Maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, davalı işverenin gelirler yönünden tazmin sorumluluğunun ilk peşin sermaye değerli gelir üzerinden belirlenmesi yönündeki mahkeme yaklaşımı yerinde ise de; ilk peşin değerli gelir miktarı belirlenmeden dava dilekçesinde belirtilen ve gelirlerdeki artışları da içeren tüm peşin değerli gelirin esas alınmış olması isabetsiz bulunmuştur. ................
Şti. vekilinin tüm, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Dava, müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre açılmış olup, teselsüle dayanan davalarda; Kurum, sigortalı, ya da, hak sahiplerine yaptığı sosyal sigorta yardımlarının tümünün tazminini, bütün sorumlulardan birlikte veya sorumluların her birinden, ayrı ayrı, yada, sadece, birinden istemek hakkına sahiptir. Tazmin sorumlularının her biri, vefatları halinde de mirasçıları, Kuruma karşı zararın tamamından müteselsilen, fakat birbirlerine karşı, kendi, yada, murislerinin kusurları oranında sorumludurlar. Eldeki dosyada, 25.8.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle alınan bilirkişi raporu uyarınca, davalı işveren ... ve Maden San. Ltd. Şti. % 90, diğer davalı O.....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hakkı olmayan yere tecavüz HÜKÜM : Hükümlülük Gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dava konusu 417 No.lu parselin kayıt malikinin ... olduğunun anlaşılması karşısında, yasal mirasçıları kayden araştırılıp katılanların hak sahipliğinin tespiti ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 2- Kabul ve uygulamaya göre ise; a- Sanığın eylemlerinde fikri içtima koşullarının bulunmadığı, atılı suçlardan ayrı ayrı cezaya hükmolunması gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması, b- Sanık hakkında verilen adli para cezasının ödenmemesi halinde 5275 sayılı Kanunun 106/3. madde ve fıkrası uyarınca adli para cezasının hapse çevrileceğine karar verilmesi suretiyle infazda yetkinin kısıtlanması, c- 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK.nun 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma...
Yine düzenleme gereği Kurum lehine hükmedilecek tazminat tutarının belirlenebilmesi için, işverenin sorumluluğunun üst sınırını belirleyen ve “dış tavan” olarak adlandırılan “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri” tazminat tutarının belirlenmesi zorunluluğu bulunmakta olup, gerçek zarar olarak da ifade edilen tavan zarar belirlenmeden, bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutar yönünden bir karşılaştırma yapılamayacaktır. İlk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere işverene ödettirileceği için de gerçek zararın ilk peşin sermaye değerini aşması durumunda peşin değer hükme esas alınacaktır....
TASARIM HAKKI SAHİPLİĞİNİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE HAK SAHİBİ ADINA TESCİL 554 S. ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN KORUNMASI HAKKINDA KAN... [ Madde 19 ] 554 S. ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN KORUNMASI HAKKINDA KAN......
Kurumun kanundan doğan rücu hakkı nedeniyle, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; sigorta şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktarın sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; sigorta şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödedikleri miktar oranında sorumlu tutulmaması, yargılama giderleriyle vekalet ücretinden sorumluluğun da, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmesi gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 5543 sayılı İskan Kanunu kapsamında göçebe hayatı yaşadıkları iddiası ile başvuran davalıların, Mahalli İskan Komisyonu’nun 29.06.1998 tarih ve 9 no’lu kararı ile tarımsal iskan hak sahipliğini elde etmesi nedeniyle dava konusu 1768 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tescil edildiğini, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı müfettişlerince davalı ...’nın hak sahipliğine müracaat tarihinden ve hak sahipliği kararı alınmadan önce sigorta kaydının bulunduğunun tespit edilmesi üzerine Mahalli İskan Komisyonu’nun 06.04.2012 tarih ve 2012/230 no’lu kararı ile davalıların hak sahipliğinin iptal edildiğini, davalıların bu karara karşı Hatay İdare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma istemli açtıkları davada mahkemece yürütmeyi durdurma talebinin reddedildiğini ileri sürerek dava konusu 1768 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar...
Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, rücu davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilmektedir. Dosya kapsamından, sigortalı hak sahipleri tarafından açılmış tazminat davası bulunup bulunmadığının araştırılmadığı ve bu davada alınan 09.09.2013 tarihli kusur raporu ile olay nedeni yapılan tahkikat aşamasında alınan 27.10.2011 tarihli ve ceza dosyasından alınan 08.03.2013 tarihli kusur raporları arasında çelişki bulunduğu görülmekle, çelişki giderilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır....
Mahkemece bu tarihi takip eden ay başı olan 01.06.1995 tarihinden ölüm tarihi olan 30.08.2003 tarihine kadar tespite karar verilmesi yerinde ise de; davacılar murislerinin 01.01.1998-01.08.2002 tarihleri arasında çakışan, 506 sayılı Yasaya tabi 352 gün sigortalı olduğu sürenin dışlanmasına karar verilmesi gerekirken bu husus dikkate alınmadan çifte sigortalılığa yol açacak şekilde tesbit kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K’nun 438/7.maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır....
Komisyonu’nun 12.08.1992 tarih ve 46 no’lu kararı ile tarımsal iskan hak sahipliğini elde etmesi nedeniyle dava konusu 1699 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tescil edildiğini, ne var ki davalı ...’nin başvuru öncesi ebeveynlerinin devlet eliyle iskan hakkından faydalandığı bu nedenle göçebelik durumu olmadığının tespiti ile Mahalli İskan Komisyonu’nun 27.04.2012 tarih ve 294 no’lu kararı ile 12.08.1992 tarihli komisyon kararı ve hak sahipliğinin iptal edildiğini, kaydın temelsiz kaldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... adına tescilini istemiştir. Davalılar, Mahalli ... Komisyonu’nun 27.04.2012 tarih ve 294 no’lu iptal kararının iptaline ilişkin idari yargıda açılan davanın sürdüğünü, eldeki davada bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur....