Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Gerek iftira suçundan gerekse hakaret suçundan ceza zamanaşımı süresi 5237 sayılı TCK'nun 66/1. Fıkra (e) bendine göre 8 yıldır. İsnat edilen iftira eylemi bakımından zamanaşımı süresi beraat kararının kesinleştiği tarih olan 03/02/2015 tarihinden başlayacak olup dava tarihi olan 05/12/2018 tarihinde uzamış zamanaşımı süresinin dolmamıştır. Yine isnat edilen hakaret eylemi bakımından zamanaşımı süresi suç tarihi olarak kabul edilmesi gereken 15/05/2013 tarihinden başlayacak olup dava tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresinin bu eylem içinde dolmadığı açıktır....

Haksız fiil sorumluluğu ile ilgili zamanaşımı ise Türk Borçlar Kanunu'nun 72.maddesinde düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde eylemin cezayı gerektirmesi durumunda uzatılmış zamanaşımı süresinin uygulanacağı kabul edilmiştir. İşte uyuşmazlığa konu olan, 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesi, Türk Borçlar Kanunu'nun 72/1 maddesinin ikinci cümlesinin Karayolları Trafik Kanunu'na uyarlanmış halidir. 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde “davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmesi halinde bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu” düzenlenmiştir. Uzatılmış zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için haksız fiilin aynı zamanda ceza kanunları gereğince suç teşkil etmesi, bunun yanında haksız fiilden doğan tazminat alacağına ilişkin zamanaşımı süresinden daha uzun bir ceza davası zamanaşımı süresi öngörülmüş olması gereklidir....

    HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İncelemeye konu Meskeniyet şikayetine ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1- b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı vekilinin taşkın hacze ilişkin şikayeti niteliği itibariyle kesin olup, istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından istinaf başvuru talebinin USULDEN REDDİNE, 3- Peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye harç alınmasına yer olmadığına, 4- İstinaf yargılama giderinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, 5- İnceleme HMK'nun 353. maddesi gereğince duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6- Kararın taraflara tebliğ edilmesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda tarafların yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren meskeniyet şikayeti yönünden 2 haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak, taşkın haciz şikayeti yönünden kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi....

    Dava dosyası içeriğinde bulunan bilirkişi raporunda, icra emrindeki faiz tutarlarına ilişkin inceleme yapıldığı, davacının bir diğer şikayeti olan 04/04/2019 tarihli dosya borç hesabına yönelik şikayeti bakımından bir inceleme yapılmadığı, mahkemece de raporun bu hali ile hükme esas alınıp sadece icra emrine yönelik ilama aykırılık şikayeti bakımından değerlendirme yapıldığı ve karar verildiği anlaşılmaktadır. HMK'nın 297/2. maddesi uyarınca; mahkeme, taleplerin herbiri hakkında inceleme yaparak karar vermek zorundadır. Bu durumda mahkemece davacının 04/04/2019 tarihli dosya borç hesabına yönelik şikayeti bakımından hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmayıp, olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir....

    Adli Tıp İhtisas Kurulunun 15/08/2012 tarihli raporunda kişinin ölümünün beyin damarlarında tıkanıklığa bağlı serebrovasküler hastalık ve gelişen komplikasyonlardan ileri geldiği, tıbbi belgelere göre 20.06.2011 tarihinde, afazi (dilde tutulma) şikayeti, öyküsünde diabet, hipertansiyon gibi çoklu risk faktörleri olan hastanın afazi şikayeti dikkatli değerlendirilmediği, servisteki takipte günlük hekim takip notları bulunmadığı, bu süreçte gelişen ilerleyici inme (profresif CVH) tablosunun tanısında gecikme olduğu, hastanın şikayetleri ve kliniğine göre zamanında tomografi çekilerek erken tanı konularak dekompresyon, antiödem tedavilerinin uygulanması halinde kurtulma ihtimali bulunduğu dikkate alındığında sanığın hastaya zamanında gerekli tetkikleri yaptırarak tanı koyamaması nedeni ile kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, mahkemece dosyanın Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderildiği, Kurulun 11.06.2015 tarihli raporunda ise tıbbi belgelere göre 20/06/2011 tarihinde, dilde tutulma...

      No:4/2 olan şikayetçilere ait olan ikametten çaldığını beyan ederek yer göstermesi sonucu henüz bir ihbar ve şikayeti olmayan şikayetçilerin ikametine görevlilerce gidilerek şikayetçi ...'...

        Diğer taraftan zamanaşımı gerçekleştikten sonra şikayet öncesinde ya da sonrasında dosyaya rızai ödemeler dışında cebri icra yoluyla yapılan tahsilatlar zamanaşımını kesmeyeceği gibi zamanaşımı şikayetini konusuz bırakmaz. Davacının şikayette hukuki yararı vardır. Ödenenlerin İİK'nın 72. maddesine göre istirdat edilip edilemeyeceği ya da ne şekilde istirdat edileceği icranın geri bırakılması şikayetinin konusunu teşkil etmez. Diğer taraftan borçlunun takip sırasında yapılan bir kısım hatalı işlemleri şikayet konusu etmemiş olması zamanaşımı nedenine dayalı icranın geri bırakılması şikayeti sırasında bu işlemlerin geçerli olup olmadığının incelenmesine engel değildir. O halde, takibin kesinleşmesinden sonraki evrede 10 yıllık süre içerisinde alacaklı tarafça zamanaşımın kesen işlemler yapılmadığından ilk derece mahkemesince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi isabetlidir....

        Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık hizmet tespit davasında 01.05.2001- 31.12.2007 tarihleri arasında blok çalışması olduğunu iddia eden ve işyerinde şikayeti sonrası işveren tarafından 10.12.2007-31.12.2007 tarihinden itibaren prim günleri kuruma bildirilen davacı sigortalının bildirim tarihi öncesi hizmetinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. 2. Somut uyuşmazlıkta davacının çalışması davacının şikayeti üzerine 10.12.2007 tarihinde denetim sonrası Ocak 2008 ayında 09.12.2007 tarihinde işe girdiği ve 31.12.2007 tarihinde iş sözleşmesine son verildiği bildirilerek davalı işveren tarafından kuruma bildirilmiştir....

          Esas sayılı dosyasından çek şikayeti yapıldığını, çek şikayeti yapılan dosyaya dayanarak müvekkili şirketin yetkilileri tarafından davacı şirketin hesabına düzenli olarak halen ödemeler yapılmakta olduğunu, yine müvekkili şirketin keşideci olduğu çeklerden kaynaklı dava dışı alacaklılar tarafından Antalya ... İcra Ceza Mahkemesi ... Esas, Antalya ... İcra Ceza Mahkemesi ... Esas, Antalya ... İcra Ceza Mahkemesi ... Esas dosyalarından çek şikayetleri yapılmış olup bu dosyalara da müvekkili şirket yetkileri tarafından ödemeler gerçekleştirilmeye devam etmekte olduğunu, müvekkili şirketin ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı zor günler geçirmiş olup gelinen noktada ticari faaliyetlerine devam edebilmek için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışmakta olduğunu, müvekkili şirketin borca batık olmadığından alacaklı tarafından iflasının istenmesinin hukuka aykırı olup davanın reddi gerektiğini bildirmiştir. Dava: Antalya ... İcra Müdürlüğünün ... ve Antalya ......

            Davacı işveren yetkilisi imzalı belge ile ödemelerin daha sonraki dönemde yapılacağı duyurulmuş ve benzer durumda olup da işverene karşı şikayette bulunan diğer işçilerin(Yargıtay 9.HD. 2011/ 12008 E sayılı dosya) Bölge Çalışma Müdürlüğüne şikayeti üzerine yapılan inceleme ile iş müfettişi tarafından yapılan tespite göre işçilerden isteyenin işyerinden ayrılabileceği ve ayrılması durumunda tazminatların ödeneceğinin açıklandığı anlaşılmaktadır. İşyerinden özel nedenlerle ve tazminatları ödenmek üzere ayrılan işçilerin şikayeti üzerine bölge çalışma müdürlüğünün yapmış olduğu tespitlerde de ödenmeyen işçilik hakları sebepleriyle işçilerin haklı olarak sözleşmelerini feshettikleri sonucuna varılmıştır. Somut olayda da davalı işçi, iş sözleşmesini işverence ödenmeyen işçilik haklarının ödeneceği tarihleri bildiren duyurunun ardından iş sözleşmesini hem emeklilik hem de diğer işçiler gibi özel nedenlere dayalı olarak feshetmiştir....

              UYAP Entegrasyonu