Aile Mahkemesinin 2004/335 Esas, 2004/545 sayılı Kararıyla Mediha Sedef için 150 TL yoksulluk, Zuhal İrem için 100 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, davacının, yoksulluk ve iştirak nafakalarını fiilen 300 TL ve 200 TL olarak ödemesinin bağlayıcılığı bulunmadığından, mahkemece, "davanın reddi ile davacı tarafça davalı M.. Y.. için fiilen aylık 300 TL olarak, davalı Z.. U.. için yine fiilen aylık 200 TL olarak ödenen nafakaların aynı miktar üzerinden devamları" şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş, ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği ve hakimin takdir yetkisi kapsamında kalmadığından hükmün HUMK 438/VII, C.2 hükmü ile 6100 sayılı Yasanın 370/2, ek 3/1 maddesi gereği düzeltilerek onanmasına kararı verilmesi gerekmiş; Bu itibarla, mahkeme kararının hüküm kısmının A1-fıkrasında yer alan "davanın reddi ile davacı tarafça davalı M.. Y.. için fiilen aylık 300 TL olarak, davalı Z.....
Taraflar arasındaki asıl dava yönünden yoksulluk nafakasının kaldırılması, kabul edilmediği takdirde indirilmesi ve fazla yapılan ödemenin iadesi ile karşı dava yönünden yoksulluk nafakasının arttırılması davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulü ile kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, erkeğin, fazla yapılan ödemenin iadesi talebi yönünden ise uyuşmazlığın İlk Derece Mahkemesinin görev alanında olmaması ve ön inceleme duruşmasında bu talebin uyuşmazlık tespitine yazılmadığı, erkek vekili tarafından bu hususta beyanda bulunulmadığından reddi ile karşı davanın reddine karar verilmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmemiştir.O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının...
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyizi itirazın reddi yerinde değildir. Ancak, davacı kadın yönünden; daha önce 24.05.2012 tarihinde açılan yoksulluk nafakasının artırılması davası sonucunda talebin reddine karar verilmiş olması nedeniyle, boşanma ilamında hükmedilen ve 15.09.2009 kesinleşme tarihinden itibaren kabul edilen 100 TL yoksulluk nafakası miktarının artırılmadığı ve davalı kadının ekonomik durumunda olumlu değişiklik olmadığı gibi yoksulluk durumunun devam ettiği saptandığına göre, TMK.'nın 176/ 4. maddesinde belirtilen “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” hükmü gereğince yoksulluk nafakasının artırılması talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Davacı vekili dava dilekçesinde, iştirak ve yoksulluk nafakasının daha önce mahkemece 225’er TL’ye karar verildiğini, aradan zaman geçtiğini belirterek 500’er TL’ye artırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, nafaka miktarlarının fazla olduğunu, indirilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece; yoksulluk ve iştirak nafakasının ayrı ayrı 225’er TL’den 325’er TL’ye artırılmasına karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Taraflar arasında daha önce görülen nafaka artırma davasında davacı kadına ve müşterek çocukları Ayşe’ye ayrı ayrı 01.03.2006 dava tarihi itibariyle 225’er TL iştirak ve yoksulluk nafakasına karar verildiği, dosya kapsamına göre kararın 3.Hukuk Dairesinin düzeltilerek onama ilamı ile kadın için hükmedilen 225 TL yoksulluk nafakasının 150 TL’ye indirilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davada, yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması talep edilmiştir....
Davalı erkek tarafından temyiz isteğinde bulunulmuş olup, temyize gelen aleyhine karar verilemeyeceğinden kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının miktarının fazla olduğuna dair hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken sehven yoksulluk nafakasının miktarının az olması sebebiyle hükmün bozulduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple ilamın 3. bendinin tamamen kaldırılmasına, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası fazla olduğundan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
Yerel mahkemece, tarafların düzenli gelirlerinin bulunmadığı, iş bulduklarında çalıştıkları, birbirlerine yakın gelirleri olduğu gerekçesi ile davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiş, tarafların istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine, bölge adliye mahkemesince sabit gelirinin ve malvarlığının olmadığı gerekçesi ile davacı kadının tedbir ve yoksulluk nafakasına ilişkin itirazları kabul edilerek tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, davacı kadının diğer davalı erkeğin ise tüm istinaf talepleri esastan reddedilmiş ise de; davacı kadının malvarlığı sorgulamasında üzerine kayıtlı bir mesken, bir dükkan ve bir araç olduğu görülmektedir. Ayrıca ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçesinde tarafların birbirine yakın gelirlerinin olduğu belirtilmesine rağmen bölge adliye mahkemesince, davacı kadının sabit gelirinin ve malvarlığının olmadığı gerekçesi ile kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir....
Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez." hükümlerinin düzenlendiği, şu halde mahkemece, davalı lehine anılan tarife hükümlerince reddedilen bir yıllık nafaka ücreti olan 2.700 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde reddedilen miktardan daha fazla vekâlet ücretine hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kanun yararına temyizen incelenerek bozulmasını talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, yoksulluk nafakasının kaldırılması davasında vekâlet ücretinin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
Kesin olan kararların istinaf istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi (6100 sayılı HMK m.346) Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebilir. (6100 sayılı HMK m.352) Açıklanan nedenlerle, kaldırılan ve indirilen yoksulluk nafaka miktarı itibarıyla mahkeme kararı kesin olduğundan davalının istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur....