Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın maddi tazminat yönünden tam, manevi tazminat yönünden kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, 14/02/2009 tarihinde ... yönetiminde bulunan ... plakalı aracın ... yönetiminde bulunan bisiklete arkadan çarpması sonucu ...' nin %68 oranında sakat kaldığını ve tedavisinin halen devam ettiğini, karşı taraftaki aracı kullanan davalı ...' ın davalı ... Otomotiv şirketinde çalışması nedeniyle şirketin adam çalıştıranın sorumluluğu hükümlerine göre sorumlu olduğunu belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutarak 40.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL maddi tazminat talep etmiştir. Davacı 08.09.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminatı 82.761,42 TL'ye çıkarmıştır....

    zararının toplam 41.146,94 TL olduğunu belirlediği, gerek kamu dosyasından ve gerekse de mahkememiz dosyasından alınan bilirkişi raporlarıyla; davacının olayda kusurlu olmadığının belirlendiği, davanın ayıplı hizmet ile yapı malikinin sorumluluğu yönünden değerlendirildiğinde; davalı hizmet verenin en hafif kusurundan dahi olsa oluşan zarardan sorumlu olacağı, bu nedenle oluşan maddi zararlardan davalının sorumlu tutulması gerektiği anlaşıldığından maddi tazminat isteminin ıslah talebi dikkate alınarak kabulüne karar vermek gerekmiştir....

    TMK'nin 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı Kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir....

      ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 19/06/2018 NUMARASI : 2017/208 (E) 2018/331 (K) DAVA KONUSU : İtirazın iptali KARAR : Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; 12/09/2015 tarihinde, müvekkili sigorta şirketi nezdinde genişletilmiş filo kasko sigorta poliçesi ile sigortalı 34 XX 687 plakalı aracın, Fatih Balat mahallesi Mürselpaşa caddesi üzerinde park halinde iken davalıya ait 3 katlı binanın çökmesi nedeniyle aracın hasara uğradığını ve ekspertiz raporu uyarınca perte ayrıldığını, sovtaj bedeli olan 23.920,00 TL düşülerek, bakiye 22.080,00 TL'nin müvekkili tarafından 07/12/2015 tarihinde sigortalıya ödendiğini, yapı malikinin kusursuz sorumluluğu nedeniyle ödenen meblağın rücuen tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul 8.İcra Müdürlüğünün 2016/27203 Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe davalının itirazı nedeniyle...

      sorumluluğu bulunduğunu, somut olayda ne il genelinde valilik oluru ile Bakanlar Kurulu'nca alınmış afet kararı ne de Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve dolu yağışının detaylarını havi bilgilendirme müzekkeresinin davalı tarafından dava dosyasına sunulmadığını, dolayısıyla bilimsel verilerden ve hukuki değerlendirmeden yoksun mücbir sebep yorumu salt kanaate dayandığından Yerel Mahkeme ilamının bozulması gerektiğini, aksi kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, mücbir sebep halinin varlığı kabul edilse dahi davalı yapı malikinin ek kusurunun olup olmadığı incelenmeden karara varıldığını, davalı yapı malikinin ek kusurunun varlığının tespiti halinde mücbir sebep halinin devre dışı kalacağının yargıtay içtihatları ile sabit olduğunu, dava dışı sigortalının zararın meydana gelmesinde kusurlu olduğu düşünülse de davalı tarafın bina maliki olmasından kaynaklı kusursuz sorumluluğu uyarınca davanın kabul edilmesi gerektiğini, belirterek ilk derece mahkemesi kararının...

      Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır....

        Yapı maliki bakım sorumluluğunu bir yükleniciye devretmiş ise zarar gören 6098 Sayılı TBK'nun 69. maddesi gereğince kusursuz sorumluluk ilkesine dayanarak malike dava açabileceği gibi, 6098 Sayılı TBK'nun 49. maddesi gereğince yükleniciye karşı da haksız fiil hükümlerine göre dava açabilecektir. Bir bina ve yapı tesis ve benzerlerinin zarara neden olması durumunda yapı malikinin sorumlu tutulabilmesi için zararın bina ve yapının bakımındaki özen eksikliğinden doğmuş olması zarar ile bakım eksikliği arasında uygun bir nedensellik bağı bulunması gereklidir....

        A.Ş. ile davalılar arasında ise TBK'nun 69. maddesindeki yapı eseri malikinin sorumluluğu kapsamında bir ilişki bulunmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmakta olup, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk - bakım eksikliği ayrımının bir önemi yoktur. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir....

          A.Ş. ile davalılar arasında ise TBK'nun 69. maddesindeki yapı eseri malikinin sorumluluğu kapsamında bir ilişki bulunmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmakta olup, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk - bakım eksikliği ayrımının bir önemi yoktur. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir....

            Somut olayda, dava konusu iş kazasının 04/06/20009 tarihinde meydana geldiği, dava ve ıslah dilekçelerinde talep edilen maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edilmiş iken; mahkemece maddi tazminata olay tarihinden faiz işletilmesine karar verilip, manevi tazminata ise isteme aykırı olacak şekilde faiz işletilmemesi doğru olmamıştır. 3- Aynı zamanda karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4.maddesi gereğince manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedileceği düzenleme altına alınmış olması nedeniyle, maddi ve manevi tazminat vekalet ücretini ayrı ayrı takdir edilmesi gerekmektedir....

              UYAP Entegrasyonu