Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin hükme en yakın tarihteki peşin sermaye değerinin hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre belirlenen tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde bu sürenin kazasının öğrenildiği tarihten...

    İş kazasından doğan maddi ve manevi tazminat davalarında faizin başlangıcı kazasının meydana geldiği tarihtir. Çünkü, kazasına uğrayan kişinin veya hak sahiplerinin zararı haksız fiilin eş söyleyişle kazasının meydana geldiği tarihte oluşmuştur. Ancak faize hükümde yer verilebilmesi için dava dilekçesinde, açıkça istenilmiş olması gerekir. Eğer faiz istenilmekle yetinilir faizin başlangıç tarihi gösterilmez ise faize dava tarihinden itibaren hükmedilir. Somut olayda, dava dilekçesinde davacıların talep ettikleri manevi tazminat miktarına olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istedikleri halde mahkemece dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır....

      Somut olayla ilgili olarak Kurum müfettişi tarafından düzenlenen 21.09.2004 tarihli kazası soruşturma raporunda; kazasının “....” adıyla tescilli, ...numaralı işyerinde meydana geldiği ifade edilirken, aynı işyerinin işvereninin de davalılar ... ve ... olduğu açıkça belirtilmiştir. Şu halde yapılması gereken ; sigortalıya ait sicil dosyası ile kazasının meydana geldiği işyeri dosyası getirtilmek suretiyle ve usulünce yapılacak araştırmayla, davalı ...’nun işverenlik sıfatının bulunup bulunmadığı belirlenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; bu yönde inceleme ve araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Şu halde, Mahkemece; kazasının nasıl meydana geldiğine ilişkin maddi olgu belirlenmeli, kazasının gerçekleştiği kolu ile, işçi sağlığı ve işgüvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan yeniden kusur raporu aldırılmalı, İş Müfettişi raporu ile Kontrol Mühendisinden alınan kusur raporu arasındaki çelişki giderilmeli, oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri, usulünce belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak, elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 20.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Dosyanın incelenmesinde, her ne kadar dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre davalının % 80, müteveffa sigortalının % 20 kusurlu olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, ceza davasında eldeki davaya konu kazası nedeni ile ....’ın kusurlu bulunarak mahkum olduğu ve kararın kesinleştiği anlaşılmakla, mahkemece, ceza davasında kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile kazasının vuku bulduğu kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

            Dava, kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. 1- 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesinde kazasının; 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5. madde kapsamındaki sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, bildirilen bu olayın kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karar verilebilmesi için gerektiğinde Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurlarınca veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği belirtilmiştir....

            Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir...

              İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 12/11/2019 NUMARASI : 2015/575 ESAS - 2019/355 KARAR DAVA KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) KARAR : GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin pres operatörü olarak çalıştığı davalı yerinde 23/03/2006 tarihinde geçirdiği kazası sonucu sürekli göremezliğe uğradığını, kazasının davalının açık kusurundan kaynaklandığını, kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının geçirdiği kazasının tamamen kendi kusurundan kaynaklandığını, davalı yerinde tüm teknik önlemlerin alındığını, davacının müvekkili şirket bünyesinde çalışanlara yönelik verilen sağlığı ve güvenliği ile sair eğitimlere tabi tutulduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarının son derece fahiş olduğunu, haksız davanın reddine karar verilmesini talep ve müdafaa etmiştir....

              Bu nedenle mükerrer ödemeyi önlemek için tespit edilen tazminat miktarından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değeri düşülmelidir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya ..Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir....

                Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir...

                  UYAP Entegrasyonu