Y.. hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazların incelenmesine gelince; Ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Anayasa m.38/4, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m. 6/2, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 11, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m.14/2), öteki sanık Recep'ten faiz karşılığı para aldığı anlaşılan katılanların sanık Şükrü'nün faizle borç verdiğine dair beyanlarının bulunmaması, sadece babası olan diğer sanık Recep'in yanında çalıştığına ve tefecilik yapmadığına ilişkin aksi kanıtlanamayan savunması ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde tefecilik yaptığı iddiasının kuşkulu kaldığı, atılı suçu işlediğini veya diğer sanığın eylemlerine iştirak ettiğini gösteren mahkumiyetine yeterli somut, tarafsız, bilimsel ve her...
Çünkü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılınca bir aktin hükümlerini yerine getirmek değil, ileride yeni bir sözleşme yapmak mukavele edilmiş olur. Fakat tarafların biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi yapmalarına rağmen gerçek iradeleri ileride bir taşınmaz satışı yapılması doğrultusunda değil, örneğin; ödünç paranın teminatı olmak üzere birleşmiş ise gerçek bir satış vaadi sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Zira bu gibi durumlarda satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz teminat olarak gösterilmekte, üzerinde rehin tesis edilmektedir. BK.m. 873/II’ye göre “Borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmaz mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir”. Kuşkusuz, bu tür bir sözleşmeye dayanılarak tescil istemeye olanak bulunmamaktadır. Bu tür savunmaların kanıtlanması halinde BK.m. 18 uyarınca muvazaa sebebiyle geçerli kabul edilmesi mümkün olmayan satış vaadi sözleşmesine dayanılarak tescil hükmü kurulamaz....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki ödünç sözleşmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. K A R A R Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, peşin alınan 1,50 TL. harcın iadesine, 11/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi - K A R A R - Uyuşmazlığın keşide tarihi olmadığından kıymetli evrak vasfını taşımayan senetten kaynaklanmasına, taraflar arasında ödünç sözleşmesi bulunmasına ve tarafların sıfatına göre kararın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışında olup, Yüksek 13. Hukuk Dairesinin görevi dahilindedir. 11.04.2015 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı kanunla değişik 2797 sayılı kanunun 60.maddesi uyarınca görevli dairenin belirlenmesi için dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesi gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın Yüksek 1.Başkanlığa sunulmasına 21.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 25/06/2015 NUMARASI : 2015/362-2015/567 Uyuşmazlık, davacı tarafından davalı tarafın babasına vermiş olduğu paranın (ödünç sözleşmesi) iadesi talebine ilişkin olup; karı-koca arasındaki eşya alacağı talebine ilişkin değildir. Davanın niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 13.Hukuk Dairesinindir. 11.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6644 sayılı Yasanın 2.maddesi ile değiştirilen 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 60.maddesi uyarınca temyiz incelemesini yapacak daire belirtilmek üzere dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna gönderilmesine, 07.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalılar, borç para verildiği hususunu kabul etmediklerini, kaldı ki belirtilen miktarda para akışının hiçbir zaman olmadığını, davacılar ile hizmet sözleşmesi, ... sözleşmesi, vekalet sözleşmesi vs. şeklinde 1996-2005 yılları arasında cereyan eden ilişkiler bulunduğunu, havale ile gönderilen bedellerin davalı ...’in davacıların sahibi bulundukları teknelerin kaptanlığını yürüttüğü dönemde bu teknelerin bakım, onarım vs. giderlerinin karşılanması için gönderilen ödemeler ile diğer teknelerin imalatına ilişkin ödemeler olduğunu, ayrıca Bellatrix 1 isimli teknenin satışından elde edilen gelirin de davalılara ödendiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir. 2010/16791-2011/8315 Mahkemece, davalı şirket aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine, davalı ... aleyhine karz akdine dayalı davanın subut bulmadığından reddine, adi ortaklığa ilişkin davanın kabulü ile 4.462,05 TL'nin davalı ...’den tahsiline, davacılardan ... tarafından davalılar aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle...
-TL.üzerinden devamına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle davacılardan Bintaş Tarımsal Ürünler Ltd.Şti.nin adının karar başlığına yazılmamasının HUMK.nun 459. maddesine göre mahkemece giderilebilecek bir eksiklik olması nedeniyle taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Taraflar arasında alacaklılık ve borçluluk ilişkisini doğuran iki ayrı sözleşme bulunduğu, bunlardan birinin ödünç (karz) sözleşmesi, diğerinin ise alivre sözleşmesi olduğu dosya içeriği ile sabittir....
Aynı kimseye birden fazla ve kısa aralıklarla kazanç sağlamak amacıyla borç para verilirse zincirleme suç, farklı kişilere ödünç para verilmesi durumunda ise gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir. Söz konusu suç, ivaz karşılığında ödünç paranın borç alana verilmesiyle tamamlanmış olmaktadır. Diğer ifade ile suçun tamamlandığı an, ödünç sözleşmesinin yapıldığı zaman değildir. Ödünç sözleşmesi, ödünç veren bakımından akdin konusunu oluşturan misli eşyanın mülkiyetini ödünç alana geçirme borcunu doğurur. Zilyetliğin devri ile mülkiyet de ödünç alana geçmektedir. Bu nedenle tefecilik suçu, ivaz karşılığı ödünç verilen paranın mülkiyetinin borç alana geçtiği anda tamamlanmış olur. Suçun tamamlanması için ivazın, paranın vadesinde geri ödenmemesinin veya icra takibine konu olmasının bir önemi yoktur. Tarafların ödünç para verme hususunda imzaladıkları sözleşme tarihinin de suç tarihi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Suçun tamamlanma anı zamanaşımı açısından önem arz eder....
Somut davada; taraflar arasında 04/12/2008 tarihli ödünç sözleşmesi akdedilmiştir. Bu sözleşmeye göre davacı ödünç alan, davalı ödünç verendir. Ödünç alan sözleşmede kararlaştırılan ve ödünç verenden alınan 125.000,00 YTL taksiler halinde geri ödeme üzere ödünç almıştır. Sözleşmede on iki aylık faiz oranı net % 35,90, kırk sekiz aylık faiz oranı net % 143,60 olarak belirlenmiştir. Yıllık temerrüt faiz oranı ise % 225 olarak belirlenmiştir. Davacı tarafından sözleşmede yer alan taşınmaz üzerine borcunun teminatı olarak ipotek konulmuştur. Davacı tarafından ödünç paranın davacının çocuklarının eğitim masrafları ve özel amaçlarla alındığını, davacı tarafından sözleşme kapsamında bir kısım ödemeler yapıldıktan sonra geri kalan kısım ödemeler vadesinde yapılmamış ve davalı tarafından İstanbul ......
Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan ödünç sözleşmesine göre ödeme planında yer alan taksitlerden herhangi birinin ödenmemesi halinde ödünç alanın temerrüte düşeceğinin düzenlendiğini, birbirini izleyen en az iki taksitin ödenmemesi durumunda ise ödünç verenin kalan borcun tamamını talep etme hakkına sahip olduğunu, davacının üst üste iki taksiti ödememesi nedeni ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini, takibin kanuna ve imzalanan sözleşmeye uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir....