Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davanın niteliğine göre salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 11.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın tapu kaydının beyanlar hanesine şerh yazılması veya silinmesi istemine ilişkin olduğu ve asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm verilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazın davacıların kullanımda olmasına rağmen kadastro tespit çalışmaları sırasında çalılık ve taşlık olarak kaydedildiğini belirterek davalı adına yapılan kaydın iptali ile davacıların kullanımında olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Buna göre salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....

      Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazın davacının kullanımda iken kadastro tespit çalışmaları sırasında beyanlar hanesine adının sehven “Nevzat” olarak kaydedildiği iddiasıyla taşınmazın beyanlar hanesinin ...” olarak düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davanın salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmamasına ve malvarlığı haklarına ilişkin olduğunun anlaşılmasına göre uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince ... ... 4....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin tesbiti ve korunması ... ve ... ile ... aralarındaki zilyetliğin tesbiti ve korunması davasının reddine dair ......

          Köyü çalışma alanında bulunan temyize konu 115 ada 4 parsel sayılı 3.302,73 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tespitten önce açılan zilyetliğin tespiti ve korunması istemli davanın konusu olduğundan söz edilerek beyanlar hanesi açık bırakılmak suretiyle ve 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi kapsamında kaldığı belirtilerek Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ... tarafından davalılar ... ve arkadaşları aleyhine Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan zilyetliğin tespiti ve korunması davası, davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanağı ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli 115 ada 4 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tesciline, beyanlar hanesine davacı ...'ın fiili kullanımında bulunduğu şerhinin yazılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir....

            Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğu, bu davanın görülmesinde sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın tapu kaydının beyanlar hanesine şerh yazılması veya silinmesi istemine ilişkin olduğu ve asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm verilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazın davacının kullanımda iken kadastro tespit çalışmaları sırasında davalı adına tescil edildiği iddiasıyla davalı adına yapılan zilyetlik kaydının iptali ile davacının kullanımında olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Buna göre salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin Korunması ... ile ... ve ... aralarındaki zilyetliğin korunması davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen ... gün ve ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Hüküm Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 5236 sayılı Kanun'la değişik 432. maddesi hükmüne göre temyiz süresi sekiz gündür. Aynı Kanunun 434. maddesinin 2.fıkrası hükmüne göre, temyiz isteği harca tabi ise harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır. Somut olayda, hüküm 7201 sayılı Tebligat Kanunu'na uygun bir biçimde 15.05.2014 tarihinde davacı vekiline tebliğ edilmiştir....

                İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: "Dava her ne kadar zilyetliğin korunması ve müdahalenin giderilmesi ile zarar talebi ile açılmış ise de, davacının beyanları ve iddiaları dikkate alındığında davacının zilyetliğinin kendisine ait olduğunu ve yaklaşık 50 yıldan beri kullanımda olduğunu iddia ettiği arazi için davalının geçit hakkı istemiyle bir dava açmasının bu zilyetliğe karşı yönelmiş vaki bir saldırı veya tecavüz olarak nitelendirilemeyeceği, herkesin meşru yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olma hakkının bulunması, bu haliyle sırf davalının mülkiyeti hazineye ait olan parselden kendi taşınmazına yönelik geçit hakkı istemesinin zilyetliğe yönelik bir fiili saldırı olmayıp hak arama hürriyeti kapsamında bir eylem olduğu, bu haliyle davacının zilyetliğe saldırı, ortada bir zarar ya da müdahale de olmadığından bu haliyle davacının işbu davayı açmakta ve tüm talepleri bakımından hukuki yararı olmadığından açılan davalının HMK'nin 114 ve 115. maddeleri uyarınca...

                İddianın ileri sürülüş şekline göre temyize konu dava TMK.nun 974 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 sayılı kararında aynen MK.896 (TMK.983) madde uyarınca "...Bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise, zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz...." denilmektedir. Kadastro Mahkemesinin bakacağı dava ve işler 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde içinde zilyetliğin korunması davası yer almamıştır....

                  Davalı EMBA Elektrik Üretim Anonim Şirketi vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme tarafından zilyetliğin korunması şerhinin kaldırılması ile müvekkilinin şirket lehine irtifak hakkının tesisi işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın kanunda belirtilen süreler içinde dava konusu taşınmazın satın almak üzere gerekli başvuruları yapmadığını, kendisine tanınan hakları kaybettiğini, zilyetliğin korunması şerhinin kaldırılması ve müvekkil şirket lehine irtifak hakkı tesisi işlemi usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini talep ettiği görülmüştür....

                  UYAP Entegrasyonu