Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK'nın 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan kanunun tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir....
Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK'nın 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan kanunun tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir....
Sayılı ilamıyla müşterek çocuk Sultan Nacak ile davalı babası arasında kişisel ilişki tesis edilerek, müşterek çocuğun velayetinin davacı üzerinde bırakıldığı görülmüştür. Dosya kapsamında dinlenen müşterek çocuğun gerek yaşı gerekse kendinin ifade biçimi gözetilerek davalı babası ile görüşmek istememesi yönündeki beyanlarına değer verilmesi hasıl olmuştur. Dosya kapsamında alınan rapor ile de çocuğun beyanlarına değer verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Dinlenen davacı tanık beyanları ile davalının müşterek çocuk üzerinde psikolojik baskı yaptığı, çocuğun gerek yaşı gerekse üniversiteye hazırlık sürecinde kişisel ilişkinin devamının çocuğun üstün menfaatine ters düştüğü gözetilerek çocuk ile davalı babası arasında tesis edilen kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmiştir....
ödendiğini, davalının halen yarı zamanlı bir işte çalışıp çocukla ilgilenmeye yeterince zamanı olduğunu, anlaşmalı boşanma protokolünde yaz tatilinde 6 hafta süre şeklinde belirtilmiş olduğunu, dünyaca kabul edilmiş olan kurala göre yaz tatilinin Haziran- Temmuz- Ağustos ayları olduğunu, ancak çocuğun anneye teslimi konusunda davacının hükümlere uymayarak anne ile çocuğun kişisel ilişki kurulmasına engel olduğunu, 26 Temmuz günü çocuk teslim edilmediği için davacı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, bunun üzerine kimliği olmadan çocuğu teslim ettiğini, davacının işi çıktığında, çocuk hastalandığında ancak görebildiğini, çocuğu davalıya karşı koz olarak kullandığını bildirip, davanın reddine, ortak çocuğun velayetinin davalı-karşı davacı anneye verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Bu halde mahkemenin soyadı değişikliği davasını kabul etmesi gerektiği görüşündeyim....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı olarak Nüfus Müdürlüğünün mahkemenin talebi üzerine davaya dahil edildiğini, bununla birlikte Nüfus Müdürlüğünün yasal hasım olması nedeni ile davada yer almasının da zorunluluk olduğunu, müşterek çocuğun soyadının değişmesinin davalı babanın hukuki yararını etkilediğini, her iki davalının husumet ehliyetinin bulunduğunu ileri sürerek kararın kaldırılıp talepleri doğrultusunda hüküm kurulmasını istemiştir. GEREKÇE: Dava, velayet hakkına sahip anne tarafından açılan, evlilik içinde doğan çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi isteğine ilişkindir. HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Mahkemece; " Soyad değişikliği davası gerçek kişiye açılmıştır. Davalı olarak nüfus müdürlüğü gösterilmemiştir. Davalı gerçek kişi T4 arasında zorunlu dava arkadaşılığı da söz konusu değildir....
Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının (evlat edinme) kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirelemeyeceği sorunu, Türk Medeni Kanunu'nun 321'nci maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir....
çocuk yararına olacağı, velayet değişikliğinin çocuğu mevcut olumsuz ortamından ve arkadaş çevresinden de uzaklaştırabileceği, babanın küçük Fazıl Can'ın eğitim hayatını ve günlük hayatını annesine göre daha iyi takip edebileceği ve olumlu olarak yönlendirebileceği kanaatine varılmış, Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre çocuğun velayet hususundaki tercihi ile yüksek yararı çelişirse çocuğun tercihine değil üstün yararına öncelik verilmesi gerektiği, her ne kadar sosyal inceleme raporları aksi yönde kanaat belirtmişse de bu raporların Mahkeme açısından bağlayıcı olmadığı, Mahkeme Hâkimine karar verirken yardımcı araştırmalardan ibaret olduğu, raporlar düzenlenirken sadece çocuğun iradesine ve baba yanına giderse kaçacağına ilişkin beyanlarına göre uzman raporlarının düzenlendiği, halbuki etki altında da kalabilmesi muhtemel salt çocuğun beyanının veya isteğinin değil ileriye dönük olarak velayet kimde olursa çocuğun üstün yararına olacağı, eğitimini, bedensel, fikri ve ahlaki gelişimini...
olduğu, çocuğun annesi ile sağlıklı ve nitelikli vakit geçirmesinin çocuğun yüksek yarına olduğu, davalının gözetimi ve denetimi altında kişisel ilişkinin gerçek manada bir kişisel ilişki olmadığı, kaldı ki bu şekilde verilen kişisel ilişki kararının dadi davalı tarafından çeşitli bahaneler ile engellendiği, davacının çocuğa camdan bakarak kişisel ilişki kurmaya çalıştığı, bu durumun tanık beyanları ve dava konusu çocuğun beyanları ile sabit olduğu anlaşılmıştır....
Buna göre, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 6545 sayılı yasa ile değişikliği sonrası 6763 yasa değişikliği öncesi hâlinin sanık lehine olduğu anlaşılmakla, sanığın sübut bulan sarkıntılık düzeyinde kalan çocuğun cinsel istismarı suçundan 16.05.2009 tarihli eylemine uyan ve lehine olan 6545 sayılı yasa ile değişik TCK'nın 103/1-2.cümle uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi gerekmiştir....