Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Adalet Bakanlığı aleyhine 12/06/2009 gününde verilen dilekçe ile icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/07/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş; kararı, davalı temyiz etmiştir. Davacı, icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle zarar gördüğünü belirterek maddi ve manevi tazminat istemiştir....

    Davacı, dava dışı takip borçlusu aleyhine ihtiyati haciz kararı alarak icrai hacze çevirdiğini ancak icra memurunun talimat evrakında kilitli kapının çilingir marifetiyle açılması yönünde kayıt bulunmaması nedeniyle haczi yapmadığını, takip eden günde hacze gidildiğinde borçlunun malları kaçırmış olduğunu, icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle haczin yapılamadığını, alacağını tahsil edebilme imkanından yoksun bırakıldığını beyan ederek maddi zararının giderilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, talebin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle davacının alacağını tahsil edemediğini, İİK’nun 5. maddesi uyarınca davalının bu zarardan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlık İİK'nın 5. maddesinden kaynaklandığından haksız fiile ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıktır. Haksız fiillerde tazminat olarak gerçek zararın karşılığına hükmedilir....

      Yerel mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle ihalenin feshi ve hizmet kusurundan kaynaklandığı bu nedenle idari yargı yerinde tam yargı davası olarak görülmesi gerektiği kanaatiyle dava dilekçesinin yargı yoluna ilişkin görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 5. maddesinde; İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının, ancak idare aleyhine açılabileceği, Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkının saklı olduğu ve bu davalara adliye mahkemelerinde bakılacağı düzenlenmiştir. Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere; dava konusu uyuşmazlık, davacıya yapılan gayrimenkul satış ihalesinin, icra müdürünün hatalı işlemi sebebiyle feshinden dolayı uğranılan zararın tazmini istemine yöneliktir. Bu durumda, yasanın açık ve emredici hükmü gereği uyuşmazlığı çözme görevi adli yargıya aittir....

        Davacı yanın iddiası borçlunun taşınmazları üzerine konulan haczin icra memurunun hatalı işleminden dolayı kaldırıldığını, yeniden haciz konulması istemi kabul edildiğinde ise bir kısım taşınmazların satılmış bulunmasından dolayı zarara uğradığı iddiasıdır. Bu durumda dava dışı icra memurunun sorumluluğu ikinci kez haciz işlemi tesis edildiği sırada satışı yapılarak elden çıkarıldığı iddia edilen taşınmazların olay tarihindeki değeri kadardır. Daha açık bir anlatımla icra memuru dosya borcunun tamamından sorumluluğu söz konusu olmayacak yalnızca hatalı işlemi tesis etmesinden sonra elden çıkarılarak satışı gerçekleşen veya dava dışı alacaklılar tarafından haciz konulması sebebiyle yapılan satış sonucu elde edilen satış tutarının alacağını tamamen ödemeye yetmemesi durumunda icra müdürlüğünün sorumluluğu söz konusu olacaktır....

          Maddesi gereğince, icra ve iflas idaresi görevlilerinin kusuruna dayalı olarak açılmıştır. Davacı hakkında yapılan ilamsız takibe karşı süresinde itiraz etmiş ve takip durmuştur. Ancak icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle alacaklının talebi üzerine davacının traktörüne haciz konulmuş ve traktörü bağlanmıştır. Bu durumda icra dosyasında borçlu görünen davacının öncelikle icra dairesine hatalı işlemin düzeltilmesi için talepte bulunup, haciz şerhinin kaldırılmasını ve traktörün kendisine iadesini istemesi, icra dairesince bu talebi yerine getirilmezse icra hukuk mahkemesine şikayet yoluna başvurması gereklidir. Ancak davacı bunları yapmadan doğrudan dosya alacaklısına borcu ödemek suretiyle hacizi kaldırmıştır. Oysa, İİK'nın 5. maddesi gereğince açılacak tazminat davalarında da genel tazminat hukukunda olduğu gibi, zarar görenin zararı önlemek veya azaltmak için kendisinden beklenebilecek olan işlemleri yapmış bulunması gerekir....

          Bir başka anlatımla icra ve iflas dairesi görevlisi (icra memuru), görevini yaparken kişilere (ilgililere) zarar verecek olursa, bu zarardan doğrudan doğruya sorumlu olmayacaktır. Zira, bu tür tazminat davası ancak ... aleyhine açılabilir. Şu var ki, icra memurunun görevi ile ilgili olmayan kişisel kusurdan doğan zarar için, BK.41 vd. maddelerine göre kusurlu memurun bizzat kendisine karşı tazminat davası açılabilir. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılacağı husus ise yukarıda sözü edilen Yasanın 5.maddesinin son cümlesinden açıkça anlaşılmaktadır.O halde mahkemece yapılacak iş: Davacının uğradığını iddia ettiği maddi zararın; ilgili memurun görevini yaparken kusurlu hareket etmiş eylemin hukuka aykırı bulunması ve icra memurunun kusurlu işlemi veya eylemi ile ilgilinin uğradığı zarar arasında uygun illiyet bağı sonucu oluştuğunun saptanması halinde dosya kapsamına uygun bir karar vermekten ibarettir....

            İcra Müdürlüğü'nün 2009/3699 takip sayılı dosyası ile takibe geçtiğini, ardından malların haczi ve muhafazası için haciz talimatı alınıp ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2012/672 sayılı talimat dosyası üzerinden haciz işlemi için borçluya ait depoya gidildiğini, bu sırada üçüncü kişi konumundaki Kayda İnşaat Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından malların kendilerine ait olduğu iddia edilerek, istihkak iddiasında bulunulduğunu, talimat uyarınca haczedilen malların muhafaza altına alınmasının talep edildiğini, ancak icra memurluğunca muhafaza talebinin reddine karar verildiğini, ikinci defa hacze gidildiğinde ise haczedilmiş olan malların yerinde bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenle icra memurunun kusuru nedeniyle şirketin zarara uğradığını belirterek, uğranılan zararın davalı idareden tazmini isteminde bulunmuştur. Davalı vekili; dava şartlarının bulunmadığını, icra memurunun usulsüz bir işleminin söz konusu olmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

              Bölge Adliye Mahkemesince; haciz işlemi için görevlendirilen ve Devleti temsil eden icra memurunun, haciz mahallinde bulunan icra dosyası taraflarının, vekillerinin, varsa yediemin ve muhafaza işlemi için görevlendirilen hamalların güvenliği konusunda da gerekli önlem ve tedbirleri alma yükümlülüğü bulunduğu, borçlunun olay mahalline gelmesinden hemen sonra saldırgan davranışlar sergilemesi, tehditlerde bulunması, önce eline geçirdiği keserle evdeki eşyalara zarar vermesi, sonrasında hamalların taşımakta olduğu eşyalara fiziki müdahalede bulunarak saldırgan davranışlarını artırmasına rağmen icra memurunun geçici bir süre için haczi sonlandırarak en yakın Emniyet Müdürlüğünden güvenliğin sağlanması için talepte bulunmaması sonucunda ölüm olayının meydana gelmesinin icra memurunun kusurunu oluşturduğu, davalı Bakanlığın icra memurunun kusurundan kaynaklanan zarar nedeniyle İİK’nın 5. maddesi gereğince kusursuz sorumluluğu bulunduğu, hükmedilen manevi tazminat miktarının somut olayın özelliklere...

                Somut olaydaki uyuşmazlık, davacının işçilik ücretlerinin ödenmesine ilişkin iş mahkemesi kararının temyizi üzerine dava dışı alacaklının tehiri icra istemi nedeniyle ibraz edilen teminat mektubunun henüz karar kesinleşmeden iş mahkemesi hakiminin kararı ile icra memuru tarafından alacaklıya iade edilmesi nedeniyle hem hakimin kusuru hem de icra memurunun kusuru nedeniyle uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamı, davacının iddiası ve istemin ileri sürülüş tarzı dikkate alındığında, davacı tarafın maddi zararın tazmini istemiyle açtığı davada, esas itibari ile hizmet kusuruna ve özellikle de hizmetin işleyişi noktasında hakimin kusuruna ve hukuki sorumluluğuna dayanıldığı gibi ayrıca İcra İflas Kanunu'nun 5.maddesi uyarınca icra memurunun kusurlu eylemi nedeniyle uğranılan zararın tazmini de talep edilmektedir....

                Somut olayda bilirkişi raporunu gerektiği gibi denetlemeyen icra merununun sorumlu olduğu düşünülse de tarafların hatalı buldukları bilirkişi raporuna karşı itiraz hakları vardır. Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf zararın artmasına neden olmuş, hatta, zararın doğmasına kendisi bilerek sebebiyet vermiş demektir. TBK'nın 52. maddesine göre zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında, ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Şu durumda davacıların murisi bilirkişi raporuna itiraz etmeyerek, zararın doğmasında etkili olmuştur. Bir diğer anlatımla şayet muris bilirkişi raporuna itiraz etseydi icra memuru da hata yapmayacaktı. Bu hususun gözetilmemesi dairemiz uygulamasına göre bozma nedenidir. 3-Davacı, icra memurunun kusurlu daranışı nedeniyle tazminat isteminde bulunmakta olup, icra memurunun kusurlu davranışına bilirkişinin hatalı raporu neden olmuştur....

                  UYAP Entegrasyonu