Tetkik Hakimi....tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin 2005 senesinde davalının mesul müdürü ve hakim ortağı olduğu dava dışı ....i'ye %50 ortak olmak amacıyla hisse karşılığı 289.587 Euro verdiğini, davalının söz konusu parayı almadan önce müvekkiline devretmeyi taahhüt ettiği %50 ortaklık hissesinin devrinden kaçındığını, davalıya verilmiş bulunan 289.587 Euro tutarındaki paranın davalı nezdinde kalmasının sebepsiz hale geldiğini, davalının aldığı parayı ödemek amacıyla müvekkiline.....'ne ait 34.855 Euro, 10.000 Euro, 188.800 Euro ve 55.932 Euro tutarında çekleri verdiğini, müvekkilinin bu çeklerin ödenmemesi üzerine icra yolu ile tahsili amacıyla......
Davalı vekili, davacı ...’in kredi kartı borcundan dolayı icra takibi başlatıldığını, borcun tahsili amacıyla banka kayıtlarının incelenmesinde İbrahim Sayımer’in kızı Tayla ile ½ oranında ortak hesap sahibi göründüğü hesabın tespit edildiğini, davacı ... ile imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesinin 20. maddesi uyarınca hesapta bulunan paranın ½’ne isabet eden 6.223,82 TL’nin kredi kartı borcuna mahsup edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, küçük adına açılan hesabın ortak hesap olduğunun kanıtlanmadığı, bankanın kredi kartı borcu nedeniyle hesaptaki paranın 1/2 tutarını çekmesinin yasal olmadığı gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak davanın kısmen kabulüne, 7.623,82 TL'nin 6.623,82 TL'sine dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir....
Mahkemece, davacının maddi tazminat istemli davasının ıslah edilmiş haliyle kabulü ile 76.000,00 TL'nin kaza tarihi olan 16/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat istemli davasının kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 16/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, özellikle, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin...
Müşterek hesap birden fazla kişiye ait ise mudilerden birinin ölümü halinde, aksine sözleşme yoksa, hesaptaki paralar eşit paylara bölünecek ve hayatta kalan mudiye kendi payı ödenebilecektir. Ortak hesabın taraflarından her biri bankadan para çekerken, payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktardan diğer hak sahibine karşı borçlu durumuna girer.Davalı O.. S.. murisin ölümünden önce hesaptaki paranın payına düşen miktarından fazlasını çekmiş ise, payından fazla çektiği miktarda mirasçılara karşı sorumludur....
Davamız; tarafların ortak olduğu ...Gıda San. Tic. Ltd. Şti.'nin feshi talebine ilişkindir. Davamız TTK 636/3 maddesinde "haklı sebeplerin varlığında her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir, mahkeme istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir" hükmüne yer verilmiştir. Taraflar feshi istenen şirketin % 50 oranında ortakları olup, davacı davalı ortağa ulaşamadığı, iletişim kuramadığı, kayıtlarda şirketin aktif göründüğü ancak şirketin gerçekte aktif olmadığını ileri sürerek şirketin feshine karar verilmesini talep etmiş, ancak husumeti diğer ortak davalıya yönelmiştir. Limited şirket feshi istemli dava, ortak olunan şirkete yönelik olarak açılabileceğinden, bu nitelikteki bir davada davalı şirket ortağına husumet yöneltilemeyeceği kanaatine varılmakla, davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Dava ortak gider alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kat Mülkiyeti Kanununun 20.maddesi gereği kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça, kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak ana gayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleriyle yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdürler. Aynı maddenin c bendi gereği kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürerek bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamazlar....
Maddesinde "Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir." 72/7.maddesinde "Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir." hükmü düzenlenmiş olup, bu hükümler göz önüne alındığında da, menfi tespit davasında alacaklının icra takibi ile elde etmek istediği para alacağı bakımından borçlu olunmadığının tespiti; paranın ödenmek zorunda kalınması halinde ise istirdat davasına dönüşerek bu bir miktar paranın geri alınması söz konusu olmaktadır. TTK'nın 5/A maddesinde belirtilen bu bir miktar para alacağının taraflardan hangisine ait olduğu önem taşımamaktadır....
Dava konusu 23.7.2005 tarihli belgede, “Ben ... 2004 yılı içerisinde Irak Süleymaniye’de ortak ... yapmak üzere ...’dan parça parça olmak üzere (nakit para ve mal karşılığı olarak) toplam 785.000 Amerikan Doları tutarında para aldım.” Açıklaması mevcut olup, alınan paranın borç olarak değil, “ortak ... yapmak üzere” alındığı açıkça belirtilmiş olduğundan, öte yandan belgede tarafların imzalarından sonra yazılan, “Not: ... borcunu en geç 25.10.2005 tarihinde ödeyeceğini beyan etti.” yazılarının altında davalının imzası bulunmadığından ve bu kısım davalı tarafından da kabul edilmediğinden, söz konusu belge borç ikrarını havi nitelikte bir belge olmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı niteliğinde de değildir. Türk Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince, herkes iddiasını ispatla yükümlü olup, davacı da davalıya borç verdiğini yasal delillerle kanıtlamak zorundadır....
SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 28/05/2019 NUMARASI : 2018/667 ESAS - 2019/990 KARAR DAVA KONUSU : Kat Mülkiyeti Kanunundan Kaynaklanan Davalar (Ortak Gider Alacağının Tahsili İstemli) KARAR : Konya 4. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 28.05.2019 tarihli karara karşı, davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla; dosyadaki tüm kayıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, Feritpaşa Mahallesi Ahmet Hilmi Nalçacı Caddesi adresinde bulunan Bulvar Siteleri 2....
Halk Bankasındaki apartman yönetimine ait 12 aylık ekstreler ile apartmanın işletme defteri karşılaştırıldığında 4.901 TL'nin apartman defterlerine işlenmediği, eski yönetim tarafından yeni yönetime devredilen paranın 39.323 TL, gider toplamının 34.643 TL, dolayısıyla 4.680 TL paranın apartman kasasında olması gerektiği halde 1.790 TL paranın bulunduğu, 2.890 TL paranın akıbeti ile ilgili bilgi bulunmadığı, yapılan kontroller gereği toplam 2.890 TL paranın banka hesaplarından çekildiği ancak işletme defterine işlenmediği, bu suretle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanık savunması, katılan beyanı, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamından, sanık hakkında verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir....