Dava zilyetliğin korunması isteminden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmesi üzerine iş bu karar davalı tarafından istinafa konu edilmiş ise de, bilindiği üzere TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK.nun 06.10.1993 gün, 1993/14- 423/561 sayılı ve HGK'nın 15.06.1983 gün, 3351/679 ve 25.11.1987 gün 394/876 sayılı kararları da aynı yöndedir....
ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası mı olduğu noktasında toplanmaktadır....
Mahkemece, davanın TMK.nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulmasının gerektiği, bu tür davaların ise HUMK.nun 8/2-3 maddelerine göre Sulh Hukuk Mahkemesinde görüldüğü gerekçeleriyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu 372 ada 6 parsel sayılı taşınmaz 18.7.1995 tarih 66 cilt nolu ve 16.1.1969 tarih 141 sıra numaralı tapu kayıtları uygulanarak 254.42 m2 yüzölçümlü, bahçe niteliğiyle 9.4.2000 tarihinde Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, tutanakda 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden bulunduğu açıklanmıştır....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.01.2005 gününde verilen dilekçe ile zilyetliğin korunması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; dava idari yargının görevi içinde kaldığından dava dilekçesinin reddine dair verilen 17.07.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, 08.08.2002 tarihli iki ayrı kira sözleşmesine dayalı 3 ve 9 numaralı iş yerlerindeki zilyetliğin korunması istemiyle açılmıştır. Davalı ... davacının kiraladığı taşınmazlar üzerinde muaraza çıkarmadığını, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı temyiz etmiştir....
HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, TMK'nın 981 ve devamı maddeleri gereğince Taşınmaz Zilyetliğinin Korunması istemine ilişkindir. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 01/09/2022 tarihinden itibaren geçerli 1047 sayılı İş Bölümü Kararı gereği, 6. Hukuk Dairesi iş bölümünün 3. maddesinde; "TMK'nın 981 vd maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar" şeklindeki düzenleme yer almıştır. Bu düzenleme karşısında istinaf talebini inceleme görevi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'ne aittir. HMK 352/1 maddesinde ''Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir.'' hükmü öngörülmüştür....
Kiralanan şey, ancak kiracıya teslim edilince kiracı fer’i zilyet durumuna girer ve ancak bu takdirde zilyetliği yasa tarafından korunabilir (TMK m.974, 981, 984) ve üçüncü kişilerin haksız elatmalarının zilyetliğin korunması hükümlerine göre kaldırılması isteyebilir. Dolayısıyla, kiralanan kiracıya taşınmazı teslim etmemiş, yani kiracı fer’i zilyet olmamışsa, kira sözleşmesine dayanarak kiralanana tecavüz eden üçüncü kişiye karşı elatmanın önlenmesi davası açamaz. Bu gibi durumlarda kiracının muhatabı sözleşmenin akit tarafı olarak olan kiralayandır. Yapılan bu saptamalara göre, kiralanana zilyet olmayan kiracının üçüncü kişiye karşı açtığı davanın reddi yerine, istemin hüküm altına alınması doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 27.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
TMK. nun 982 ve 983. maddelerinde de zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan faydalanır, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. ... HGK. nun ........1993 gün 1993/...-423/561 sayılı ve ... HGK. nun ........1983 gün 3351/679 ve ........1987 gün 394/876 sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir. Mahkemece, zilyetliğin korunması davası reddedilirken dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu gerekçesine dayanılmıştır....
Bu nedenle, davaya uygulanacak hükümler TMK'nun 981 vd. maddelerindeki zilyetliğin korunmasına ilişkin hükümler olup, görevli mahkeme de Sulh Mahkemesidir. Kanımca Dairemizin temyiz incelemesi aşamasındaki göreve ilişkin bozma kararı isabetlidir. Karar düzeltme talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini düşünüyor; değerli çoğunluğun karar düzeltme talebinin kabulü ve hükmün onanması kararına katılmıyorum....
Dava dilekçesindeki açıklamalar ve hukuki nitelendirmeye göre istek TMK.nun 981-984. maddelerine dayalı zilyetliğin korunması talebine ilişkindir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 sayılı kararında aynen "…MK.896. (TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise, zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz..." denilmektedir. Davacı taraf, Hazinenin ve Orman İdaresinin taraf olmadığı eldeki bu davada herhangi bir hakka değil, sadece mukaddem (önceki) zilyetlik iddiasına dayanmaktadır....