Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi gereğince, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazın davacının kullanımda olmasına rağmen kadastro tespit çalışmaları sırasında zilyetlik hanesinin boş olarak tescil edildiği iddiasıyla taşınmazın davacının kullanımında olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Bu durumda, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan ve malvarlığı haklarına ilişkin olan uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... ... 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 26/06/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi....

    Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi gereğince, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazın davacının kullanımda olmasına rağmen kadastro tespit çalışmaları sırasında zilyetlik hanesinin boş olarak tescil edildiği iddiasıyla taşınmazın davacının kullanımında olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Bu durumda salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan ve malvarlığı haklarına ilişkin olan uyuşmazlığın İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 15.02.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

      Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastrosu kesinleşmiş ve Hazine adına tapuya tescil edilmiş olan 948 ada 1 sayılı 6 461 220 m2 yüzölçümlü orman parseli içinde kalan ormana elatılarak kaçak olarak yapılan binaya elatmanın önlenmesi ve zilyetliğin tespiti ile tazminata ilişkindir Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de delillerin takdirinde hataya düşülmüştür.Şöyle ki;zilyetliğe konu olmayacak haklar ve mallar yönünden T.M.Y.'da belirtilen zilyetlikle ilgili hükümler uygulanamaz. T.M.Y.'sı özel mülkiyete konu olabilen mallarda zilyetlik hükümlerini düzenlemiştir. Kamu malları üzerindeki devletin ya da kamu tüzel kişiliklerinin var sayılan zilyetliği, özel hukukun zilyetlik hükümleri ile ilgili değildir. Bireylerin, bu nitelikteki mallardan yararlanmaları özel hukukta tanımlanan zilyetlik hükümleri ile izah edilemez....

        Aynı kadastro çalışmaları sonucunda davacının babası Mehmet adına belgesiz zilyetlik yolu ile toplam 93.263,42 metrekare, davacı ... adına toplam 39.301,16 metrekare taşınmaz tespit ve tescil edilmiştir. 2. Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ve babasının dava konusu taşınmaz üzeride eklemeli zilyetlikle birlikte 30 yıldır zilyet olduğunu iddia etmiş, 12.03.2014 tarihli celsede dava konusu taşınmazı davacının babasının davacıya bağışladığına dair beyanda bulunmuştur. 3. Mahkemece, bozma kararı öncesinde davacı ve babası adına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde aranan kuru toprakta 100 dönümlük belgesiz zilyetlik yoluyla edinme sınırının aşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bozma kararı ile davacının tek başına zilyetlik süresini doldurup doldurmadığının tespiti gerektiğine işaret edilmiştir. 4....

          nın 2/b maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkartılan taşınmazdaki zilyetliğin tespiti ve tapunun beyanlar hanesine şerhine karar verilmesine ilişkin olup, yukarıda tarih ve numaraları belirtilen Yargıtay ilamlarında da açıklandığı üzere, davacının davası TMK.981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetlikten başka bir hakkı bulunmayan ve 6100 S.Y.'nın 4/c maddesinde gösterilen davalardan olmayıp TMK 683 maddesinde düzenlenen hakka dayalı davalar olduğundan ve Kadastro Kanunun 12/3 maddesi uyarınca kadastro tespitine itiraz niteliğinde olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiştir. Somut olayda,dosya kapsamından, her iki dosyada 6831 Sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca zilyetlik tespitinde hata yapıldığı belirtilerek, taşınmazın belirtilen kısmının davacı adına tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır....

            nın 2/b maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkartılan taşınmazdaki zilyetliğin tespiti ve tapunun beyanlar hanesine şerhine karar verilmesine ilişkin olup, yukarıda tarih ve numaraları belirtilen Yargıtay ilamlarında da açıklandığı üzere, davacının davası TMK.981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetlikten başka bir hakkı bulunmayan ve 6100 S.Y.'nın 4/c maddesinde gösterilen davalardan olmayıp TMK 683 maddesinde düzenlenen hakka dayalı davalar olduğundan ve Kadastro Kanunun 12/3 maddesi uyarınca kadastro tespitine itiraz niteliğinde olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiştir. Somut olayda,dosya kapsamından, her iki dosyada 6831 Sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca zilyetlik tespitinde hata yapıldığı belirtilerek, taşınmazın belirtilen kısmının davacı adına tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır....

              Kural olarak; taşınmaz mülkiyetinin aktarılmasına ilişkin kadastro tespitine itiraz veya 2/B madde uygulaması nedeniyle Hazine adına tespiti yapılan taşınmazın beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine yönelik açılan davalarda, tespit malikleri ile, tutanağın beyanlar hanesinde isimleri yazılı kişi ya da kişilere husumet yöneltilerek davanın açılması zorunludur. Somut olayda; 2/B madde uygulaması nedeniyle Hazine adına tarla niteliği ile tespiti yapılan taşınmazın beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine yönelik dava açılmış ve husumet doğru olarak yöneltilmiştir. Ne var ki; davalı ...'a dava dilekçesi usulünce tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmamıştır. Taraf teşkili davanın görülebilme şartı olup yargılamanın her aşamasında resen gözönüne alınmalıdır. Bu nedenle; mahkemece, tutanakta yararına kullanım şerhi verilen ...'...

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğinin Tespiti Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacı vekili, dava konusu 11083 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde vekil edenine ait gecekondu bulunduğunu ve taşınmazın dava dışı 3. kişilerle Hazine adına kayıtlı olduğunu açıklayarak taşınmazda davalı Hazine'ye ait 211m2 üzerinde vekil edeninin zilyetliğinin tespit edilerek, zilyetlik kaydının tapunun beyanlar ve şerhler hanesine tesciline karar verilmesini istemiştir....

                  Davalı hazine vekili davacılar tarafından 6292 sayılı yasa kapsamında Hazine adına tescil edilmiş olan dava konusu olan 25764 ada 1 ve 2 parseller üzerinde birden çok hak sahibi tespiti yapıldığını ve bunlara satış işlemleri gerçekleştirildiğini, dava açıldığından dolayı açıklayıcı hükmü olan tescil işleminin henüz yapılamadığını, Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre 6292 sayılı yasaya göre satışı yapılan taşınmazlar hakkında daha sonra açılan zilyetlik tespiti veya tapu iptal tescil davalarının reddi gerektiğini, mahkemece davanın reddi gerekirken dava konusu taşınmazların tamamı hakkında 6292 sayılı yasanın 7/1- a ve 7/4 maddesi gereği tespit kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki parsellerin tamamı hakkında verilen bu karar nedeniyle diğer hak sahiplerinin davaya dahil de edilmediğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dava,zilyetlik şerhi verilmesi istemine ilişkindir....

                  Bunun dışında tanık sözleriyle tespiti gereken bir yön için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilemez. Benimsenen Usul ve Kanuna uygun olan uygulamaya göre zilyetliğin ilk önce tanık sözleriyle tespiti şarttır. Bu yapılmadıkça bilirkişi sözleri yalnız başına bir delil olamaz. Taşınmaz malın yer, sınır ve dava tarihindeki değeri konusunda özel bilgisini veren yerel bilirkişinin zilyetlik konusundaki sözleri ancak, zilyetliğin tespiti maksadı ile dinlenen tanıkların sözlerinin doğruluğunu gösteren tamamlayıcı bir bilgi olarak gözönünde tutulabilir. O halde zilyetliğe dayanan tescil davalarında tarafların bildirdikleri tanıklar dinlenmeden yerel bilirkişinin sözleri ile tescil kararı verilemez. (HGK., 30.03.1994 T., 1993/8-939 E., 1994/176 K). HMK'nun 27. maddesinde düzenlenen “hukuki dinlenilme hakkı” açıklama ve ispat hakkını da kapsamaktadır....

                    UYAP Entegrasyonu