Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/459 Esas sayılı dosyası ile bağlayıcı hale geldiğinden müvekkili açısından geçici mühletten önce konulan hacizlerin İİK'nun 308/ç maddesi uyarınca kaldırılması gerektiğini belirterek şikayetin kabulü ile İzmir 14. İcra Müdürlüğü'nün 2018/10966 esas sayılı dosyasında, müvekkiline ait taşınmazlar üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP: Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, davaya konu taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına yönelik 16.09.2021 tarihli talebinin İzmir 14....
takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür gösterilmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; incelen kurum kayıtlarından davacının çiftçilik ile uğraştığı kanaatine varıldığı, şikayete konu tarlaların vasıfları ve ekilebilecek ürünler nazara alındığında bilirkişi raporunda belirlenen yıllık gelir oranına dair hesaplamada herhangi bir yanlışlığın bulunmadığı, 110 ada 4 parsel üzerinde ipoteğin terkini yapıldığı, diğer parseller üzerinde bulunan ipoteklerin taşınmazların teminatını teşkil ettiği borcun halen devam ettiği, şikayetçi borçlunun kefaleti nedeniyle açılmış ve açılacak kredilerin teminatı olarak da tesis edildiği, zorunlu ipotek olmadığı, bahse konu taşınmazlar yönünden haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, Davalı alacaklı vekili tarafından yapılan istinaf isteminin kısmen kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi' nin kararının kaldırılmasına, Davacının hacizlerin İİK'nun 106 ve 110 maddeleri gereği düştüğü yönündeki talebinin reddine, Davacının haczedilmezlik...
Mahkemece hacizlerin tescil davasındaki 15.02.2008 tarihli tedbir kararından önce konulmuş olup, İİK' nın 91 ve MK 1010 uyarınca sonraki malik olan davacının hacizlerin sonuçlarına katlanma yükümlülüğü olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın temyizi üzerine, mahkeme kararını usul ve yasaya uygun bulan Dairemizin çoğunluğu kararın onanması görüşündedirler. Aşağıda açıkladığım sebeplerle çoğunluk görüşüne katılamıyorum. Davacı kooperatif ortağı, ortaklık hakkı sebebiyle hak kazandığı bağımsız bölüm meskenin tapusunun verilmemesi üzerine, 05.10.2007 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açmış, 19.02.2009 tarihinde dava kabul edilip 8 no'lu bağımsız bölüm meskenin kooperatif adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, temyiz edilmemesi üzerine 13.05.2009 tarihinde kesinleşmiştir....
Davalı, davacının ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçtiğini, oysa ki ipoteğin teminat amaçlı olduğunu, davacının önce genel mahkemelerde alacağını ispat edip, daha sora ilamsız takibe geçmesi gerektiğini öne sürerek davanın reddi ile % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde örnek (7) numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu şikayet yoluyla icra mahkemesine yaptığı başvuruda, alacağın rehinle teminat altına alındığını, öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerektiği halde, genel haciz yoluyla ilamsız takip yapılmasının ve ödeme emri gönderilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek ödeme emrinin iptalini ve hacizlerin kaldırılmasını istediği, mahkemece istemin süre aşımından reddine karar verildiği görülmektedir....
Taşınmaz üzerinde bırakılan ipoteğin kaldırılmasını talebi ve takibin iptali talebi yönünden, Dava dilekçesinde ipotek altına alınan borcun gerçek bir borç olmadığını, ipoteğin başka şehirde bulunan şube aracılığıyla yapıldığı bu sebeple de ipoteğin kaldırılması ve takibin iptalinin istediği anlaşılmıştır....
Mahkemece, dava konusu ipoteğin 70.000,00 TL bedelli olup doğacak borçlar yönünden ipoteğin devamında davalı bankanın hukuki yararı olduğunu belirterek davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 07.04.2015 gün 2015/389-3782 E.K sayılı ilamı ile "Hükmün temyizi üzerine yapılan duruşma esnasında davacı tarafça açıklandığı üzere Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/183 Esas sayılı dosyasında davalı banka tarafından başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine itiraz üzerine banka tarafından icra takibine itirazın iptali davası açıldığı ve davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin icra mahkemesine başvurusunda, icra müdürlüğünün müvekkili adına kayıtlı 8 araç, 6 taşınmaz ve tüm banka hesaplarına bloke ve haciz şerhi işleyerek taşkın haciz yaptığını,icra müdürlüğü nezdinde taşkın hacizlerin kaldırılmasına yönelik taleplerinin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini beyanla tüm taşkın hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece şikayetin kabulü ile, İstanbul Anadolu 8. İcra Müdürlüğünün 2019/20924 Esas sayılı icra dosyasından verilen 05/01/2021 tarihli müdürlük kararının kaldırılmasına,teminat yatırıldığında hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği, karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK'nın "Taleple Bağlılık" başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez....
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaların ayrılmasına karar verilmesinin hukuki yararlarını hiçe saydığını, temliknamelerin iptal edilmesi sonucunda ipoteğin de taşınmaz üzerinde haksız olarak devam ettirildiğinin açıkça anlaşılacağını, ileri sürülen ipoteğin fekki ve temliknamelerin iptali taleplerinin sıkı sıkıya ilişkili olduğunu, yargılamalarının beraber sürdürülmesinin usul ekonomisine uygun bulunduğunu, davaların birleştirilerek görülmemesi halinde hak kayıplarının artacağını, borç son bulduktan sonra davalı banka ile şirket arasında temliknameler imzalandığını, mamelekte olmayan bir alacağın devredilemeyeceğini, bu aşamada davaların ayrılmasının adil yargılanma ve usul ekonomisine aykırılık teşkil edeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dava; ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Dava Ankara 11....