a vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.04.2011 tarih ve 2011/3 Esas, 2011/601 Karar sayılı ilâmıyla açılıp okunduğunu, murisin vefatından evvel, vasiyetname konusu olan 2556 parselde kayıtlı taşınmazı kendisine sattığını ve tapuda devrettiğini, vasiyetname konusu diğer taşınmazın ise tüm mirasçılar adına hisseli olarak kayıtlı olduğunu, murisçe yapılan muayyen mal vasiyetinde kendisine vasiyet edilen taşınmazların mülkiyetinin adına tescili için vasiyetnamenin tenfizi davası açılması zaruretinin hasıl olduğunu belirterek dava konusu vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetname konusu taşınmazların adına tescilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile 2556 parselde kayıtlı taşınmaz yönünden talebini atiye bırakmıştır. II. CEVAP 1. Davalı ......
a verilmesine, muri.....kendi adına kayıtlı .....14 pafta 1092 parsel sayılı taşınmazı 12.10.2009 tarihinde yapılan satış ile ............. sattığı bu taşınmaz yönünden vasiyetten döndüğü anlaşılmakla bu taşınmaz yönünden vasiyetnamenin tenfizi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm; davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava; mirasbırakan ....... ait belirli mal vasiyetinin yerine getirilmesi istemine ilişkindir (TMK. md. 600). TMK' nun 559/2. maddesi gereğince; iptal davası açma hakkı olan mirasçı, vasiyetnamenin hükümsüz olduğu iddiasını, def'i yoluyla her zaman ileri sürebilir. Aynı kanunun 571/3. maddesi hükmü uyarınca; saklı pay sahibi mirasçı tenkis iddiasını, def'i yoluyla her zaman ileri sürebilir. Somut olayda; davalılardan ...'...
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece; yeniden yazışmaya mahal verilmeden geri çevirme kararımızın gereğinin tam olarak yerine getirilmesi, bu bağlamda kendisine tebligat yapılmayan davalı ... (...) ...’a davacının temyiz dilekçesinin tebliğ edilmesi, dava konusu vasiyetnamenin açılma ve iptal dosyalarının kesinleştirilmeleri sağlandıktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın yeniden GERİ ÇEVRİLMESİNE, 11/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Vasiyetnamenin yerine getirilmesi davaları menkul-g.menkul malın mülkiyetinin geçirilmesi sağlanacağından Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca değer esası üzerinden nispi harca tabidir. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir....
Davada, vasiyetnamenin tenfizi talep edilmektedir. Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar, bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi'nce açılan vasiyetnamenin, TMK.nun m.595 ve izleyen maddelerinde (MK.nun 535 ve izleyen maddelerinde) düzenlenen tebliği işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir. Diğer bir anlatımla "Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbitinden ibarettir. Bu tesbit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz....
Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporuna göre, murisin vasiyetinde kadastral parsel sınırlarını gözetmediği gibi yol ve dere olarak yerler ayırdığı, taşınmazların ifrazının mümkün olmadığı, bu nedenle vasiyetnamenin infaz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili süresinde temyiz etmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin TMK'nun 595. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir. Diğer bir anlatımla "Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbitinden ibarettir....
Bu nedenle, vasiyet alacaklısının yükümlülüğü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı vasiyet edilen malın teslimi veya hakkın devrini dava edebilme imkanı bulunmaktadır. İşte buna uygulamada vasiyetnamenin tenfizi ya da vasiyetnamenin yerine getirilmesi denmektedir. 3. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı ...'nun temyiz dilekçesinde ileri sürülen tüm nedenler ile davalı ...'nin yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazları kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. 4. Kural olarak İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı istinaf başvurusunda bulunmayan tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz hakkı bulunmamaktadır....
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Ünye 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/170 esas, 2023/8 karar sayılı kararında: "Davacının iddiasının tarafların murisi T1 tarafından 14/12/2019 tarihinde vasiyetname yerine düzenleniş atipik belgeye dayalı olarak vasiyetnamenin tenfizi'nin talep edildiği, davalı tarafından ise vasiyetnamenin tenfizi davasının açılabilmesi için geçerli bir vasiyetname olması ve bu vasiyetnamenin sulh hukuk mahkemesince açılmış olması gerektiğini, dava dilekçesinde atipik bir belgeden bahsedilmekte olup, böyle bir belgenin hukuken ve özellikle medeni kanunun açısından geçerli bir vasiyet olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını'nın iddia edildiği, muris tarafından düzenlendiği iddia edilen vasiyetnamenin açılıp, okunmasına dair Sulh Hukuk mahkemelerinde görülmüş yada görülen (derdest) bir davanın bulunmadığı davacı tarafından bu yönde bir iddiada bulunmadığı, bu hali ile vasiyetnamenin iptali davası açılması için belirlenmiş bir yıllık hak düşürücü süre işlemeye...
TMK'nun 600. maddesi gereğince "vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur, bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya ret hakkının düşmesiyle muaccel olur. Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir." Muayyen mal vasiyetlerinde vasiyet alacaklısı kişisel bir istem hak kazandığından bu hakkını dava yolu ile talep edebilir, uygulamada bu dava vasiyetnamenin tenfizi olarak adlandırılmaktadır. Türk Medeni Kanun'un 600. maddesi muayyen mal vasiyetini kapsayıp mirasçı atanmasını kapsamadığından davanın varsa vasiyetnamenin yerine getirilme görevlisine karşı yoksa yasal ve atanmış mirasçılara karşı açılması gerekir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava ; vasiyetnamenin tenfizi isteğine ilişkindir. Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunmasından sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekir. Başka bir deyişle, tenfiz için kesinleşmiş vasiyetnamenin bulunması gerekir. Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca vasiyatnamenin tenfizi olarak adlandırılan davalar bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin, TMK.mnun 535 ve devamı maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği, bu nedenle kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir. Bu tespit başlı başına bir ayni hakkın geçirimini sağlamaz....