TMK'nun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Mahkeme kararında yapılan nitelendirmeye göre dava, Türk Medeni Kanununun 981 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Davanın açıklanan bu niteliğe göre, 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 tarihli ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8.maddesi ile 2797 Sayılı Yargıtay Kanununun 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, 11.04.2011 tarihli ve 14 sayılı Yargıtay Başkanlar Kurulu Kararı ile hazırlanıp, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 12.05.2011 tarihli ve 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 02.06.2011 tarihli ve 27952 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 8.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır....
Somut olayda; talebin kadastro çalışmaları sonucu mülkiyeti davalı Hazine adına, zilyetliği ise diğer davalı adına kayıtlı taşınmazdaki davalı ... adına yapılan zilyetlik kaydının 2600 m2'sinin iptali ile davacı adına zilyetliğin tescili istemine ilişkin olduğu, uyuşmazlık konusu taşınmazın 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazda davacının mülkiyet hakkına dayanmadığı ancak davacının zilyetliğe dayandığı anlaşılmıştır. Bu durumda, uyuşmazlığın TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerektiğinden, HMK.'nın 4/1 c (HUMK.'nun 8/II-3) maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. 2013/11075 2013/11884 SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Kocaali Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 11.9.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Muhdesat Aidiyetinin Tespiti, Zilyetliğin Korunması istemine ilişkindir. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 01/09/2020 tarihinden itibaren geçerli Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 564 ve 568 sayılı İş Bölümü Kararları gereği, 6. Hukuk Dairesi iş bölümünün 3. maddesinde; "TMK'nın 981 vd maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar" ve 6. maddesinde; "Taşınmaz üzerinde bulunan yapı, ağaç ve benzeri muhtesatın aidiyetinin tespiti istemiyle açılan her türlü davalar sonucunda genel mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar" şeklindeki düzenlemeler yer almıştır. Bu düzenlemeler karşısında istinaf talebini inceleme görevi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'ne aittir....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava, bir hak davası niteliğini kazanır.Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesince görülecektir....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, somut olayda davacı, davaya konu ettiği evin ve bahçesinin murislerinden intikal ettiğini iddia ederek şahsi bir hakka (miras hakkına) dayanmakta olup, eldeki davanın salt zilyetliğin korunması niteliğinde olduğunun ve yapı ile davacının zilyetlikten başka ilişkisinin bulunmadığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. O halde, davacının talebi ve davalının savunması karşısında, eldeki davanın hukuki nitelikçe zilyetliğin arkasında bulunan bir hakka dayalı olduğunun kabulü gerekir. Davacı, zilyetliğin arkasında şahsi bir hakka dayandığından, dava bir hak davası niteliğini kazanmıştır. HMK'nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir....
Dava; TMK md 981 ve devamı maddelerinde yazılı zilyetliğin tespiti isteğine ilişkindir.Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sırasında mahalli mahkemeye geri çevrilmesine rağmen dava konusu 8520 ada 15 parselin önceki tapu kayıtları ilk tesisinden itibaren kadastro tutanaklarıyla temin edilerek dosya arasına konulmadığı gibi mahkemece yapılan keşif sonunda alınan teknik bilirkişi raporunda da dava konusu taşınmazın öncesinde hangi kadastral parsele karşılık geldiği duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmemiştir. Kadastro yoluyla oluşan tapu kaydına dayalı olarak açılan davada anılan kanun maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle karar verilebilmesi için kadastro tespiti öncesi nedene dayanılmalı ve kadastro tutanağının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıl içinde genel mahkemelerde dava açılmalıdır....
Medeni Kanunun 981, 982, 983 ve 984. madde hükümleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir ... bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere konulmuş olup, bu tür davaların tecavüz ya da elatmanın öğrenildiği tarihten sonra 1 yıl içinde açılması gerekir. Somut olayda, davacı tarafça davalıya karşı üstün zilyetlik nedeniyle zilyetliğin korunması dava edilmekte olmayıp, davacı taşınmazına geçişi sağlayan yola davalının yapı yaparak geçişi engellediği ileri sürülmektedir. Dava bu haliyle zilyetliğin korunması değil, köy yoluna el atmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir. Mahkemece deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, olayda Türk Medeni Kanunu’nun 984’üncü maddesinin uygulanamayacağı hususu düşünülmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden, hükmün bozulması gerekmiştir....
Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar; sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaya yöneliktir. Bu karar diğer tarafın mülkiyet yahut hak iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz ve üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz. Bahsi geçen zilyetlik davaları sonunda verilen mahkeme kararları tamamen geçici bir etkiye sahip olup; mülkiyet sorunu çözümlenmediğinden mülkiyet yönünden kesin hüküm teşkil etmezler. (HGK'nun 12.05.1982 gün, 1979/8-589 Esas, 1982/482 Karar) O halde, dava dilekçesindeki açıklamalar, davacının dava konusu taşınmazda ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmamasına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gereklidir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev; Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. (HMK. m. 4./1-c)....
Orman İdaresinin ve Hazinenin taraf olmadığı bu davalarda, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmasının taraf durumunda bulunan gerçek kişiler arasındaki zilyetliğin korunması davasının incelenmesine engel teşkil etmez. Salt bu nedenle davanın reddine de karar verilemez. Davacının taşınmaz üzerinde korunmaya değer üstün hakkının varlığı var ise bunun korunması gerekir. Şu halde mahkemece yapılacak iş: Yukarıdaki açıklamalar ve kanun maddeleri göz önünde tutularak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, arsa üzerindeki üstün zilyetliğin kimde olduğunun belirlenmesi, iki katlı bina satıcı tarafından davacıya satılmış ve davalılarla bir ilgisinin bulunmadığı ve gerçekten davalılar tarafından bu yere yapılan bir müdahale de var ise, bu müdahalenin önlenmesi gerekmektedir....