Çocukların, anneanneleri yanında huzurlu ve mutlu olduklarını ifade etmeleri velayetin annede bırakılmasını haklı kılmaz. Böyle bir yaklaşım annenin mevcut durumu devam ettirmesi anlamına gelir ve açıklanan tutumuna meşruluk kazandırır. Bu bakımdan velayetin anneden alınıp babaya bırakılması gerekir. Bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Hükmün açıklanan sebeple bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Velayeti annede bulunan ortak çocuk ....2002 doğumlu olup yaşı nedeniyle idrak çağındadır. Müşterek çocuk uzmanla yaptığı görüşmede ve duruşmada alınan ifadesinde; babasının emekli olması nedeniyle kendisine daha çok vakit ayırabileceğine inandığı için velayetinin babaya verilmesini istemiştir. Velayetin düzenlenmesinde aslolan çocuğun üstün yararıdır. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, yüksek yararına ters düşmedikçe idrak çağındaki çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemin verileceğini öngörmektedir (Söz.md.6/b). Davacı babanın, intihar teşebbüsünde bulunduğu da kesin olarak kanıtlanamamıştır. Bu sebeple davacı baba hakkında rapor aldırılmasında da hukuki yarar bulunmamaktadır. Davalı annenin de, yoğun çalışması nedeniyle çocuğu ile yeterince ilgilenemediği anlaşılmaktadır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince alınan sosyal inceleme raporunda çocuğun velayetinin annede kalması gerektiği tespiti yapılmış, rapor düzenlenirken çocuğun uzmana verdiği beyanda annesi ile mevcut düzeninden memnun olduğunu ve değiştirmek istemediğini ifade ettiği görülmüştür. Davalının çocuğa karşı velayetin değiştirilmesini gerektirecek olumsuz bir davranışının veya çocuğun davalı yanında bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimlerini olumsuz etkileyecek koşulların mevcut olduğunun ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Düzenlenmesi - Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı baba tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Davacı anne, dava dilekçesinde adli yardım kararı verilmesini talep etmiş, yerel mahkeme tarafından davacının adli yardım talebi hakkında bir karar verilmeden, dava yönünden harç ve gider avansı alınmadan yargılamaya devam edilerek, dosya üzerinde yapılan incelemeyle davaya konu çocuğun velayetinin annede olduğunun tespiti ile davalı baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Dosya içerisinde mahkemece verilmiş bir adli yardım kararı bulunmamaktadır. Usulüne uygun açılmış bir davada başvuru harcı ve gerekli nispi veya maktu peşin harcın mahkeme veznesine yatırılması gerekir (Harçlar Kanunu m. 32)....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Velayetin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü....
Mahkemece davalı annenin velayet kendisinde bulunmasına rağmen çocukları davacı dedeye bıraktığı ve ilgilenmediği gerekçesiyle annede olan velayetlerin kaldırılmasına karar verilmiş ise de, toplanan delillerden ve özellikle tanık beyanlarına göre davalı annenin aileler arasında meydana gelen büyük bir kavga sonrasında velayete konu çocukları babalarına teslim etmek zorunda kaldığı ve sonrasında alamadığı görülmüş olup, yine toplanan delillerden davalı annenin velayet görevini ifadan aciz olduğunu gösterir bir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. Velayetin kaldırılması kararı ana veya baba için ağır sonuçlar doğuran bir karardır. Asıl olan ana/babası sağ olan velayete tabi çocuğun, velayet altında bırakılmasıdır. Bu nedenle velayetin kaldırılması şartları oluşmadığı halde davanın reddi yerine yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda, öncelikle değerlendirilecek konu, velayetin babaya verilip verilmeyeceğine yönelik olacaktır. Türk Medenî Kanununun velayete ilişkin hükümlerinden kaynaklanan davalara bakma görevi Aile Mahkemelerine aittir. TMK’nın 337/2. maddesi uyarınca küçüğün kendisini tanıyan babasının velayeti altına konulup konulmayacağının aile mahkemesince değerlendirilip velayetin babaya verilmesi mahkemece uygun görülürse aile mahkemesince bu konuda karar verilecek, aksi durumda yani, küçüğün babasının velayeti altına konulması uygun görülmediği takdirde ise, uygun görmeme kararı ile birlikte TMK'nın 404. maddesi gereğince küçüğe vasi tayin edilmek üzere sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunulması gerekecektir.Bu durumda uyuşmazlığın, aile mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekmektedir....
Tarafların gayri resmi birlikteliklerinden Durdu, Özge ve Mehmet Ali isimli çocuklarının olduğu, söz konusu çocukların davalı baba tarafından tanındığı, TMK'nun 282. maddesine göre çocuk ile ana arasındaki soybağının doğumla kurulacağının belirtildiği, yine aynı kanunun 337. maddesine göre ana ve babanın evli olmaması halinde velayetin anneye ait olacağının belirtildiği, iş bu davanın tarafların resmi olarak evliliklerinin bulunmaması nedeniyle müşterek çocukların yukarıda belirtilen yasa maddesi uyarınca velayetlerinin annede olması sebebi ile iş bu davanın açılmasında her hangi bir hukuki yararın bulunmadığı, delillerin toplanmasının dava sonucunu da etkilemeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin HMK 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tarafların 02.08.2016 tarihinde evlendikleri, 01.11.2019 tarihinde boşandıkları, bu evliliklerinden İsmihan isimli çocuklarının olduğu, davacı kadının 28.01.2021 tarihinde Abdulkadir isimli kişi ile evlendiği, bu evliliğinden çocuğunun olmadığı, ancak eşinin önceki evliliğinden 3 çocuğunun da davacı ile birlikte yaşadığı, davalının 19.06.2022 tarihinde Dilek isimli kişi ile evlendiği, bu evliliğinden çocuklarının olmadığı, davaya konu çocuğun uzun süreden beri anneyle yaşaması, 2 adet SİR raporunda velayetin annede kalmasının belirtilmesi, annenin çocuğa kötü davranışlarının ispatlanamaması hep birlikte değerlendirildiğinde çocuğun velayetinin annede kalmasının doğru olduğu, çocuk ile baba arasında düzenlenen yeni kişisel ilişki sürelerinin de yerinde olduğu anlaşıldığından davalı-davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; Tarafların gayri resmi beraberliğinden 12.05.2019 doğumlu Mehmet Yağız dünyaya gelmiş ve çocuk davacı baba tarafından 16.05.2019 tarihli Nüfus Müdürlüğü onaylı 15 no.lu tanıma senedi ile tanıdığı buna göre TMK.m.337 gereğince anne baba evli olmadığı için çocuğun velayetinin davalı annede olduğu mevcut davanın 13.02.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Velayetin değiştirilmesi davası, velayet kendisinde bulunan veya velayet kendisine verilen verilen tarafın durumunun değişmesi ve sonradan ortaya çıkan çeşitli nedenlerden ötürü velayet sahibi anne ya da babanın velayet hakkını gereği gibi kullanamaması ile çocuğun menfaatinin gerektirdiği durumlarda açılan bir davadır. Velayetin değiştirilmesi için bir olayın olması ve bu durumun velayet görevini aksatmış olması gerekir. Bu durum velayetin değiştirilmesini velayetin kaldırılmasından ayırır....