Dolayısıyla, bu parsellerde davacının yararlanma hakkına engel olma durumu söz konusu edilemeyeceğinden bu taşınmazlarla ilgili davanın reddi gerekir. Diğer taraftan, davalının 427 ve 429 sayılı parselleri hiç kullanmadığı belirlendiğinden, bu taşınmazlara davalının haksız elatması söz konusu edilemez. Bu taşınmazlarla ilgili davanın açıklanan nedenle reddi gerekir. Yine keşif, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine göre 299 sayılı parsel tümüyle davalının kullanımındadır. Ne var ki, bu taşınmazda davalı da paydaştır. Paydaş olan davalı davacının payına da elattığından bu parselle ilgili davanın, davacının payı oranında kabulü ve ecrimisilin de buna uygun hesaplanması gerekir. Yapılan bu saptamalar bir yana bırakılarak ve davalının da tüm taşınmazlarda paydaş olduğu göz ardı edilerek Türk Medeni Kanununun 683.maddesini mülkiyet hakkı sahibine tanıdığı yetkileri bertaraf eder şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından karar bozulmalıdır....
Uludere Kadastro Mahkemesi'nce ise, fen bilirkişisinin 19/06/2015 tarihli krokili raporunda gösterdiği Ç, D, F, L ve yol kısımları yönünden tefrik kararı verilerek bu kısımlar yönünden dosya mahkemenin 2015/14 Esasına kaydedilmiş, 19/06/2015 tarihli teknik bilirkişi ek raporuna göre Ç, D, F, L ve yol kısımları ile gösterilen kısımların yolda kaldığı ve kadastro tutanağı düzenlenmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26. maddesine göre kadastro mahkemesinin görevi taşınmazla ilgili tutanağın tanzimi ile başlar. Hakkında tutanak tanzim edilmeyen taşınmazlarla ilgili uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde çözümlenmesi mümkün değildir. Hakkında tutanak tanzim edilmeyen taşınmazlarla ilgili uyuşmazlıkların genel hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerekir....
Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında da söz konusu taşınmazların temyiz konusu olmadığı belirtilmiş olduğu halde, temyize konu diğer taşınmazlarla ilgili bozma ilamından sonra yeniden kurulan hükümde tespiti kesinleşen bu parseller yönünden kesinleşen 02.....2014 tarihli hükme aykırı şekilde yeniden hüküm tesisi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 27.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
-KARAR- Hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, dava konusu edilen ve toplulaştırma işlemi le oluşan 1517, 1864, 2243 ve 2388 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak tapu kaydı kalmadığından, açık tapu kayıtları üzerinden yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak, dava konusu edilen taşınmazlar yönünden toplulaştırma işlemi ile oluşan yeni kayıtlar üzerinden kabul kararı verilmiş olduğundan kaydı kapatılan taşınmazlarla ilgili karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. Ne var ki anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün 1. fıkrasının hükümden çıkarılmasına, 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 21/01/2014 NUMARASI : 2011/353-2014/33 Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mirasbırakan anne ve babasından intikal eden taşınmazlarla ilgili olarak davalı mirasçılarla 10.05.1998 tarihinde rizai taksim sözleşmesi yaptıklarını ve bu sözleşme gereğince davaya konu 474 ve 539 parsel sayılı taşınmazların ½ payının, 3862 ve 3357 nolu parsellerin tamamının, 226 nolu parselin ise 2.000.-m2'lik bölümünün kendisine verildiğini, sözleşme doğrultusunda tescil işlemlerinin yapılması konusunda tüm mirasçılar olarak davalı kardeşleri M.. K..'yı 11.05.1998 tarihinde vekil tayin ettiklerini, ancak davalı vekilin, vekalet görevini kötüye kullanarak, 3862 ve 3357 nolu parselleri davalı mirasçı Ş.. Ü..'ye, 226 nolu parseli yeğeni olan davalı F.. Ü..'ye, 474 nolu parseli ise dava dışı ....................'...
Köyünde genel arazi kadastrosu çalışmalarına 04.12.2006 tarihinde başlanıldığı ve halen devam ettiği ve orman kadastrosunun da yapılmadığı bildirilmişse de, çekişmeli taşınmazlarla ilgili kadastro tutanaklarının düzenlenip düzenlenmediği konusunda bir açıklama yapılmamıştır. Bu nedenle; mahkemece, dava dilekçesi ile bilirkişi krokisinin bir örneği eklenmek suretiyle Kadastro Müdürlüğünden çekişmeli taşınmazlarla ilgili kadastro tespit tutanaklarının düzenlenip düzenlenmediği sorulmalı, tutanakları düzenlenmişse 3402 Sayılı Yasanın 5, 26 ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı ile dava dosyası Kadastro Mahkemesine aktarılmalıdır. Bu yönler gözetilmeden işin esasına girilip yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
Çekişmeli 213 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitleri, bu taşınmazlarla ilgili Kadastro Mahkemesinin 1983/3-1990/110 sayılı kararına karşı yapılan karar düzeltme talebinin 16. Hukuk Dairesinin 29.09.1992 tarih, 1992/67-10807 sayılı ilamı ile reddedilmesi üzerine 29.09.1992 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda tespitlerin kesinleştiği tarihten, davanın açıldığı 20.03.2002 tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez....
Ancak; davacı gerçek kişilerin davaya konu taşınmazlarla ilgili açtıkları davayı kaybettikten sonra dava konusu taşınmazlardan ellerini çektikleri anlaşıldığına ve bunun aksi kanıtlanamadığından yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmaları doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 8. maddesi uyarınca kamulaştırma yolu ile satın alınan taşınmazlarla ilgili olarak, uzlaşılan bedelin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve inkar tazminatı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R – Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 8. maddesi uyarınca kamulaştırma yolu ile satın alınan taşınmazlarla ilgili olarak, uzlaşılan bedelin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve inkar tazminatı istemine ilişkindir....
Davacı, dava dilekçesinde 14 parça taşınmaz hakkında talepte bulunmuş, yargılama sırasında, 101 ada 25 ve 31, 110 ada 45, 122 ada 108, 127 ada 63 ve 65 parseller hakkında sehven dava açtığını bu taşınmazlarla ilgili bir talebi olmadığını açıklamıştır. Davacı tarafından yukarıda ada ve parsel numarası yazılı taşınmazlar hakkında talep ve davası bulunmadığı bildirildiğine göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu parsellere ilişkin bölümünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA, Diğer parsellere ilişkin temyiz itirazlarına gelince; dava konusu 8 parça taşınmazın ortak muristen kaldığı bildirilmiş olup, taksim edilmediği hususunda dinlenen mahalli bilirkişi ve şahitlerin birbirleriyle örtüşen beyanları bulunmaktadır. Taşınmazların ortak muristen kaldığı anlaşıldığına göre, davacının öğrencilik ve memuriyet nedeniyle köyde bulunmamış olması miras yoluyla kendisine intikal eden taşınmazlarla ilgili hak talep etmesini engelleyen bir durum değildir....