Davalı işveren bu hususu davacının imzasını taşıyan yıllık izin defteri, izin formları, bordro ve eş değer yazılı belgelerle ispatlaması gerekmektedir. Somut olayda, davacının hizmet süresine göre 170 günlük yıllık ücretli izin hakkının bulunduğu, bunun 51 günlük kısmının kullanılmadığının iddia edildiği, davalı tarafça ise davacının yıllık izin alacağının bulunmadığı, kullanmadığı yıllık izin günlerinin karşılığının davacının Mart ayı bordrosunda tahakkuk ettirilerek kendisine ödendiği, davacının maaşını almakta olduğu banka hesabının celbiyle de, davacıya yapılan ödemenin tespit edilebileceğinin savunulduğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafça dosyaya sunulan izin formları incelendiğinde bizzat davacının ve ilgili yöneticinin imzasını taşıdığı görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda imzalı izin formları dikkate alınmadığı gibi, 23.03.2017 düzenleme tarihli "Ücret ödeme pusulası" başlıklı imzasız belgenin de dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır....
Davacının çalışma süresi boyunca hiç ücretli izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 6100 Sayılı HMK 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında 14 yıl boyunca izin kullanıp kullanmadığı hususunun davacı asile açıklattırılması, davacı beyanı ile tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda davacı vekili davacıya çalışma süresi boyunca yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı davacının 13 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 224 gün yıllık izin hakkının bulunduğunun gerekçede tespitine rağmen 210 gün üzerinden yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur. Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 13 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 9 yıllık hizmet süresinde hiç yıllık izin kullanmadığının kabulüyle hesaplama yapılmıştır. Davacı taraf dava dilekçesinde davacının hak ettiği yıllık izinlerden bir çoğunu kullanmadığını iddia ederek yıllık izin ücreti talebinde bulunmuştur. Davalı tanığı da davacının her yıl 15 gün yıllık izin kullandığını beyan etmiştir. Bu beyan delil olarak kabul edilemez ancak davacıya iddiasını somutlaştırma yükü çerçevesinde her yıl ne kadar yıllık izin kullandığı ne kadar yıllık izin hakkının bulunduğu konularında Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının yıllık izin kullanıp kullanmadığı, gerekse dava dilekçesindeki beyanları açıklığa kavuşturulmalıdır....
Somut olayda; dava dilekçesinde, kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlerin ödenmediği belirterek yıllık izin ücreti alacağı talebinde bulunulmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yıllık ücretli izin kullandırıldığına ilişkin belge sunulmadığı belirtilerek davacının 12 tam yıl hizmet süresi karşılığı toplam 210 gün yıllık izin hakkı olduğu tespit edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak davacının 12 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaksızın çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu olduğundan, Mahkemece; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesine göre hakimin davayı aydınlatma yükümü gereği davacı asilden, yıllık izinlerini kullanıp kullanmadığı, kaç gün yıllık izin kullandığı, kaç gün kullanmadığı sorularak netleştirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir....
Dosya içeriğine göre davacının son yıla ait yıllık ücretli izin hakkı hariç olmak üzere önceki yıllara ait izinlerini kullanmak üzere davalı işverenden talepde bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Öncelikle bu husus araştırılmalı; davacı talepte bulunmuşsa son yıla ait izin alacağı hariç kullandırılmayan izin alacağının iki kat olarak hesaplanması gerekir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
E) Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı hizmet süresi boyunca 14 gün yıllık izin kullandığını beyan ederek bakiye yıllık izin ücreti talebinde bulunmuştur.Dosyada mevcut teknik bilirkişi raporunda,davacının çalışma süresince hak ettiği izin hakkının 28 gün olduğu izin belgelerinin tetkikinde 14 gün iznin kullandırıldığını,bunun dışında 2013 Temmuz ayı ücret bordrosunda davacıya brüt 755,53 TL izin ücreti tahakkuku yapıldığı ancak davacı yana ödendiğine dair herhangi bir belge sunulmadığı,tespit edilmiştir.Davalı taraf banka kayıtlarının celbi halinde izin ücretinin ödendiğinin anlaşılacağını savunmuş ve kayıtların celbini talep etmiştir.Mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmadan hesaplanan izin ücreti alacağı hüküm altına alınmak suretiyle eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur....
Bu nedenle kıdem tazminatının 6 yıl 6 ay 11 gün üzerinden hesaplanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 3-Davacının sunulan izin belgelerine göre toplam 20 gün yıllık izin kullandığı sabittir. Yıllık izin alacağının kullanılan izinler düşüldükten sonra kalan süre üzerinden hesabı gerekirken yazılı şekilde hiç izin kullanmadığının kabulü ile 90 gün üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalıdır. 4-Yasa gereği ihbar tazminatının ve yıllık izin alacağının faiz türü yasal faizdir. Davacının dava dilekçesinde en yüksek faizi ile tahsilini talep etmiş olması gözönünde tutularak bu alacakların, dava ve ıslah tarihlerinden itibaren yasal faiz oranını aşmamak üzere en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde en yüksek mevduat faizi ile tahsiline karar verilmesi isabetli değildir....
Fesih hangi sebebe dayanırsa dayansın iş sözleşmesinin son bulması ile işçi kullanmadığı yıllık izin günlerinin karşılığını iş verenden talep edebilecektir. Hal böyle iken; davacının yıllık izin alacağının var olup olmadığı tespit edilerek sonuca gidilmesi gerektiği halde yazılı gerekçe ile davacının yıllık izin alacağı talebinin de reddine karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....
in iyiniyetli olmadığını iddia ederek 14 ve 15 no'lu tapuların satışına nama ifaya izin kapsamında izin verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ...; yüklenici şirkette sigortalı personel olduğunu, taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davalı ...'e yapılan satışlarda muvazaa olgusunun isbat edilemediği, davalı şirketten de tazminat talep edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava; nama ifaya izin kapsamında satışının izin verilmesi talep edilen taşınmazların iyiniyetli olmayan 3. bir kişiye devredildiği iddiasıyla tapu iptali ve nama ifaya izin talebine ilişkindir. Mahkemece muvazaa iddiası yerinde görülmemiş ise de davalı ...'in sözleşmenin tarafı olan şirket yetkilisinin kardeşi olması bizzat yüklenici şirkette sigortalı personel olarak çalışması nazara alındığında mahkemenin bu kabulünü isabetli bulmak mümkün değildir....