Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda arazi malikinin mamelekinde sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, bu zenginleşmeye karşılık taşınmaz malikinin malzeme malikine muhik bir tazminat ödemesi gerekir. Ödenecek olan tazminatın tutarı malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. Somut olayda, davacıların iyiniyetli olduğu kanıtlanamadığından davalı arsa sahibinden bina bedeli değil, malzemenin kendisi yönünden taşıdığı en az değeri tahsil edilmelidir. Bu itibarla mahkemece davalının, davacılara ödemesi gerekli olan tazminat miktarının, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinin hakime tanıdığı takdir yetkisinden yararlanılarak hesaplanması ve her bir dava konusu yapı yönünden hesaplanan tazminat miktarının ayrı ayrı 1/2 oranında o binanın yapımına katkıda bulunan davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....

    Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, bir başka deyişle, zarar ile yapımdaki bozukluk ve özen eksikliği arasında uygun “nedensellik bağı”nı kesen nedenler ise mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olarak belirlenmiştir. Buna göre, elektrik iletim direkleri de maddede belirtilen imal olunan şey kapsamında olduğundan, elektrik iletim direklerinin sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur. Bunun yanında; TBK'nun 51/1. (BK'nun 43/1) maddesinde; "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler." hükmü getirilmiştir. Buna göre; zararın kapsamının tayininde, zarar görenlerin de zararın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığının araştırılıp, tartışılması gerekir....

      G E R E K Ç E Uyuşmazlık, tek taraflı ölümlü trafik kazası nedeniyle yapı malikinin kusursuz sorumluluğuna dayalı maddi ve manevi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır....

      Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin, iyi niyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944 tarihli 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir. 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulmalıdır. Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin, taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir....

        Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir. Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür....

          Bu noktada, davalı şirketin bakım ve gözetim sorumluluğu altında bulunan elektrik direğinden kaynaklandığı iddia olunan zararda davalı kurumun sorumluluğu kusursuz sorumluluk olarak kabul ediliyor olmakla birlikte, tazminat yükümlülüğü için yukarıda açıklandığı şekilde kameralardaki zararın sebebinin, somut olay açısından kesin bir şekilde belirlenmişse de meydana gelen zarar ile yapı eserinin bozukluğu veya bakım eksikliği şekildeki eylem arasında illiyet bağının olup olmadığı hususu yeterince irdelenmemiştir....

          Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin tapu iptal ve tescil isteğine yönelik tüm temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin tazminat isteğine yönelik temyiz itirazına gelince; Bilindiği üzere; başkasının taşınmazına temelli ve kalıcı nitelikte yapı yapılması durumunda, Türk Medeni Kanununun 684. ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Bu konumdaki taşınmaz maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişki Türk Medeni Kanununun 722, 723. ve 724. maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanununun 722. maddesi, taşınmaz malikinin rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteme hakkı tanımış, yıkım masrafının yapı malikine ait olacağını hükme bağlamıştır....

            Yargıtay kararlarında, öğretide bina ve yapı malikinin sorumluluğunun objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan "ağırlaştırılmış" "olağan sebep sorumluluğu" olarak isimlendirilen bir kusursuz sorumluluk halidir. Zarar ile özen eksikliği arasında uygun nedensellik bağının sorumluluk için yeterli olup özel hukuk sorumluluğu bakımından her zaman kusur unsurlarının bulunması zorunlu değildir. Bu gibi durumlarda kusur aranmayacaktır. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir. Başka bir anlatımla,bir bina ve yapı tesis ve benzerlerinin zarara neden olması durumunda yapı malikinin sorumlu tutulabilmesi için zararın bina ve yapının yapımı veya bakımındaki özen eksikliğinden doğmuş olması zarar ile yapımı veya bakım eksikliği arasında uygun bir nedensellik bağı bulunması yeterlidir....

            2537 sayılı TCK kapsamında tanımlanan taksirli suç sorumluluğu olduğu, taşınmaz malikinin/maliklerinin sorumluluğunun ise tazminat sorumluluğu olduğu, taşınmaz malikinin müteahhide rücu hakkı saklı olduğu, 20.02.1990 günü ruhsat tarihi üzerinden yirmi yılı aşkın sürenin geçmiş olması nedeni ile o tarihteki taşınmaz maliki veya malikleri tarafından zaman aşımı itirazı da yapılabilecek ise de, yapıların uzun ömürlü olduğu, yapılardaki ayıplı ifanın yıllar sonra da zarar doğurabildiği, depremlerde olduğu gibi ... depreminden sonra, ...'...

              Davacı aracında meydana gelen zararlardan, binanın çatısında biriken buz kütlesini ve kar yığınını temizlemeyen, gerekli önlemleri alarak emniyetli olmasını sağlamayan davalı bina malikinin 6098 sayılı TBK'nun 69. maddesi uyarınca yapı malikinin sorumluluğu kapsamında, davalı kiracının ise bakım eksikliği nedeniyle yapı maliki ile birlikte % 100 sorumluluğu ve tam kusuru bulunduğu, davalı ... vekili, poliçenin 3. şahıs mali mesuliyet teminatı içinde kar ağırlığı klozu olmadığından müvekkilinin zarardan sorumlu olmayacağını savunmuş ise de bu klozun poliçede açıkça yer almasının kar ağırlığı sonucu sigortalı işyerinde oluşan zararların karşılanması hususunda teminat sağlayacağı, 3.şahıs zararı yönünden ise bu klozun poliçede olup olmamasının öneminin bulunmadığı, davacının aracında oluşan hasarın sigorta poliçesi teminatı kapsamında kaldığı anlaşıldığından davacının aracında meydana gelen 9.602 TL hasar tutarı ile 8.000 TL değer kaybı tazminatından davalılar yapı maliki ve kiracı...

                UYAP Entegrasyonu