Somut olayda, borçlunun imzaya itirazı üzerine, mahkemece, bu hususta bilirkişiden rapor alınması amacıyla 22/10/2015 tarihli tensip tutanağının 4 nolu ara kararı ile 350,00 TL bilirkişi ücreti ve ek avansını iki haftalık kesin sürede yatırması için davacıya süre verilmesinin, belirtilen avans kesin süre içerisinde yatırılmaz ise davanın usulden reddedileceğinin ihtarına karar verildiği, ihtaratı içeren tensip tutanağının borçlu vekiline 10/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, belirlenen kesin sürede avansın yatırılmadığı, bunun üzerine mahkemece davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür. Halbuki yukarıda da açıklandığı ve Hukuk Genel Kurulunca da vurgulandığı üzere, imzaya itiraz halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir....
Somut olayda, bilirkişi raporu ile takibe konu senetteki imzanın “itiraz eden borçluya” ait olmadığı yönünde kesin kanaat bildirdiği belirlendiğine ve icra takibinin dayanağı olan senetlerde alacaklının lehtar olup, borçlunun ise avalist olduğu ve bu durumda, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen avalistin doğrudan ilişki içinde olduğu belirlendiğinden, alacaklının, avalist imzasının adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerekir. Avalist imzasının borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı imzaya itirazı kabul edilene karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekir. Somut olayda ilk derece mahkemesince davalı lehdar aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesine ilişkin kararda herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
CEVAP Alacaklı, takibin sürüncemede bırakılması için itiraz yoluna başvurulduğunu, ödeme emrindeki eksikliklerin her zaman giderilmesinin mümkün olduğunu, çek keşideci olan borçlunun çek komisyonundan sorumlu olduğunu, çeklerin kambiyo vasfına sahip olduğunu, imzaya itirazı kabul etmediklerini belirterek itirazın reddine ve borçlu aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI A....
İcra Müdürlüğünün 2019/10399 Esas sayılı dosyasında borçlu hakkında girişilen icra takibi neticesinde borçlu tarafından imzaya itiraz yapıldığını, borçlunun imzaya itirazı tamamen haksız ve mesnetsiz durumda olduğunu, zira borçlu aleyhine müvekkilinin alacaklı olduğu 12....
Dava İİK 170 maddesine dayalı olarak açılmış imzaya itiraza ilişkindir. Borçlunun takip konusu senetteki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek takibin iptalinin istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece alacaklıya verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığından alacaklının imzaya itirazını kabul etmiş sayılacağı gerekçesiyle imzaya itirazının kabul edildiği, kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine dairemize geldiği anlaşılmıştır....
Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan takipte, borçlunun, yasal süre içinde icra mahkemesine başvurusunda; imzaya itirazı yanında, senedin kambiyo senedi vasfını haiz olmadığı şikayeti ile işlemiş faize yönelik itirazını da bildirdiği halde, mahkemece bu hususlarda bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Mahkemece, HMK'nun 297/2.maddesi gözetilmek suretiyle, borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti ile birlikte işlemiş faiz konusundaki itirazının da incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz karar verilmemesi isabetsizdir. Diğer taraftan, İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, imza itirazı reddedilen borçlunun tazminatla sorumlu tutulabilmesi ve aleyhine para cezasına hükmedilebilmesi için, icra mahkemesince yapılacak imza incelemesi sonucu imzanın borçluya ait olduğunun anlaşılması ve takibin ikinci fıkraya göre geçici olarak durdurulmuş olması gerekir....
Mahkemece, imzaya itirazı kabul edilen borçlular ... ve ... yönünden, alacaklının ciranta olması nedeni ile keşideci borçluların imzasının sıhhatini bilebilecek durumda olduğu ispat edilemediğinden tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de; tarafların beyanları ve senet lehdarı ile takip alacaklısı cirantanın baba-oğul olduğu dikkate alındığında alacaklının, keşideci borçluların imzalarının sıhhatini bilebilecek konumda olduğu, aksinin hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacağı kabul edilmelidir. O halde, mahkemece imza itirazı kabul edilen borçlular lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile tazminata ilişkin istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 16. maddesine dayalı usulsüz tebligat şikayeti ve takip dayanağı tahliye taahhütnamesindeki imzaya itiraza ilişkindir. Davacının tahliye taahhütnamesindeki imzaya ilişkin başvurusu itiraz niteliğinde olup, İİK'nın 274. maddesine göre itirazın, tahliye emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dairesine bildirilmesi gerekir. Borçlunun itirazı, icra dairesine yasal sürede itiraz edilmesi ve alacaklılar tarafından da itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece inceleneceğinden davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının imzaya itirazını kabul ettiklerini, ancak müvekkilinin iyi niyetli son hamil olduğunu, imzanın davacıya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığından davanın açılmasına sebebiyet veren kişi olmadığını, icra takibinin iyiniyetle yapılan yasal bir hakkın kullanılması olduğunu, bu nedenle müvekkili aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmemesi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkeme; davalının imzaya itirazı kabul beyanı dikkate alınarak imzaya itirazın kabulüne, davalının kötüniyeti veya ağır kusuru ispatlanamadığından davacının tazminat talebinin reddine karar vermiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2014/366 E. sayılı dosyasından alınan, 03.01.2011 tanzim ve 04.03.2011 ödeme günlü, alacaklısı ... ve borçlusu ... olan 50.000,00 TL bedelli imza itirazına konu bono üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen Adli Tıp Kurumu’nun 18.06.2015 tarihli ve 27695533-101.02-2015/46921/4938 sayılı raporuna dayanılarak imzaya itirazın reddine karar verildiği görülmektedir. Bu durumda, İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, icra mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın imzaya itirazın reddine karar verilmiş olmasına rağmen, borçlu aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup kararın belirtilen nedenlerle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir....