Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

, gerçekte işe başlama iradesinin olmadığını, sırf işe iade davasında hükmedilen ücretleri almak adına işe başlamak için yalnızca şeklen bir başvuru yaptığını beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur....

    Dairemizin kaldırma kararında davacının açtığı işe iade davasının kesinleştikten sonra yukarıdaki ilkelere göre değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Mahkemece kaldırma kararı sonrası ilk celsede işe iade davasının kesinleşmesi yönünde ara karar kurulmuş, bir sonraki celse olan karar celsesinde ise işe iade davasının kesinleştiği konusunda bir tespit yapılmadan, önceki ara karardan da vazgeçme yönünde ara karar kurulmadan, işe iade davasının kesinleşmesi beklenmeden kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacının yeniden görülmeye başlayan işe iade davasında feshin geçersizliğine karar verilmiştir. İşe iade yönündeki karar kesinleşmiş ise yukarıda ilkede de yazdığı üzere davacının işe iade için süresinde başvuruda bulunup bulunmadığı araştırılmalı, işe iade için süresinde başvuruda bulunmuş ise feshe bağlı alacaklar için açılan davanın erken açıldığından usulden reddine karar verilmelidir....

    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: işe iade davası sonrasında işe başlama ve başlatmama hususunda tarafların samimi olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21’inci maddesinin beşinci fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorunda olduğu gibi, işçinin işe iade yönündeki başvurusu ciddi ve samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı hâlde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yaptığı başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Öte yandan işveren, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21’inci maddesine göre süresi içinde işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır....

      Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: işe iade davası sonrasında işe başlama ve başlatmama hususunda tarafların samimi olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21’inci maddesinin beşinci fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorunda olduğu gibi, işçinin işe iade yönündeki başvurusu ciddi ve samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı hâlde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yaptığı başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Öte yandan işveren, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21’inci maddesine göre süresi içinde işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır....

        Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: işe iade davası sonrasında işe başlama ve başlatmama hususunda tarafların samimi olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21’inci maddesinin beşinci fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorunda olduğu gibi, işçinin işe iade yönündeki başvurusu ciddi ve samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı hâlde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yaptığı başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Öte yandan işveren, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21’inci maddesine göre süresi içinde işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır....

          Usulü yetkiler kullanılırken de bu, dürüstlük kuralına uygun olmalıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. ve devamı maddelerine dayalı feshin geçersizliği ve işe iade istemli davada, asıl istek feshin geçersizliği ve işe iade olup, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre için ücret ve diğer haklar ise bu istemin sonucuna ve tarafların davranışına bağlanan ikincil sonuçlardır. İstek olmasa bile resen dikkate alınması gerekir. Feshin geçersizliği ve işe iade kararı ile birlikte hüküm altına alınmaması daha sonra işe başvuru yapılması ve işe başlatmanın gerçekleşmemesi halinde istenmesine yasal engel teşkil etmez. Kısaca bu yönde karar verilmemiş ise kesin hüküm teşkil etmez. Diğer taraftan her ne kadar işçinin kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren işe başlatılması için işverene başvurması 4857 sayılı Kanun'un 21/5. maddesinde düzenlenmiş ise de, kesinleşme ile başvuru tarafların anlaşamadıkları durumda aranmaktadır....

            İşe iade davasını açmada samimiyetin sorgulanması suretiyle davanın reddi, emsal uygulamalarla da uyumlu değildir. Kesinleşen işe iade kararı sonrasında işçinin işe başlamak için başvurması veya işverenin işe başlatması aşamalarında tarafların samimi olup olmadığı, daha hukuki bir ifadeyle Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine uygun davranıp davranmadıkları değerlendirilmektedir. İş güvencesi kapsamında kalan bir işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine işe iade davası açma hakkı olmadığı, işe başlamak yerine menfaat temin etmek için bu yola başvurduğu yorum, bir nevi niyet okuma mahiyetindedir ve işçinin eski işine döndürülmesini hedefleyen iş güvencesi hükümlerine aykırıdır. İşe iade davası açan işçinin, eski işine dönme niyetinde olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki, kesinleşen işe iade kararı üzerine işverenin işe başlatıp başlatmayacağı da şimdiden bilinmemektedir....

              İşe iade davasını açmada samimiyetin sorgulanması suretiyle davanın reddi, emsal uygulamalarla da uyumlu değildir. Kesinleşen işe iade kararı sonrasında işçinin işe başlamak için başvurması veya işverenin işe başlatması aşamalarında tarafların samimi olup olmadığı, daha hukuki bir ifadeyle Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine uygun davranıp davranmadıkları değerlendirilmektedir. İş güvencesi kapsamında kalan bir işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine işe iade davası açma hakkı olmadığı, işe başlamak yerine menfaat temin etmek için bu yola başvurduğu yorum, bir nevi niyet okuma mahiyetindedir ve işçinin eski işine döndürülmesini hedefleyen iş güvencesi hükümlerine aykırıdır. İşe iade davası açan işçinin, eski işine dönme niyetinde olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki, kesinleşen işe iade kararı üzerine işverenin işe başlatıp başlatmayacağı da şimdiden bilinmemektedir....

                Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak iki defa feshedildiğini ve davacının işe iade davası açtığını, işe iade davalarının kabul edilerek Yargıtay tarafından onandığını, davacının işe iade kararının kesinleşmesi ile işe başlatıldığını, işçinin işçilik alacaklarının talep etmesinden vazgeçmesi için baskı uygulandığını, baskıya rağmen işçilik alacaklarından vazgeçmeyen davacının işten çıkarıldığını, davacının yeniden işe iade davası açtığını ve davacının işe iadesine karar verilerek Yargıtay'da onaylandığını, davacının yine 30.03.2015 tarihinde işe başlatıldığını, ikinci kez işe aldığı davacıya davalının mobbing uyguladığını, bir ay boyunca hiçbir iş ve yetki vermeyerek boş bir odada bekletildiğini, davacının ihtarname aracılığıyla işe başlatılmaması ve mahkeme kararları gereği alacaklarının ödenmesi için ihtar çektiğini iddia etmiştir....

                Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak iki defa feshedildiğini ve davacının işe iade davası açtığını, işe iade davalarının kabul edilerek Yargıtay tarafından onandığını, davacının işe iade kararının kesinleşmesi ile işe başlatıldığını, işçinin işçilik alacaklarının talep etmesinden vazgeçmesi için baskı uygulandığını, baskıya rağmen işçilik alacaklarından vazgeçmeyen davacının işten çıkarıldığını, davacının yeniden işe iade davası açtığını ve davacının işe iadesine karar verilerek Yargıtay'da onaylandığını, davacının yine 30.03.2015 tarihinde işe başlatıldığını, ikinci kez işe aldığı davacıya davalının mobbing uyguladığını, bir ay boyunca hiçbir iş ve yetki vermeyerek boş bir odada bekletildiğini, davacının ihtarname aracılığıyla işe başlatılmaması ve mahkeme kararları gereği alacaklarının ödenmesi için ihtar çektiğini iddia etmiştir....

                UYAP Entegrasyonu