Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

un velayet düzenlemesi konusunda görüşlerine başvurulmadığından, velayet konusunda idrak çağında bulunan ortak çocuklar ..., ... ve ... eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istedikleri konusunda bilgilendirilerek velayet hakkındaki görüşlerinin sorulması ve diğer kardeşlerin durumu ile tüm deliller birlikte değerlendirilip, velayet konusunda bir karar verilmesi verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 3-Kabule göre de; velayetleri davalı anneye bırakılan her bir çocuk bakımından ayrı ayrı tedbir ve iştirak nafakasına karar vermek gerekirken, dört çocuk yararına toplam 300.00 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmolunması da infazda tereddüt oluşturacağından doğru görülmemiştir....

    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız olduğunu, hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, davalının normal nafaka ödemesi dışında çocukların ihtiyaçları ile ilgilendiğini, üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını ve bu durumun davacı tarafça bilindiğini belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; "Yapılan yargılama sonunda tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; TMK'nun 182. Maddesinde "Velayet kendisine bırakılmayan eş çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılır" denilmektedir. İşbu yasal düzenleme uyarınca dosya kapsamı incelendiğinde, Giresun Aile Mahkemesinin 13/02/2018 kesinleşme tarihli ve 2018/20 esas 2018/18 K. sayılı kararı ile müşterek çocuklar lehine her biri için ayrı ayrı 300,00 TL olmak üzere toplam 600,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiği görülmüştür....

    Velayet düzenlemesinde asıl olan çocuğun menfaatidir ve bu düzenlemede ana ve baba ile çocuğun yararı çatıştığı takdirde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir (TMK m.349). Bu durumda mahkemece yapılacak iş; çocuğun bedeni ve fikri gelişimi açısından velayetin kaldırılması ve vasi atanması şartlarının bulunup, bulunmadığı konusunda tarafların ve müşterek çocuğun yaşadıkları ortam ve sosyal çevre de görülmek suretiyle uzman görüşü alınarak delillerin birlikte değerlendirilip sonuca karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır....

      Ancak, ana veya babanın velayet görevini yapamayacak olması veya çocuğun velayet altında bulunmasının, çocuğun fikri, bedeni, sağlık ve eğitsel gelişimi yönünden üstün yararına aykırı düşeceğinin anlaşılması halinde, çocuk velayet altına alınmayıp, kendisine bir vasi de atanması mümkündür (TMK.md.335). Dosyada babanın velayet görevine engel bir durum bulunmadığı gibi çocuğun velayet altında bulunmasının onun üstün menfaatine aykırı olacağına ilişkin bir olgu ve delil bulunmamaktadır. O halde ... velayetinin davacı babaya verilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

        Velayet sahibi annenin ölmesi üzerine çocuğun babası, küçüğe kendisinin vasi tayin edilmesi için dava açmıştır. Velayet sahibi annenin ölmesi ile velayet kendiliğinden sağ olan babaya geçmez. Velayetin verilebileceği ana veya babadan birinin hayatta olması halinde koşullar mevcutsa, öncelikli olan küçüğün velayet altına alınmasıdır. Ancak velayetin verilmesi uygun değilse küçüğe vasi atanması yoluna gidilebilir. Küçüğün sağ olan babasının isteği “velayetin kendisine tevdii” niteliğindedir. Bu isteğin esası hakkında inceleme yapma ve karar verme görevi ise Aile Mahkemesine aittir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Trabzon Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 19.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi. ....

          Sulh Hukuk Mahkemesince, kısıtlı velayet altına konulduğundan davaya bakma görevinin Aile Mahkemesine ait olduğu bildirilerek görevsizlik kararı verilmiştir. ............Aile Mahkemesi ise, ergin çocuğun kısıtlanarak TMK'nın 419/3 maddesi uyarınca velayet altına alınmış olmasının kısıtlı hakkında velayet hükümlerinin uygulanacağı anlamına gelmeyeceğini, ana veya babanın ergin olmayan çocukları üzerindeki doğum ile başlayan kanunen sahip oldukları velayet hakkı ile kısıtlama nedeniyle TMK'da yer alan 419/3. maddesi gereği kendi velayetlerine bırakılan ergin çocukları üzerindeki hak ve yetkilerinin farklı olduğunu, ikinci halde kısıtlanan ergin çocuğa atanan velinin vasi gibi olacağını ve vesayete ilişkin hükümlerin uygulanacağını, bu durumda görev yönünden de vesayete ilişkin hükümlerin geçerli olacağını belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....

            Somut olayda çocukların velayeti velayet verilen babanın vefatı nedeniyle askıda olup annenin sulh hukuk mahkemesinde devam eden vasi atanması dosyasında velayeti istiyorum şeklindeki beyanı velayetin kendisine verilmesi yönünde usulüne uygun olarak dava açıldığını göstermez. Ancak TMK 335. maddesi uyarınca aslolan velayet olduğundan mahkemece anneye bu konuda dava açmak üzere süre verilmesi dava açılması halinde bekletici mesele yapılması ve sonucuna göre anne tarafından açılacak velayet davasının kabulü halinde davanın reddine, reddedilmesi halinde ise vasi atanmasına karar verilmesi gerekir. Bu durumda uyuşmazlığın ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Çorum 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 05.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              O halde; velayet konusunda idrak çağında bulunan ortak çocuklar eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istedikleri konusunda bilgilendirilerek velayet hakkındaki görüşlerinin sorulması ile psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan heyete inceleme yaptırılarak (4787 sayılı Kanun m.5) anne ve babanın barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, velayet konusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir....

                O halde; velayet konusunda idrak çağında bulunan ortak çocuk Kaan’ın eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek velayet hakkındaki görüşünün sorulması ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi gereğince aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının yaşanılan ortamında da inceleme yapmak sureti ile araştırılması ve diğer deliller de gözönüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip velayet ve kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması...

                  bozma, hakaret ve tehditten dolayı soruşturma yürütüldüğünü, tüm bu yaşananlar sonrasında davalının ailesi ile yaşayamaz hale geldiğini, Trabzon Kadın Sığınma Evine yerleştiğini, burada bir süre kaldıktan sonra, ilk defa tanıdığı geçmişi pek temiz olmayan bir takım insanlarla İzmir'de aynı evi paylaştığını, protokolde düzenlenen kişisel ilişkinin oldukça uzun süreli olması nedeniyle bu süre içerisinde çocukların ihtiyaçlarının karşılanabilmesi adına kararlaştırılan iştirak nafakasının kaldırılması taleplerinin iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkesi bağdaşmadığından reddi kararının yerinde olmadığını, haftanın 4 günü kişisel ilişki tesisinin oldukça fazla olduğunu, bu durumun velayet hakkına sahip olan davacı müvekkilinin velayet görevini yerine getirmesini ve çocuklarla ilgilenmesini engellediği gibi yaşanılanlar karşısında bu durum çocukların ruhsal ve bedeni gelişimini olumsuz etkilediğini, mahkemece kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi ve bunun sonucu nafakanın yeniden kaldırılması...

                  UYAP Entegrasyonu