Dava; TMK. nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Taşınmaz üzerinde zilyetlikten başka hakkı bulunmayan kişiler anılan maddeler uyarınca zilyetliklerinin korunmasını isteyebilirler. Zilyetliğin elden alınması ya da saldırıya uğraması halinde korunma dava yolu ile istenebilir. Ancak TMK. nun 984. maddesi hükmü uyarınca “dava hakkı zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak 2 ay ve her halde fiilin üzerinden 1 yıl geçmekle düşer.” Davacı dava dilekçesi ve yargılama oturumlarında, 05.07.2007 tarihinde davalı Belediyenin taşınmaza elattığını, köylülerin haber vermesi üzerine 19.07.2007 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir. Davalı tarafça tecavüzün 05.07.2007 tarihinde yapıldığı ve davacının tecavüzü 19.07.2007 tarihinde öğrenildiği açıklandığına göre Kanun hükmünde açıklanan süre kaçırıldıktan sonra 07.11.2007 tarihinde eldeki dava açılmıştır....
Davacı sadece zilyetliğini ileri sürdüğüne ve zilyetliğin arkasında ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hak ileri sürmediğine göre davanın, zilyetliğin korunması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre uyuşmazlığın HUMK.nın 8/II-3 (6100 Sayılı HMK'nın 4/1-c) maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 27.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İSTİNAF NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/8- 518 E.2009/573 K. Sayılı içtihadına göre "TMK. 981,982 ve 983. Maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiç bir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nın 973. Maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nın 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davanın zilyetliğe dayalı müdahalenin önlenmesi davası olup davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemelerinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Somut olayda; davacının zilyetliğin devri yolu ile iktisap ettiğini taşınmazı davalının haksız olarak işgal ettiği iddiasıyla zilyetliğe vaki tecavüzün önlenmesinin ve taşınmazın tahliyesine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. TMK. nun 981 ve müteakip maddeleri, mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Davacı sadece zilyetliğini ileri sürdüğüne ve zilyetliğin arkasında ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hak ileri sürmediğine göre davanın, zilyetliğin korunması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre uyuşmazlığın 6100 Sayılı HMK'nın 4/1-c maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, tescil harici taşınmaz malı uzun süredir kullanan üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine'den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, salt zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır. Somut olayda gelince; davacı, tapu kaydının oluşmasından sonra tapu kaydının beyanlar hanesinde yazılı olmayan kullanıcı şerhinin verilmesi ya da mevcut şerhin değiştirilmesi isteminin bulunması ve davalı yanın da dayandığı bir tapu kaydının bulunduğunu iddia etmesi nedeniyle salt zilyetliğin korunması istemi değil, temelinde bir hakka dayanır....
Kuşkusuz, tarafların taşınmaz mal sahibinin hakkına dayalı olarak elatmanın önlenmesi (TMK. md. 683) davası açmak veya kiralayanlarına karşı zapttan sorumluluk hükümlerine (TBK. md. 309 vd.) başvurma hakkı mevcuttur. Ancak somut davaya konu olay bunlara ilişkin değildir. Talep bir ticari işletmenin işletme faaliyetlerinden de kaynaklanmadığından ticari davaya da konu olabilecek nitelikte değildir. Talep yalın olarak davacının mevcut diğer hakları yanında kullanabileceği TMK. 981 vd maddelerinde düzenlenen “zilyetliğin korunması”na ilişkin “saldırının önlenmesi ve zilyetliğin iadesi” davası niteliğindedir. O halde mahkeme görevli olduğundan; uyuşmazlığın açıkladığım çerçeve de incelenerek sonuca bağlanması gerekir. Kanımca mahkemenin görevsizlik kararı isabetli olmadığından, hüküm bozulmalıdır. Değerli çoğunluğun onama kararına açıkladığım nedenlerle katılamıyorum. 30.10.2014...
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın, "zilyetliğin korunması davası mı" yoksa mülkiyete dayalı bir "hak davası mı" olduğu, varılacak sonuca göre davaya bakma görevinin asliye mahkemesine mi, sulh mahkemesine mi ait olduğu, noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.02.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik "Vazife" başlıklı 8. maddesinde; "Sulh mahkemesi... II- Dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın: 3. Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaları ...Görür." denilmektedir. Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir....
Her ne kadar, davacı taraf zilyetliğe dayalı olarak müdahalenin men'i ve kal' davası açmışsa da; taraflar arasındaki ihtilafın mülkiyet esaslı bir ihtilaf olduğu, sırf zilyetliğin korunması amaçlı olarak bu davanın açılmadığı, davanın mülkiyetin tespiti ve korunması istemini de içerdiği anlaşılmaktadır. Buna göre, nitelenen dava bakımından 6100 sayılı HMK'nın 2. maddesine göre mal varlığına dayalı bu davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine aittir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 04/12/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nın 683 üncü maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi salt zilyetliğe dayanan kişiler ise, TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nın 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih ve 1946/6 Esas, 1946/12 Karar sayılı kararında aynen "...MK.896....
Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayri menkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nun 974 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur....