Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımında da görevlidir. " HMK 4/1c bendinde " Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaların " sulh hukuk mahkemesi görevine girdiği düzenlenmiştir. Davacı, dava dilekçesinde miras ilişkisine ( mirasçılık hakkında ) dayanmaktadır. Keşif tutanağı ve 28.03.2019 tarihli celse tutanağı incelendiğinde davalının da aynen davacı gibi tapu maliki Ali Sağır mirasçısı olduğunu iddia etmesi nedeniyle somut olay salt zilyetliğin korunması olarak değerlendirilemez. Taraflar mirasçılık hakkına dayandıklarından somut olayda TMK 4/1c bendinin uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Sonuç olarak, yapılan açıklamalar ve yasal düzenleme karşısında davaya bakmakla görevli mahkemenin İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna dair karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM :Açıklanan Nedenlerle; 1- İskenderun 3....

Dava zilyetliğin korunması isteminden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından davacının zilyetliğinin mülkiyet iddiasına dayandığı gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine iş bu karar davacı tarafından istinafa konu edilmiştir. Öncelikle kural olarak, sadece zilyetliğe dayanılmadığı, zilyetliğin arkasında ayni veya şahsi bir hak bulunduğunun iddia edildiği durumlarda dava salt zilyetliğin korunması davası olarak değerlendirilemeyecek ise de, somut olayda dava konusu taşınmazın aynına ilişkin Kadastro Mahkemesinde açılmış bir dava bulunduğu ve davacının mülkiyet iddiası Kadastro Mahkemesince değerlendirileceğinden, davacının iş bu davayı açmaktaki amacının salt zilyetliğin korunması olarak değerlendirilmesi gerekmektedir....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Kasten yaralama HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü: Hüküm, suça sürüklenen çocuğun yüzüne karşı verilmiş ise de; hüküm fıkrasında ayrıca müdafii yönünden gerekçeli kararın tebliğinden itibaren temyiz hakkı tanınması suretiyle yanıltmaya neden olunduğundan, suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz dilekçesinin öğrenme üzerine süresinde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede; Suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son ve 31/2. maddeleri gereği hükmolunan “2 yıl 6 ay” hapis cezasından TCK’nin 62. maddesi gereği (1/6) oranında indirim yapıldığında “2 yıl 1 ay” yerine “1 yıl 13 ay” hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır....

    Hukuk Dairesinin 2007/5876 - 6451 sayılı 15.11.2007 günlü kararında özetle: “Davalı ...San.Tic.Ltd.Şti.vekili 04.02.2005 havale tarihli dilekçesinde; “Maden Ocağının işletilmesi için ... sınırları içinde bulunan 16.617 m2 yüzölçümlü taşınmaz için 11.04.2003 günlü taahhütname ile vekil edeni şirket yararına geçici intifa hakkı kurulduğunu, anılan orman işletme şefliğince taşınmazın vekil edenine teslim edildiğini" açıklamış geçici intifa hakkına ilişkin taahhütname, sözleşme, yer teslimine ilişkin tutanak, harita ve diğer belgeler dilekçe ekinde sunulmuştur. Mahkemece, intifa hakkı kurulduğuna ilişkin tüm belgeler ile haritalar yapılan keşifte uygulanmamış ve bu yön üzerinde durulmamıştır. Taşınmaz davacıya ait olmayıp, orman idaresi veya üçüncü kişilere ait ise, ancak bu halde zilyetliğin korunması davası söz konusu olur. Somut olayda, bu konuda duraksama söz konusudur....

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 10/07/2020 NUMARASI : 2020/266 ESAS DAVA KONUSU : Bayilik Sözleşmesine Dayalı Zilyetliğin Korunması KARAR : Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi ara kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK' nın 352 ve devamı maddeleri uyarınca dosya incelendi....

      Davanın 23/10/2012 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 18.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Davanın 08/05/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 18.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Davacının talebi, dava konusu taşınmazın 14.950 metrekarelik kısmında zilyet olmasına rağmen tamamında davalılar ile birlikte zilyet olduğunun tespit edildiği iddiasıyla taşınmazın 14.950 metrekarelik kısmında kendisinin zilyet olduğunun tescil edilmesi istemine ilişkindir. Davanın 09/10/2012 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....

            Mahkemece, zilyetliğin korunması için yasada öngörülen bir yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığından bahisle dava reddedilmiştir. Hükmü, davacılar temyiz etmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere dava, Türk Medeni Kanununun 981 vd. maddelerine göre açılmış zilyetliğin korunması istemine değil, tahsise dayalı elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek davanın bir yıllık süre içinde açılmadığından bahisle reddi açıklanan nedenle doğru değildir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, tahsise dayalı elatmanın önlenmesi istemine ilişkin toplanan delilleri değerlendirmek ve bunun sonucuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda yazılı nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 01.12.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

              Asliye Hukuk Mahkemesi ise, taşınır ve taşınmaz mallarda zilyetliğin korunması ile ilgili davaların HUMK'nun 8/11-3. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda;davacı hibeye ve davalı satınalma hakkına dayandıklarına ve dosyada tapu kaydı bulunmamasına göre, uyuşmazlık, yalnızca HUMK’nun 8/11-3.maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alınarak, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir. O halde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin 7.402,75 TL olarak belirlendiği ve Sulh Hukuk Mahkemesinin dava tarihindeki görev sınırı olan 7.080,00 TL’den fazla olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....

                UYAP Entegrasyonu