında tarafların samimi olup olmadığı, daha hukuki bir ifadeyle Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine uygun davranıp davranmadıkları değerlendirilmektedir. İş güvencesi kapsamında kalan bir işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine işe iade davası açma hakkı olmadığı, işe başlamak yerine menfaat temin etmek için bu yola başvurduğu yorum, bir nevi niyet okuma mahiyetindedir ve işçinin eski işine döndürülmesini hedefleyen iş güvencesi hükümlerine aykırıdır. İşe iade davası açan işçinin, eski işine dönme niyetinde olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki, kesinleşen işe iade kararı üzerine işverenin işe başlatıp başlatmayacağı da şimdiden bilinmemektedir....
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak iki defa feshedildiğini ve davacının işe iade davası açtığını, işe iade davalarının kabul edilerek Yargıtay tarafından onandığını, davacının işe iade kararının kesinleşmesi ile işe başlatıldığını, işçinin işçilik alacaklarının talep etmesinden vazgeçmesi için baskı uygulandığını, baskıya rağmen işçilik alacaklarından vazgeçmeyen davacının işten çıkarıldığını, davacının yeniden işe iade davası açtığını ve davacının işe iadesine karar verilerek Yargıtay'da onaylandığını, davacının yine 30.03.2015 tarihinde işe başlatıldığını, ikinci kez işe aldığı davacıya davalının mobbing uyguladığını, bir ay boyunca hiçbir iş ve yetki vermeyerek boş bir odada bekletildiğini, davacının ihtarname aracılığıyla işe başlatılmaması ve mahkeme kararları gereği alacaklarının ödenmesi için ihtar çektiğini iddia etmiştir....
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak iki defa feshedildiğini ve davacının işe iade davası açtığını, işe iade davalarının kabul edilerek Yargıtay tarafından onandığını, davacının işe iade kararının kesinleşmesi ile işe başlatıldığını, işçinin işçilik alacaklarının talep etmesinden vazgeçmesi için baskı uygulandığını, baskıya rağmen işçilik alacaklarından vazgeçmeyen davacının işten çıkarıldığını, davacının yeniden işe iade davası açtığını ve davacının işe iadesine karar verilerek Yargıtay'da onaylandığını, davacının yine 30.03.2015 tarihinde işe başlatıldığını, ikinci kez işe aldığı davacıya davalının mobbing uyguladığını, bir ay boyunca hiçbir iş ve yetki vermeyerek boş bir odada bekletildiğini, davacının ihtarname aracılığıyla işe başlatılmaması ve mahkeme kararları gereği alacaklarının ödenmesi için ihtar çektiğini iddia etmiştir....
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak iki defa feshedildiğini ve davacının işe iade davası açtığını, işe iade davalarının kabul edilerek Yargıtay tarafından onandığını, davacının işe iade kararının kesinleşmesi ile işe başlatıldığını, işçinin işçilik alacaklarının talep etmesinden vazgeçmesi için baskı uygulandığını, baskıya rağmen işçilik alacaklarından vazgeçmeyen davacının işten çıkarıldığını, davacının yeniden işe iade davası açtığını ve davacının işe iadesine karar verilerek Yargıtay'da onaylandığını, davacının yine 30.03.2015 tarihinde işe başlatıldığını, ikinci kez işe aldığı davacıya davalının mobbing uyguladığını, bir ay boyunca hiçbir iş ve yetki vermeyerek boş bir odada bekletildiğini, davacının ihtarname aracılığıyla işe başlatılmaması ve mahkeme kararları gereği alacaklarının ödenmesi için ihtar çektiğini iddia etmiştir....
İşveren işe iade için başvuran işçiyi (1) ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az dört, en fazla sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları işçiye ödemek zorundadır. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur....
İşçi, işe başlatılma konusundaki iradesini bizzat işverene iletebileceği gibi vekili ya da üyesi olduğu sendika aracılığı ile de ulaştırabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen görüşü bu yöndedir (Yargıtay HGK 17.6.2009 gün ve 2009/9‑232E, 2009/278K.). İşveren işe iade için başvuran işçiyi (1) ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az dört, en fazla sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları işçiye ödemek zorundadır. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir....
Mahkemece, kesinleşen işe iade davasının ardından süresinde başvuran işçinin işe başlatılmaması nedeniyle kıdem tazminatı talep etmeye hak kazandığı gerekçesiyle, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak hüküm altına alınmıştır. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İşe iade davası sonunda işçinin başvurusu, işverenin işe başlatmaması ve buna bağlı olarak kıdem tazminatı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur. İşveren işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır....
E) Gerekçe: Taraflar arasındaki uyuşmazlık; işe iade kararı sonrasında, davacı tarafından usulüne uygun olarak işe başlama talebinde bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak işe iadenin mali sonuçlarına hak kazanıp kazanmadığı, noktasında toplanmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; davacının, davalı ... AŞ. ile dava dışı...aleyhine açtığı işe iade davasında .... davanın kabulü ile davacının, dava dışı ....nezdinde işe iadesine ve her iki şirketin işe iadenin mali sonuçlarından müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna hükmedilmiş ve söz konusu karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 09.09.2014 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Davacı vekili tarafından süresinde gönderilen ihtarname ile davacının işe başlatılması talep edilmiştir. Ihtarnamede muhataplar olarak; davalı ...Ş., dava dışı ....ve vekilleri gösterilmiştir. Işe başlatılma talebini içeren ihtarnamenin davalı ......
İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Yasanın 21'inci maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir (Yargıtay 9.HD. 14.10.2008 gün 2008/29383 E, 2008/27243 K.)....
Yargılamada ileri sürülen iddia ve cevaplar, toplanan deliller, SGK ve işverenlik kayıtları, tanık anlatımı, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Uyuşmazlık, işe iade kararı sonrası davacının işe başlatılma, davalının ise işe davetinde samimi olup olmadığı ile davacının işe iade sonrası isteklere hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı hâlde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması hâlinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir....