Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/804 Esas sayılı menfi tespit davasında takip dayanağı bono için 12.09.2018 tarihli ara karar ile "... Bedelli bononun icra takibine konu edilmemesine" karar verildiği, takip alacaklısı davacının menfi tespit davasında davalı sıfatı ile taraf olmadığı görülmektedir. 6102 sayılı TTK'nun 687. maddesinde; "...keşideci, lehtarla arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun." düzenlemesi yer almaktadır. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan menfi tespit davasında, tedbir kararı kimin hakkında verilmişse, sadece onun için hüküm ifade eder. Menfi tespit davasında davacının keşideci T3 Ve Tic. LTD. ŞTİ. davalının lehtar T5 olduğu, kararda dava dışı 3.kişileri de kapsar şekilde bir ifadeye yer verilmediğinden, alacaklı cirantanın taraf olmadığı menfi tespit davasında verilen tedbir kararı, alacaklıyı bağlamaz....

Takip dayanağı senedin 15/10/2011 vade tarihli olduğu, menfi tespit davasının 10/12/2013 tarihinde açıldığı, 08/03/2018 tarihinde davanın reddedildiği, menfi tespit davası açılmasıyla zamanaşımının kesildiği, menfi tespit davasına karşı savunmada bulunulması nedeniyle alacak iradesinin ortaya konulduğu, takipten sonra zamanaşımına koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer....

Mahkemece çek iptal isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi, menfi tespit isteminin ise kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü....

    - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin işyerindeki elektrik panolarından 250 Kw'lik olan panoda ... elemanlarınca yapılan incelemede yanda 2,5 X 5 cm, üstten 2x5 cm olmak üzere delik tespit edildiğini ve bu delikler kullanılarak kaçak elektrik kullanılabileceği kanaatine varılarak tutanak düzenlendiğini, test edilmek için sökülen sayaçlarda tespit sonucu bir problem bulunmadığını, kaçak elektrik kullanımının tespit edilmediğini buna rağmen 6. delikden kaçak elektrik kullanıyormuşcasına ve işyerinde vardiya usulü çalışıyormuşcasına hesap yapılarak borç çıkartıldığını, kaçak kullanım olmadığını iddia ederek 31.785.180.000.TL için borçlu olmadıklarının tesbitini talep ve dava etmiştir....

      Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''taraflar arasında imzalanmış bir hizmet sözleşmesi bulunduğu ve davacıların sözleşme bedelinin önemli bir kısmını ödedikleri, sözleşmenin salonda nikah töreni düzenlenmesi amacıyla imzalanmış olup, davacının kusuru olmaksızın nişanın bozulduğu, sözleşme tüketici mevzuatı çerçevesinde değerlendirildiğinde, çok küçük harflerle yazılı olduğu ve matbu şekilde hazırlandığı, sözleşmenin tüm maddelerinin davacı tarafla müzakere edildiği hususunun dosya kapsamına göre sabit olmadığı, bu tespit karşısında sözleşmenin tüketici mevzuatına uygun olmadığı ve davacıların sözleşmenin iptali yönündeki taleplerinin kabulü ile ödedikleri bedelin kendilerine iadesinin mümkün görüldüğü ancak davalının sözleşme hiç yapılmamış olsaydı uğramayacağı (menfi) zararı var ise davacıdan talep edebileceği, bu kapsamda davalının menfi zararının olup olmadığının belirlenmesine yönelik olarak davalının iptal bildiriminden...

        Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, dava kambiyo senedine dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, davacı her ne kadar bonoyu kefil olarak imzaladığını ileri sürmüş ise de, bono metninde keşideci imzası dışındaki diğer imzaların aval niteliğinde olduğu, avalistin senet borcundan asıl borçlu ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğu, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç batıl olsa bile imzaların istiklali prensibi gereğince avalistin sorumluluğunun devam ettiği, bu durumda davaya konu bonolardaki keşideci imzasının şirket yetkili temsilcisine ait olmadığının tespit edilmesi halinde dahi aval veren davacının senet bedelinden sorumlu olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

          Öncelikle dava hasımsız dava niteliğinde olup, 3. kişiler açısından kesin hüküm doğurmadığından, mahkemece iptal kararı verilse dahi yasal çerçevede çeki elinde bulunduran kişi henüz ödeme yapmamış keşideci, lehtar veya kendisinden önceki cirantalara müracaat edebilir. Alınan iptal kararı da meşru hamilin senetten kaynaklanan haklarını sona erdirmez. Senedi kaybeden hamilin mahkemeden alacağı iptal kararı, seneti elinde bulunduran kişi meşru hamil ise sorumluluktan kurtarmaz. Ayrıca iptal kararı verilmemiş olması da, davacının ileride gerçekleşmesi muhtemel haksız takipte menfi tespit davası açmasına engel olmaz. Yasa koyucunun iptal davasına gerek duymasının nedeni; iptal kararı sonrası hakkın hamil tarafından senetsiz tahsilini veya yeni bir senet düzenlenmesini sağlamak (TTK'nun 652)iyi niyetle, iptal kararı getiren hamile ödeme yapan borçluyu, seneti ele geçiren üçüncü kişilere karşı senetten kaynaklanan borç nedeniyle sorumluluktan kurtarmaktır....

            Öncelikle dava hasımsız dava niteliğinde olup, 3. kişiler açısından kesin hüküm doğurmadığından, mahkemece iptal kararı verilse dahi yasal çerçevede çeki elinde bulunduran kişi henüz ödeme yapmamış keşideci, lehtar veya kendisinden önceki cirantalara müracaat edebilir. Alınan iptal kararı da meşru hamilin senetten kaynaklanan haklarını sona erdirmez. Senedi kaybeden hamilin mahkemeden alacağı iptal kararı, seneti elinde bulunduran kişi meşru hamil ise sorumluluktan kurtarmaz. Ayrıca iptal kararı verilmemiş olması da, davacının ileride gerçekleşmesi muhtemel haksız takipte menfi tespit davası açmasına engel olmaz. Yasa koyucunun iptal davasına gerek duymasının nedeni; iptal kararı sonrası hakkın hamil tarafından senetsiz tahsilini veya yeni bir senet düzenlenmesini sağlamak (TTK'nun 652)iyi niyetle, iptal kararı getiren hamile ödeme yapan borçluyu, seneti ele geçiren üçüncü kişilere karşı senetten kaynaklanan borç nedeniyle sorumluluktan kurtarmaktır....

              ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO :2021/497 KARAR NO:2023/144 DAVA:Menfi Tespit DAVA TARİHİ:16/07/2021 KARAR TARİHİ:28/02/2023 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle ülkedeki birçok işletme gibi uzaktan çalışma sistemine başlamıştır....

                UYAP Entegrasyonu