Arsa niteliğindeki ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 2186 ada 31 parsel sayılı taşınmaza 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddesi uyarınca uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınıp, emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen bedelin, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosuna göre dava tarihine güncellenmesi suretiyle değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Mahallesi 2725 ada 17 parsel sayılı taşınmaza 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddesi uyarınca uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınıp, emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen bedelin, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosuna göre dava tarihine güncellenmesi suretiyle değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir....
Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin 24.06.2019 günü davacılar vekiline tebliğ edildiği, davacılar vekilince ise karar 05.07.2019 tarihinde katılma yolu ile temyiz edildiğinden 10 günlük temyiz süresi geçirilmiş olup temyiz dilekçesi süresinde değildir.Bu nedenle; davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin süre nedeniyle REDDİNE karar verildikten sonra;Davalı idare vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede;Arsa niteliğindeki ... ilçesi, ...mahallesi, 78 parsel sayılı taşınmaza 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddesi uyarınca uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınıp, emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen bedelin, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosuna göre dava tarihine güncellenmesi suretiyle değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir....
Ancak ilerleyen süreçte defalarca davacıdan ve diğer çalışanlardan kişisel bilgilerinin güncellenmesi istenildiğinde davacının farkına varmamış olma ihtimali bulunmayan bu hatanın düzeltilmesi bakımından üzerine düşeni yapmadığı, suskun kaldığı anlaşılmaktadır. Son olarak fesih öncesinde davacının güncellemediği kişisel verilerini güncellenmesi bakımından e-posta iletisi ile uyarılması sonrasında davacının üniversite mezunu olmayıp lise mezunu olduğu, buna ilişkin kaydın hatalı olduğu hususunda davalı işvereni uyardığı görülmektedir. Somut olay bakımından davacının işverenini yanıltmaya çalışması, gerçeğe aykırı beyanda bulunması, usulsüzlük yapması gibi bir durum söz konusu olmayıp davalı işverenden kaynaklanan hataya davacının uzun süre davalı aleyhine olacak şekilde sessiz kalması söz konusudur. Bu durum davacı ile davalı arasında olması gereken güven ilişkisini bozmuştur. Artık bu aşamadan sonra birlikte çalışmanın devamı beklenemez....
Davalı vekili; ipoteğin üst sınır ipoteği olduğunu, kefalet teminatı olan borçtan davacının sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir Mahkemece taşınmaz üzerindeki ipoteğin 38.500.TL limitli üst sınır ipoteği olduğu, davalı banka yazı cevabından davacı ve ipoteğin tesis eden dava dışı 3 kişinin davalı bankaya herhangi bir borçlarının bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı 07.05.2007 tarihli dava dilekçesinde davalı banka lehine tesis edilen 20.04.2004 tarihli 38.500 TL bedelli ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece asıl borçlu olan ipotek verenin ve davacının davalı bankaya borcu bulunmadığı gerekçesiyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından, ipoteğin kaldırılması davasının kısmen reddi yönünden; davalı banka tarafından ise ipoteğin kaldırılması davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı bankanın tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Dava, ipoteğin kaldırılmasına ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne, ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, 776 ada, 20 parsel sayılı taşınmazın münhasıran 2. Katında (zemin üstü 1. kat) bulunan ve taraflarca aile konutu olarak kullanılan daire üzerinde tesis olunan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir....
Dava ipoteğin kaldırılması talebine ilişkin olup, davacı dava dışı şahıstan ipotekli olarak taşınmazı satın aldığını, kredi borcu ödendiği halde ipoteğin kaldırılmadığını iddia etmiş, davalı banka ise ipoteğin davadışı satıcının davalı bankaya olan tüm borçlarını kapsadığından ve şahsın oğlu ile imzalanan kredi sözleşmesine kefil olduğundan devam eden icra takibi nedeniyle ipoteğin kaldırılmasının mümkün olmadığını savunmuştur. Ipoteğe konu temel ilişkinin ticari krediye ilişkin olduğu ve dava tarihi itibariyle ipotek resmi senedine konu ve kefaletten kaynaklı borcun devam ettiği, davacının ipoteğin kaldırılmasına yönelik talebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Bu gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 248,35 TL harcın istek halinde iadesine, 12/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda tarafların birbirinden alacaklı olmadığı, bu durumda ipoteğin fek edilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle davacıların ipoteğin fekki talebinin kabulüne, taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkine, alacağa yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dava ipoteğin fekki ve alacak istemine ilişkindir. İpotek taşınmaz üzerinde bir hak doğurduğundan bu hakkın ortadan kaldırılmasını amaçlayan ipoteğin fekki davasının HUMK.nun 13.maddesinde düzenlenmiş bulunan kesin yetki kuralına göre taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekir.Bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re'sen gözetilmelidir. Bu durumda ipoteğin fekki talebi yönünden dava tefrik edilerek yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken bu yönün gözetilmemiş olması isabetsizdir....
Mahkemece, davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile depo edilen 1.596,20 TL bedelin davalıya ödenerek taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Uyuşmazlık konusu ipoteğin davacıların taşınmazında imar uygulaması sonucu oluşan 22 m2 artışa karşılık konulduğu ve ipotek bedelinin 39.000.000,00 ETL olduğu, mahkemece bu bedelin güncellenip depo ettirilerek ipoteğin kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür. Taşınmazın değerindeki ipoteğin konulduğu tarihten bugüne kadar olan artış gözetilerek dava tarihi itibariyle rayiç bedeli depo ettirilmek suretiyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....
Bu durumda somut olayda, iş yerinin adresinin belirtilen firmalardan herhangi biri ile paylaşılması halinde, İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına ilişkin Yönetmeliğinin 10. maddesinin 2. fıkrası uyarınca; söz konusu iş yerinin davalı idarece güncellenmesi mümkün olmadığından, davacı tarafından Davalı Belediyeye başvurularak faaliyetin yürütüldüğü adresin belirtilmek suretiyle ruhsatının güncellenmesi gerektiği dolayısıyla dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararına karşı yapılan istinaf isteminin reddine ilişkin İdare Dava Dairesi kararında ise hukuka uyarlık bulunmadığı ve temyize konu kararın bozulması gerektiği karşı oyuyla Dairemiz onama kararına katılmıyorum....