Dava, dahili davalı ... adına kayıtlı taşınmaz üzerinde TMK'nun 981 vd . maddeleri uyarınca tapu maliki olmayan kimseler tarafından açılmıştır. Zilyetliğin korunmasına ilişkin olan bu davada Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 09.10.1946 tarih, 1946/6-12 Esas ve Karar sayılı kararında aynen “…MK’nun 896 (TMK’nun 983) maddesi uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şey’e malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde, hakim, yalnız davacının gerçek ise zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar, zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz…” denilmektedir....
Somut olayda davacı, daha önce murislerinin, halen de kendisinin zilyetliğinde bulunan, tapulama harici bırakılan yere davalıların müdahale ettiğini iddia ederek, davalıların müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. "...Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8- 518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır....
Yapılan bu saptamalar karşısında davanın TMK. nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası olmayıp ayni hakka (muhtesata) ilişkin TMK. nun 683. maddesi uyarınca çözümlenmesi gereken müdahalenin önlenmesi, A1 den B1’e açılan kapının kapatılması ve eski hale getirilmesi ile ilgilidir. TMK. nun 6. maddesi uyarınca herkes iddia ve savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı ... tapusuz durumda bulunan B1’i tapulu yerle birlikte satın aldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunmadığı gibi bu hususu tanık beyanlarıyla da kanıtlamamıştır. Dinlenen tanıkların ağırlıklı beyanları ise davacı tarafından tapusuz yerin satılmadığı yöndedir. O halde, davalının tapuda satın aldığı hak 2/60 arsa paylı 15 nolu meskenin çap miktarıyla geçerlidir (TMK m.719). Şu halde, toplanan tüm deliller karşısında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru değildir....
HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması istemine ilişkindir. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 01/09/2021 tarihinden itibaren geçerli 431 sayılı İş Bölümü Kararı gereği, 6. Hukuk Dairesi iş bölümünün 3. maddesinde; "TMK'nın 981 vd maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar," şeklindeki düzenleme yer almıştır. Bu düzenleme karşısında istinaf talebini inceleme görevi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'ne aittir. HMK 352/1 maddesinde ''Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir.'' hükmü öngörülmüştür. Dairemizce yapılan ön inceleme sonucunda; Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 01/09/2021 tarihinden itibaren geçerli 431 sayılı İş Bölümü Kararı gereği, 6....
Dava konusu taşınmazdaki bu belirlemeler ve dava dilekçesindeki açıklama dikkate alındığında, dava zilyetliğin korunmasına ilişkindir. TMKnun 981, 982 ve 983. ve devamı maddeleri uyarınca mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMKnun 973.maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMKnun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Bu açıklamalara göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık TMKnun 984. maddesinde açıklanan zilyetliğin korunması davası niteliğindedir....
Davalı ... vekili, davanın zilyetliğin korunması davası olduğunu, bu nedenle Sulh Hukuk Mahkemesinin bakması gerektiğini, bir yıllık hak düşürücü süreninde geçtiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne, teknik bilirkişi Kadir Aypa’nın 23.03.2009 tarihli raporunda 850 parsel içerisinde yeşil renkle işaretli kısma davalı tarafından yapılan müdahalenin önlenmesine karar verilmesi üzerine: hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK.nun 981 ve devamı maddeleri gereğince görülmesi gereken zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir....
Dava konusu taşınmazdaki bu belirlemeler ve dava dilekçesindeki açıklama dikkate alındığında dava, zilyetliğin korunmasına ilişkindir. TMK.nın 981, 982 ve 983. ve devamı maddeleri; mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK.nın 973.maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nın 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Bu açıklamalara göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık TMK.nın 984. maddesinde açıklanan zilyetliğin korunması davası niteliğindedir....
TMK'nin 981, 982 ve 983.maddelerinde düzenlenen zilyetliğe dayalı davalar ile zilyet, zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, zilyetliğin korunmasını ve müdahalenin önlenmesini isteyebilir. Oysa somut olayda davacı Belediye; meraların mülkiyetinin Hazineye, kulanım hakkının ilgili belediyeye ait olması kuralına göre; hakka dayanarak dava açmıştır. Bu sebeple davanın TMK.nin 981 ve devamı maddelerine dayanan zilyetliğin korunması olarak kabulü yerinde değildir, iddianın ileri sürülüş şekline göre dava hakka dayalı el atmanın önlenmesi davası niteliğindedir ve hakka dayalı el atmanın önlenmesi davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Uygulanacak kanun maddesini belirlemek 6100 sayılı HMK'nin 33 üncü maddesine göre, hakimin görevi kapsamındadır ve mahkeme hakimi tarafından yargılamanın her aşamasında resen gözönünde bulundurulması gerekir....
Dava dilekçesindeki açıklamalara göre; dava, TMK'nun 981 vd. maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. TMK'nun 984. maddesinde; "Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak iki ay ve her halde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer." denilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı davaya konu taşınmazın 2006 yılının 9. ayından bu yana davalılar tarafından kullanılarak tecavüzde bulunulduğunu ileri sürerek istekte bulunduğuna göre TMK'nun 984. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreler geçmiştir. Mahkemece açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı gerekçelerle kayden malik olmayan davacının men'i müdahale talebinde bulunamayacağı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de hüküm redde ilişkin olup sonucu itibari ile doğru bulunmaktadır....
TMK. nun 981 ila 987. maddelerinde düzenlenen zilyetliğe dayalı davalar ile, zilyet zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, zilyetliğine müdahalenin önlenmesini isteyebilir. Ancak, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayanıldığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır (HGK.nun 25.11.2009 tarih ve 2009/8-518 Esas, 573 Karar). Somut olayda; Hazineye ait taşınmaz mal üzerinde, hafif yapı niteliğinde olmayan binada dairesi olan zilyedin, arsa maliki Hazineden başka kişiler aleyhine açtığı dava, arkasında barındırdığı hak nedeniyle, HUMK.nun 8/II-3. maddesinde yazılı zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır. Davacı, Hazineye ait taşınmaz üzerindeki dava konusu bağımsız bölümünün mülkiyet hakkına istinad ederek davayı açmıştır....