Bononun tanzim tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 Sayılı TTK'nun 690. maddesinin yollaması ile aynı Kanun'un 661/1.maddesi hükmü gereğince, bonoda keşideci ve onun gibi sorumlu olan aval verene karşı yapılacak takiplerde zamanaşımı süresi vade tarihinden itibaren 3 yıldır. Somut olayda, takip dayanağı bononun vade tarihi 07.08.2011 tarihi olup, takip tarihi olan 09.04.2014 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmamıştır. Bu nedenle mahkemece yanılgılı değerlendirme ile zamanaşımı hesabında borçlunun takipten haberdar olma tarihi olan 20.08.2014 tarihi esas alınmak suretiyle zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesi isabetsizdir. Diğer taraftan zamanaşımı itirazı niteliği itibariyle İİK'nun 169/a-1 maddesi kapsamında "borca itiraz" mahiyetinde olup bu konudaki istemin anılan Yasa hükmü uyarınca mutlaka duruşma açılarak incelenmesi gerekirken evrak üzerinde karar verilmesi de doğru görülmemiştir....
Davacı 28/10/2020 tarihinde tebligat usulsüzlüğü ve borca itiraz davası açmıştır. Mahkemece borca itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmiş, bu karara karşı her iki tarafça istinafa başvurulmuştur. Davacı borçluya ödeme emri 27/08/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı borçlu ise 28/10/2020 tarihinde iş bu davayı açmış olup, borca itiraz davası şekli olarak süresinde değildir. Ancak davacı aynı dilekçede tebligat usulsüzlüğü şikayetinde bulunduğundan mahkemece öncelikle borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin değerlendirilmesi, tebligatın usulsüzlüğüne kanaat getirilmesi halinde, davacının borca itirazının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tebligat usulsüzlüğü şikayeti ile ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden davacının borca itirazının değerlendirilmesi isabetsizdir....
Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz ederken yetki itirazını da birlikte bildirmemişse, artık takibin bundan sonraki safhalarında yetki itirazında bulunamaz. Yani borçlu esasa ilişkin itirazıyla birlikte aynı anda yetki itirazında bulunmamışsa daha sonra itiraz, süresi dolmasa dahi artık icra takibine yetki yönünden itiraz edemez. Hem yetkiye hem esasa itiraz etmek isteyen borçlunun, her iki itirazını da açıkça ve birlikte bildirmesi (yapması)gerekir.Somut olayda borçluya ödeme emri 17/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup borçlunun 19/11/2014 tarihinde borca itiraz ettiği, daha sonra 20/11/2014 vürut tarihli ikinci dilekçesiyle borca itirazın yanında ayrıca yetkili icra dairelerinin İzmir olduğundan bahisle yetki itirazında bulunduğu görülmektedir. Şu hale göre borca itirazdan sonra yapılan yetki itirazı süresinde dahi olsa geçersizdir....
III- Davacı borçlu icra mahkemesine başvurusunda, zamanaşımı itirazında bulunduğu, zamanaşımı itirazının takibin kesinleşmesinden önceki veya sonraki döneme ilişkin olduğunu açıkça belirtmediğinden ve ödeme emrinin usulüne uygun olduğu tespit edildiğinden, ilk derece mahkemesince zamanaşımı itirazının esası incelenerek 10 yıllık zaman aşımı süresinin henüz dolmadığı yönündeki gerekçe ile zaman aşımı itirazı reddine karar verilmesi isabetlidir. IV- Aleyhine genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinde, borçlunun, icra mahkemesine diğer başvurusu İİK'nun 62. maddesi kapsamında "icra takibinde yetkiye borca itiraz, zamanaşımı itirazı" olup, takibin şekline göre itirazların ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesinde bildirilmesi gerektiğinden, borca itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde de isabetsizlik bulunmamaktadır....
A.Ş. hakkında başlatıldığı, borçlunun yetkiye itirazı üzerine mahkemece takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmediği anlaşılmakla, İİK'nun 170/1. maddesinin ikinci cümlesi gereğince, tedbir kararı verilmeden yetkiye itiraz edilmiş olması zamanaşımını kesmeyeceği gibi, itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmayacağından 18.07.2012-09.08.2012 tarihli satış talepleri ile yetki itirazının kabulüne dair kararın verildiği 10.03.2014 tarihleri arasında takip işlemi yapılmamış olup, 6 aylık zamanaşımı süresi dolmuştur. O halde mahkemece, borçlunun zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddi yönünden hüküm tesisi isabetsizdir....
- K A R A R - Davacı vekili, dava dışı ... kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine başlatılan 2002/4416 esas sayılı icra takibinin kesinleştiğini ancak borçlunun ölmesi üzerine mirasçılarına ihbar yapıldığını,davalının borca itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı savunmasında, ödemelerin dikkate alınmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı bankanın icra takip tarihi itibariyle 40.665 TL alacaklı olduğu davalının kısmi itirazı gözetilerek,davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. İtiraz eden borçlu ...’nun murisi ... aleyhinde 20.09.2002 tarihinde 2002/4416 esas sayılı icra takibi başlatılmış ve ödeme emri tebliği ile itiraz olunmadığından takip kesinleşmiştir....
Mahkemece, borçlunun takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı kabul edildiğine ve zamanaşımı itirazı da İİK'nun 169a maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğuna göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile ......
Mahkemece, borçlunun takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı kabul edildiğine ve zamanaşımı itirazı da İİK'nun 169a maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğuna göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Bakırköy 3....
İcra Müdürlüğü’nün 2019/30713 esas sayılı dosyasından yürütülen takipte, 30.05.2016 ve 30.06.2016 düzenleme tarihli çekler yönünden takibin başlatıldığı 16.07.2019 tarihi itibariyle TTY'nda çekler için öngörülen üç yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, bu bakımdan borçlunun borca itiraz isteminde haklı olduğu sabit bulunmuştur..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Borca itirazın kabulüne, İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2019/30713 esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip dosyasında, 30.05.2016 ve 30.06.2016 düzenleme tarihli 93.000 tl tutarlı çekler yönünden iiy’nin 169/a/4. maddesi gereğince itiraz eden hakkındaki takibin durdurulmasına, Borçlunun itirazı esasa ilişkin nedenlerle kabul edildiğinden İİY’nin 169/a/6. maddesi gereğince itiraz konusu senede asıl alacağın % 20'si oranında tazminatın takipte ağır kusuru bulunan alacaklıdan alınarak borçluya verilmesine" karar verildiği görülmüştür....
Somut olayda, takibe dayanak bononun vadesinin 15.03.2016 olup, takibin 06.09.2019 tarihinde 3 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra başlatıldığı, ancak davalı tarafça borca itiraz dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunulmadığı, yargılama sırasında da bu itirazın ileri sürülmediği görülmektedir. HMK:nun 357/2 maddesine göre; yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların istinaf incelemesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Davalı tarafça süresi içerisinde sunulan borca itiraz dilekçesinde zaman aşımı itirazı bulunmadığı gibi yargılama aşamasında da yapılmış bir zamanaşımı itirazı bulunmadığından artık istinaf aşamasında ileri sürülen bu iddianın dinlenmesi mümkün değildir....