Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacıların, tapuda davalı ... adına kayıtlı taşınmazda, 4706 sayılı yasaya dayalı olarak talepte bulunma hakkını elde etmek için hak sahipliğinin tespitini istemelerinde hukuki yararları bulunmaktadır. Öte yandan davacıların, hak sahibi olduğu belirtilen ...’in bir kısım mirasçıları olup, diğer mirasçılarının ise davalı (oğlu) ... ile davaya sonradan davalı olarak dahil edilen (eşi) ... olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, 4706 sayılı yasaya dayalı olarak talepte bulunabilmek için muris ...’in tüm mirasçılarının hak sahibi olduğunun tespiti istendiğinden, tüm ortakların davayı birlikte açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde, 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir....

    Bu itibarla, mahkemece, kusur oran ve aidiyetleri; kazasının gerçekleştiği kolu ile güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan kusur raporu aldırılmak suretiyle maddi oluşa ve kanuna uygun olarak belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. 2- 5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21/1. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir....

      ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, Kurum zararını oluşturan ilk peşin değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir. ./.. -2- Davacı Kurum tarafından 13.06.1993 tarihli kazası sonucu % 36.20 oranında sürekli göremez durumuna giren sigortalıya sürekli göremezlik geliri bağlandığı, sürekli göremezlik derecesinin, 01.09.1999 tarihi itibariyle %68’e yükseldiği belirtilmiştir....

        Dava konusu patent başvurularının başvuru tarihleri, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin mevcut olduğu 08.02.2018 ila 31.12.2018 tarihleri arasındadır. 6769 SMK hükümleri uyarınca; çalışan buluşunun, hizmet buluşu olması için ilişkisi sırasında yapılmış olması gerektiğinden, çalışanın ilişkisinden önce gerçekleştirmiş olduğu ya da ilişkisi sonrasında gerçekleştirebileceği potansiyel buluşlar, hizmet buluşu kapsamında değildir. Dolayısıyla bu buluşların işverene bildirilmesi yükümlülüğü bulunmamaktadır. Davacı taraf; 2016 yılının son aylarından 2018 yılının bitimine kadar taraflar arasında daima bir hizmet ilişkisi, çalışan-işveren ilişkisi mevcut olduğunu iddia etmiştir. Davacı bu iddiasını; bu tarihlerde taraflar arasında kişisel bağımlılık ilişkisi bulundu ve tarafların ortak amaç ve niyetinin buluşların hak sahipliğinin davacıya verilmesi yönünde olduğu iddialarına dayandırmıştır....

          Ayrıca 5510 sayılı yasanın 21/son maddesinde "....Ayrıca kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde , bu kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için , kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine , Kurumca rücu edilmez" hükmü yer almaktadır. İnceleme konusu davada; 11.07.2011 tarihinde geçirdiği trafık- kazası sonucu vefat eden sigortalı ...'in hak sahiplerine ödenen gelirin tahsilinin talep edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Somut dosyada kaza olayı,davalı ... Oto Gıda...Ltd.Şti.'de çalışmakta olan sigortalılar ... ve ... birlikte işverene ait tavuk çiftliğinden evrak almaya giderken, ... yönetimindeki aracın ...'nın sevk ve idaresindeki araçla çarpışması ve sigortalı ... ile sigortalı sürücü ......

            "İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi Davacı ..., sahte oda kaydı nedeniyle aylığın iptaline ilişkin Kurum işleminin geçersizliğini, yaşlılık aylığının yeniden bağlanmasını istemiş; davacı ...'in yargılama sırasında vefatı üzerine davaya taraf olan mirasçılar ise; murislerinin yaşlılık aylığının iptaline dair Kurum işleminin iptalini, murislerinin ölüm tarihine kadarki hakedilen ve ödenmeyen yaşlılık aylıklarının ödenmesini ve hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasını istemişlerdir. Mahkemece, uyulan bozma ilamı uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....

              Ne var ki, Sigorta Şirketi tarafından poliçeye dayalı olarak sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemenin; ...’a tanınan Kanundan doğan rücu hakkının sigortalı ya da hak sahiplerine tanınan haktan bağımsız olarak kullanılması, başka bir anlatımla halefiyet ilkesine dayanmaması nedeniyle 1479 sayılı Kanunun anılan maddesi kapsamındaki diğer tazmin sorumlularının tavan sınırlamasına tabi olmayan sadece sigortalı ya da hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin değeri ve buna uygulanan kusur payı ile sınırlı bulunan sorumluluklarında rücu alacağından düşülemeyeceği de açıktır. Davada somutlaşan olayda; davalı ... şirketi, hak sahiplerine poliçe limiti kapsamında 38.781,00 TL ödeme yapıldığını belirterek, sorumluluğun tespitinde yasal yükümlülük uyarınca yapılan ödemenin de gözetilmesi gereğini dile getirdiği halde, mükerrer ödemeye meydan verilmemesi açısından, davalı ......

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada: Davacı idare, 1999 yılında meydana gelen iki ayrı deprem sonrası 7269 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, davalıya çekişme konusu 343 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün tahsis ve teslim edildiğini, ancak davalının inşaat halindeki binadan hak sahibi olduğunun tespiti üzerine hak sahipliğinin 21.01.2010 tarihli komisyon kararı ile iptal edildiğini, idari işlemin iptali istemiyle davalı tarafından açılan davanın idare mahkemesince reddedildiğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, hak sahipliğinin iptaline ilişkin kararın hukuki dayanağının bulunmadığını, deprem sırasında yıkılan binaların bulunduğu yerin evveliyatının kök murislerine ait olduğunu, işlemlerin kolay yapılabilmesi için bu yerin ......

                  DAVA Davacı vekili ilk dava dilekçesinde; mülga 2510 sayılı İskan Kanunu kapsamında göçebe hayat yaşadığı savıyla tarımsal iskana başvuruda bulunarak Mahalli İskan Komisyonu kararı ile hak sahibi olan ...’ın hak sahipliğinin yapılan tespitler sonunda 31/01/2012 tarihli karar ile iptal edildiğini, bu iptal kararının iptali istemiyle idari yargıda açılan davanın reddedilerek kesinleştiğini ileri sürerek, 126 ada 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini talep etmiştir. II....

                    Yine; davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkı, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olup; buna göre, tazminat davasında alınan raporun, rücu davası yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır....

                      UYAP Entegrasyonu