Somut olayda; dava konusu olan 27.01.2012 düzenleme tarihli 1.846.449 sayılı 2006/13696 takip numaralı ödeme emrinin 2005/3 ila 2005/12 döneme ait prim borçlarını ihtiva ettiği, davacının bu ödeme emrine karşı süresinde mal beyanında bulunduğu, yine 2006/13696 takip sayılı dosya üzerinden 2005 yılı 12. Ayı ila 2007 yılı 4. Ayları arasında kalan döneme ait 155.000,00 TL’lik borç için davacının Lobi Uluslar arası ... İlişkiler Tan. Tur. Org. Hizm. A.Ş.'nde bulunan mal, alacak ve haklarına 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince ihtiyati haciz konduğu, söz konusu ihtiyati haczin ilişkin olduğu Aralık 2005 - Nisan 2007 dönemine dair herhangi bir ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiğine dair bir belgenin dosya münderecatında bulunmadığı, ödeme emrinin ve haczin takip numaraları aynı olmasına rağmen içerdikleri dönem borçlarının farklı olduğu, anlaşılmıştır....
Bilindiği üzere ve kural olarak, istihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, taraflarca ileri sürülmese de Mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Öte yandan, geçerli bir haczin varlığından söz edebilmek için (ihtiyati haciz kararı yoksa) ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliği ile itiraza ilişkin sürelerin geçmesi ya da borçlunun bu sürelerden vazgeçme beyanının bulunması, böylece takibin hacizden önce kesinleşmesi gerekir. Somut olayda, ihtiyati haciz kararının alınmadığı ve haczin ödeme emrinin tebliğinden sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. Takip borçlusu ... adına haciz adresine gönderilen ödeme emri tebligatının üzerinde “…adreste hazır olan ... ... imzadan imtina ettiğinden TK'nun 21. maddesine göre mahalle muhtarına tebliğ edildi örnek no 2 kapısına yapıştırıldı…” açıklaması yer almaktadır....
İcra Müdürlüğü 2021/20476 sayılı icra dosyasında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, takip dayanağı müvekkillerine tebliğ edilen ödeme emri ekindeki bonoların aslına uygunluğunun tasdik edilmeden gönderildiğini, takip dayanağı bonoların 13/01/2021 tarihinde imzalanan kredi sözleşmesinin teminatı amacıyla vade tarihleri açık bırakılarak verildiğini, BDDK tarafından alınan tedbir kararları kapsamında 30/09/2021 tarihine kadar takip yapılamayacağını ileri sürdüğü, işbu sebeple ödeme emrinin ve takibin iptali yönünden davanın kabulüne, ödeme emrinin ve takibin iptaline karar verilmesini istemiştir....
Ayrıca yargılama sırasında davacı mahkemeye sunduğu 09/08/2016 tarihli dilekçesi ile; davalı Kurum tarafından 28/07/2016 tarihinde düzenlendiği anlaşılan 7 adet ödeme emri tebliğ ettiğini, Kurumun önce haciz işlemi yapmakta, daha sonra ödeme emri tebliğ etmekte olduğunu beyan ederek, emekli maaşına uygulanan haczin iptalini talep etmiştir. Yapılan incelemede; 1- Dava konusu; maaş üzerine konulan haczin kaldırılması ve ödeme emrinin iptali olduğu halde, mahkemece sadece ödeme emri iptali yönünden değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından, davacı tarafça dava konusu edilen tüm hususların kabul veya red sebebini gerekçelendirilip, hüküm fıkrasının da buna göre oluşturulması gerekir. Bu nedenle mahkemece haczin kaldırılması talebi ile ilgili de değerlendirme ve karar verilmesi gerekir....
Kamu alacağı için ödeme emri çıkartılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır. Somut olayda, davacı hakkında yukarıda açıklanan şekilde bir ödeme emri tebliği olup olmadığı araştırılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur. Yapılacak iş; dava konusu olan, ... İml. İth. Dış Tic. Ltd. Şti.’nin 2001/4-5-6-7 aylarına ilişkin prim borçları ile ilgili olarak, şirket müdürü olan davacı hakkında ayrı bir takip başlatılıp başlatılmadığı, başlatılmış ise usulüne uygun şekilde hazırlanmış bir ödeme emrinin davacıya tebliğ edilip edilmediğini Kurumdan sormak, eğer usulüne uygun takip yapılmış, ödeme emri gönderilmiş ve itiraz prosedürü tamamlanıp takip kesinleşmişse davanın reddine, yok eğer davacı ile ilgili ayrı bir takip yapılmamış, ödeme emri düzenlenmemiş veya itiraz edilerek ödeme emrinin iptaline karar verilmiş ise davanın kabulüne karar vermekten ibarettir....
Dairemizin bozma ilamında da belirtildiği üzere; davacının ortağı olduğu şirketin prim borcundan dolayı, yaşlılık aylıklarından cebren tahsile geçmeden önce, 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının, “ödeme emri” nin, tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması Kanuna aykırıdır. Bu nedenle öncelikle yapılacak iş, davacının yaşlılık aylıklarına konulan haczin dayanağı olan takip dosyasından haciz bildirisi düzenlenmesinden önce davacı adına gönderilmiş ödeme emrinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, ödeme emri tebliğ edilmemiş ise, davacı hakkında kesinleşmiş bir takip bulunmadığından yapılan haciz işleminin yasal dayanağı bulunmadığından, haciz işleminin iptalinin yerinde olacağı gözetilmelidir....
Şti) tarafından ödenmesinin kararlaştırılmasına rağmen ödeme yapılmadığını, bu nedenle taşınmazlara haciz konulduğunu, haczin 2005 yılında konulmasına rağmen ödeme emrinin müvekkiline 14.1.2008 yılında tebliğ edildiğini, belediyenin ödeme emri göndermeden haciz işlemi uygulamasının haksız fiil niteliğinde olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı alacaklı bedeliye vekili, borçlu ile müteahhit arasındaki iç ilişkinin müvekkilini ilgilendirmediğini, belediyenin emlak kayıtlarına göre emlak vergisi borcunun tapu sahibine ait olduğunu, davacının tapu maliki olarak vergi borcunu ödemesi gerektiğini, belediye alacağının tahsili için 6183 Sayılı Kanuna göre takibat yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece davalı ......
İcra Müdürlüğünün 2018/12551 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, borcun 34 XX 583 plakalı araç ile rehin sözleşmesi yapılarak kurulduğunu, rehinle temin edilmiş bir alacağın yalnızca rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabileceğini, ödeme emrinin İİK'nın 45. maddesine aykırı olduğunu belirterek, ödeme emrinin iptaline ve haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. YANIT : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, takibin kesinleştiğini, davacının ödeme emrinin iptaline ve haczin kaldırılmasına ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı istinaf başvuru dilekçesinde özetle, İzmir 31....
Talimat sayılı dosyasında yapılan 08.06.2007 günlü hacze konu menkullerin davacıya ait olduğunu, borçlu ile ilgisinin bulunmadığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini savunmuştur. Davalı (alacaklı) vekili, haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği ve borçlunun mal beyanı dilekçesinde bildirdiği adreste yapıldığını, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına bulunduğunu, ispat yükü kendisine düşen davacının istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli delilleri sunamadığı belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı (borçlu), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir....
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Haczin dayanağı olan ödeme emrinin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, alacağın ödenmemesi ve ödeme emrine karşı dava açılmaması üzerine dava konusu haczin uygulandığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir. DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir....