Bu halde davalının dava dilekçesine karşı zamanaşımı defii dikkate alınmamış, ancak davalının ıslaha karşı zamanaşımı defii dikkate alınmıştır. Her ne kadar davacı vekili tarafından Yargıtay 9.HD'nin 2017/5809 esas, 2017/15945 karar sayılı ilamı emsal olarak gösterilmiş ise de; bu kararda " Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir....
Buna göre Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih ile İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde de yıllık izin ücretinin tabi olduğu zamanaşımı süresi beş yıldır. Belirtilen ilkeler gözetilmeden; Mahkemece gerekçesinde, davalı tarafça süresi içinde zamanaşımı defii ileri sürülmediği iddia edilmişse de; süresi içinde ileri sürülen zamaşamı defii ve yukarıdaki açıklamalar uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olan yıllık ücretli izin alacağının dava ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığı anlaşıldığından bu alacak bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Bu yönüyle davalı itirazı yerindedir. Ancak kıdem ve ihbar tazminatı alacakları bakımdan ise, davacının iş akdinin 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 25.10.2017 tarihinden önce 25.09.2012 tarihinde sona erdiği, 7036 sayılı yasanın ek 3 ve 8....
Davalılar, zamanaşımı defii ileri sürerek, daha önce dava dışı ... tarafından açılıp kabul edilen tapu iptal ve tescil davasının eldeki davada kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, taşınmazın resmi satış senedinde belirtildiği üzere 325.000,00 TL’ye satıldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle, yargılama sırasında davacıya yapılan ödemeler mahsup edilerek, davanın kısmen kabulüyle toplam 32.620,00 TL’nin 07.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....
konusu yapılamayacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1969/4- 1265- K. 1972/ 242 15.4.1972 “...Olayda; borçlunun itiraz etmeksizin ödemede bulunmuş olması, zamanaşımına uğrayan bir borcun rızaen ödenmiş olması itibariyle, Borçlar Kanunu 62. maddesinin “Müruru zamana uğramış olan bir deyni eda... için verilen şey alınamaz” hükmü gereğince geri alınmasının istenmesinin mümkün olmadığını ve bu yönün mahkemece göz önünde tutulmadığını, davacının ödediğini iddia ettiği tarihte “ödemezlik defii” kullanması mümkün iken defii kullanmadan yaptığı ödemenin iadesini istemesinin yasaya aykırı olduğunu, davacının iddiasını ispatlamak üzere sunduğu dosyaların büyük kısmının zamanaşımı sebebi ile sekaya dönüşüme gönderilmiş olmakla davacının davasını zaten ispatlayamadığını, müvekkili adına hiçbir abonelik tesisi bulunmadığını işbu olaylara sebep kusurun davacıda olduğunu, dosya içinde bulunan başka mahkemece yaptırılan bilirkişi raporunun, hukuki inceleme yapmaktan uzak ve sadece rakamsal değerlemeler...
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K)....
Mahkemece, davacı tarafından bilirkişi hesaplaması sonucu belirlenen alacak miktarlarından %30 hakkaniyet indirimi yapılarak fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının ıslah edildiği ancak davalı tarafından süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı defii ileri sürüldüğü ve bilirkişi tarafından yeniden hesaplama yapılarak zamanaşımına uğrayan kısım tespit edildikten sonra davacının hak kazandığı yeni alacak miktarları belirlendiği, böylece fazla çalışma alacağından 1252,18 TL;hafta tatili alacağından 2216,61 TL ve genel tatil alacağından 54,34 TL olmak üzere zamanaşımı nedeniyle esastan reddedilen toplam miktar 3523,13 TL olmakla, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, red edilen miktar üzerinden, davalı taraf yararına tarifenin üçüncü kısmına göre nispi olarak hesaplanan 422,78 TL avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, fazla olarak 1.200,00 TL avukatlık ücretine hükmedilmesi hatalı olup bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın giderilmesi...
un hissesinden düşülerek davacılar adına tesciline karar verilmesi talebiyle açılmıştır. 818 sayılı BK'nun 126.maddesinde ve TBK 147/4 maddesinde ,ortakların birbirleriyle veya kendileri ile ortaklık arasında,ortaklığın müdürleri,temsilcileri,denetcileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirlendiğinden ve davaya dayanak yapılan 2003 tarihli genel kurul kararının üzerinden yaklaşık 18 yıl geçmiş olduğundan, davalıların zamanaşımı defii yerinde bulunduğundan davacıların davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir....
Davalı vekilince süresinde verilen cevap dilekçesi ile dava konusu işçilik alacaklarının zamanaşımına uğradığı belirtilerek zaman aşımı defi ileri sürülmesine rağmen, zamanaşımı defi yöntemince irdelenmiş değildir. Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir....
Davacı vekili istinaf sebepleri olarak; Davalı vekilinin usule uygun olmayan ıslahla zamanaşımı defii dikkate alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 107. Maddeye göre belirsiz alacak davası açtıklarını zamanaşımı kesilme tarihinin dava tarihi esas alınarak belirlenmesi gerekirken talep arttırma tarihi dikkate alınarak hesaplama yapıldığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir. Gerekçe; HMK 'nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. Davacı vekili davalı vekilinin usule uygun olmayan ıslahla zamanaşımı defii dikkate alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 107....
def’inin borcu ortadan kaldırmayıp bunu ileri sürene borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi verdiğinden, teselsül hükümlerine dayalı olarak açılmış olan eldeki davada, zamanaşımı def’inin ancak bunu ileri süren müteselsil borçlu belediye hakkında hüküm doğuracağı ve davalı bakanlığın süresinde zamanaşımı defii ileri sürmediğinden kendisi yönünden hüküm ifade etmeyeceği, davacı vekilinin belediye hakkında verilen redde ilişkin açık istinaf sebebi ileri sürmediği, tarafların bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinin kapsamı ve usuli kazanılmış haklar uyarınca diğer itirazların yerinde olmadığı, davalı bakanlığın devralan işveren olarak hüküm altına alınan alacaklardan sorumlu olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesi kabulü usul ve kanuna uygun olup, tarafların aksi yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir....