WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İştirak nafakası; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana-babanın mali durumuna göre takdir edilir. Ayrıca nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocuğun alıştığı yaşama şekli ve gelirleri de dikkate alınır. Hâkim, nafaka takdirinde; tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasındaki bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir. TMK. mad. 176/4 hükmüne göre ''Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Aynı şekilde 331.madde uyarınca; "durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır." .... Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir....

    Kuşkusuz velayet kendisinde bulunan anne veya babanın, çocukla ilgili yapacağı her türlü iş ve işlemde çocuğun üstün yararını koruması gerektiği tartışmasızdır. Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun üstün yararı çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir (YÜCEL, Özge Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 1 Sayı 2, Aralık 2013, s. 117- 137). Esasın da çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumun da menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi, ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir (BAKTIR, Çetiner Selma, Velayet Hukuku, Ankara 2000 s.33)....

    O halde bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra onun soyadını velayet hakkına vesair nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Evliliğin sonradan boşanma gibi nedenlerle ortadan kalkması hallerinde velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması onun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir....

      müsaade etmediğini, çocuğun eve dönerken farklı bir yolda yürümesi durumunda çocuğun davalı tarafça sorguya çekildiğini, müşterek çocuğun yıllarca annesi, anneannesi ve dedesi ile birlikte büyüdüğünü, sadece annesi değil anneannesi ve dedesinin psikolojik baskı ve tehditlerine maruz kaldığını, müşterek çocuğun baskı altında yetişmesini istemeyen ve her seferinde çocuk ile sadece icra kanalı ile görüşebilen müvekkilinin davalının velayet hakkını kötüye kullanması gerekçesiyle Karaman Aile Mahkemesinin 2015/953 Esas sayılı dosyasında velayetin değiştirilmesi davası açtığını ancak yargılama aşamasında davalının müşterek çocuğa babasını tercih etmesi durumunda artık kendisi ile görüşmeyeceği baskısı ve davalı annenin duygu sömürüsü sonucunda çocuğun gerçek beyanda bulunmadığını, yaşının da küçük olduğu gerekçesiyle velayetin davalı anneye bırakıldığını, müşterek çocuğun rahatsızlıkları ile ilgili tedavilere davalı annenin izin vermemesi nedeniyle başlanamadığını, davalı annenin müşterek çocuğun...

      ***'in 15-18 yaş grubu içerisinde yer alan mağdurun kolundan yakalayarak mağduru duvara yaslayıp elleri ile mağdurun kalçasını ve göğüslerini okşamaktan ibaret eyleminin Çocuğun Cinsel İstismarı suçunu oluşturacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Sanığın eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCKyönünden değerlendirilmesinde; Sanığın 103/1-a maddesi gereğince 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılması, sanığın eyleminin Suç tarihinden sonra 6545 sayılı kanunla yürürlüğe giren kanun değişikliği yönünden değerlendirilmesinde; sanığa TCK 103/1 maddesi gereğince 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılması, Sanığın eyleminin 24/11/2016-6763 S.K./13. Md ile yapılan kanun değişikliği yönünden değerlendirilmesinde; Olayın oluş şekline göre sanık lehine veya aleyhine sonuç doğurmadığı ve 6545 sayılı kanunla hesaplanan ceza miktarı ile aynı miktarda cezayı öngördüğü, bu haliyle sanığa TCK 103/1 maddesi gereğince 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılması gerekecektir....

        Somut olayda, çocuğun doğumundan itibaren davacı annesi ile birlikte yaşadığı, davalı babanın soyadı "Balıkçı" iken, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2017/903 E 2017/1033 K sayılı 27/04/2018 tarihli kararı ile "Karahanlı" olarak düzeltildiği, davalı babanın mahkeme kararı ile soyadını değiştirmesinin çocuğun soyadının değişmesi sonucuna da yol açtığı, davalı babanın davacı anne tarafından açılan bu davaya muvafakat ettiği ve çocuğun soyadının annenin soyadı olarak değiştirilmesinin çocuğun üstün yararına olabileceği anlaşılmaktadır....

        Düzenlemede, ana ve babanın istek ve tercihlerinden önce, çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimi önem ve öncelik taşır. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir. Yani çocukla ilgili karar verilirken, çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır....

        İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...her ne kadar davacı babanın farklı şehirde yaşıyor olduğunu beyan ederek kişisel ilişkinin düzenlenmesini talep ettiği görülse de kişisel ilişki düzenlemesinde çocuğun üstün yararının esas alınması gerektiği, çocuğun üstün yararı belirlenirken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gerektiği, çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir hak olduğu, kişisel ilişki tesisinden beklenen amacın çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamak olduğu, kişisel ilişkinin analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olması gerektiği, dosya kapsamından çocukların yatılı ve uzun süreli baba ile kişisel ilişki kurmasının gelişimlerini olumsuz etkileyeceği..."...

        Somut olayda, suça sürüklenen aleyhine, işlediği iddia olunan kamu malına zarar verme suçundan açılan davada 02.03.2016 tarihinde, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmiş olup, işbu karar katılan vekili tarafından temyiz edilmiştir. 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinin âmir hükmü uyarınca; dava zaman aşımı süresi dolmasaydı, davanın esasına girip, işbu kararı bozmamız gerekirdi diyorsak artık; sırf yargılama dava zaman aşımı süresi içinde sonuçlandırılamadı, diye davayı düşüremeyiz, yâni sanığı lekelenmiş durumda bırakamayız. Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; Suça sürüklenen çocuk ...’ın eyleminin taksir düzeyinde kaldığı ve mala zarar verme suçunun taksirle işlenmesinin mümkün olmadığından, atılı suçun unsurları oluşmadığından suça sürüklenen çocuğun beraatine dair olarak verilen karar usul ve yasaya uygun olarak değerlendirilmiştir....

          Çarşamba Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2013 tarihli ve 2013/1688 Esas sayılı iddianamesiyle, suça sürüklenen çocuğun beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılması istemli kamu davası açılmıştır. 2. Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesi'nin 09.05.2014 tarihli ve 2013/175 Esas, 2014/88 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmiştir. 3. Kararın katılan ve suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 02.11.2021 tarihli ve 2021/1492 Esas, 2021/8780 Karar sayılı kararı ile on iki- on beş yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocukla ilgili sosyal inceleme raporunun aldırılmasının zorunlu olduğu gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulmuş olması nedeni ile bozma kararı verilmiştir. 4....

            UYAP Entegrasyonu