Bundan ayrı, mahkemece, taşınmazın vakıf malı olduğu kabul edildiğine göre vakıflar konusunda uzman bir bilirkişiye dosya ve ekleri bir bütün olarak verilerek vakfın türünün saptanması, vakıf malının zilyetlikle kazanılabilecek taşınmazlardan olup olmadığının belirlenmesi gerekirken bu husus üzerinde de durulmamıştır. Vakıf davaları yönünden vakıflar konusunda uzman bulunan bilirkişi veya kişilerden sözü edilen konuda rapor alınması zorunluluğu vardır. Konusunda uzman olmayan teknik bilirkişinin raporuna dayalı olarak taşınmazın vakıf malı olduğuna karar verilemez. Böyle bir rapor vakıf bakımından hükme esas alınamaz. Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken redde ilişkin hükmün onanması şeklinde gerçekleşen Sayın çoğunluğun görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 12.07.2010...
Vakıf mütevelli heyeti, senedin 11. maddesinin (b) bendi uyarınca yönetim kurulunu (başkan ve üyeleri) bir kül olarak ibra edebileceği gibi, gerekiyorsa etmeyebilir ya da -somut olayda olduğu üzere- duruma göre başkanı ayrık tutup salt yönetim kurulu üyelerinin ibrasına karar verebilir. Bunu engelleyen yasal bir kural yoktur. Yukarıda açıklandığı üzere, Vakıf Yönetim Kurulu'nun ibrası konusunda yetkili organ vakıf mütevelli heyeti olup; her ne surette olursa olsun bu yetkiyi başka bir organ, makam veya mercii kullanamaz. Bu bağlamda mahkeme, vakıf mütevelli heyeti'nin iradesi yerine geçip, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin ibra edilmiş sayılmalarına hükmedemez. Bu cümleden olarak yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğine ilişkin mütevelli heyet kararının yasanın buyurucu kurallarına ve vakıf senedi hükümlerine aykırılığı yöntemince kantılanmış olmadıkça, mahkemece iptaline karar verilemez....
Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava konusu 378 -436 ve 695 sayılı parsellerin 22.09.1983 tarihinde kesinleşen tapulama tutanakları içeriğinde vakıf şerhi yoktur. Bu nedenle tapu kayıtlarına vakıf şerhlerinin 10 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde konulup konulmadığı araştırılmalı, eğer 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapu kayıtlarına vakıf şerhi konulmamış ise, burada uygulanması zorunlu 02.04.2004 tarih 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hakim tarafından re'sen uygulanarak hak düşürücü süre yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Ancak, yapılan araştırmada vakıf şerhinin 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapu kayıtlarına yazıldığının tespit edilmesi halinde vakıf şerhinin terkini için 10 yıllık süreye bakılmaksızın dava açılabilir. Bu durumda 10 yıllık süre geçmiş olsa bile açılan davada önemli olan vakfın niteliğinin belirlenmesidir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/219 E. 2022/70 K. sayılı kararının hukuka aykırı olması sebebiyle kaldırılmasının gerektiğini, davalı T11 mülhak bir vakıf olduğunu ve mütevellinin heyeti tarafından yönetilmekte olduğunu, dava vakıf evlatlığının tespiti talebini içermekte olup bu durum miras hukukundan farklı ve özel bir durum olduğunu, bu nedenle vakıf hukuku ve vakfiye koşullarına göre araştırma yapılmasını gerektirdiğini, yerel mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın yetersiz kaldığını, davacıların müteveffa vakıf evladının kan bağının bulunan mirasçısı olması kendilerinin de vakıf evladı veya galleden istifade eden vakıf evladı olduğunun anlamına gelmediğini, davacıların kesinleşmiş mahkeme kararıyla soy bağının olan murislerinin vakıf evladının olduğunu ispat etmeli ve nüfus kayıtlarıyla da bu vakıf evladı olan kişilerle soy bağını ispat etmesi gerektiğini, yerel mahkemenin bu hususlar hakkında yeterli inceleme yapmadan kan bağı olan mirasçılarının vakıf evladı olduğu yönünde karar...
Dosyada bulunan ve karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda; vakıf tarafından yapılan bağışın kanuni dayanağı ve vakıf senedinde düzenlenmesi gerekip gerekmediği hususlarında tespitler yapıldığı ancak vakıf senedindeki düzenlemelere aykırı olup olmadığı hususunda tespit yapılmadığı görülmüştür. Dosya içerisinde bulunan vakıf senedi üzerinde yapılan incelemede; vakıf gelirlerinin nasıl sarfedileceği 7. maddede düzenlenmiş olup buna göre "Vakıf yönetiminde yıl içinde elde edilen brüt gelirlerin %20'si idame masrafları ile ihtiyatlara ve vakıf malvarlığını artıracak yatırımlara, %80'ni ise eğitim sağlık yatırım ve hizmet niteliğindeki vakıf amaçlarına ayrılır ve harcanır" biçiminde düzenleme bulunmaktadır. Ancak ilk derece mahkemesinin dayanak olarak aldığı bilirkişi raporunda bu husus hiç değerlendirilmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespitine ilişkin davalarda; öncelikle istemde bulunanın, vakfeden ile kan bağının ıspatlanması sonrada vakfiyede öngörülen şartları taşıması gerekir. Davacının; kesinleşen mahkeme kararı ile vakıf evladı olduğuna karar verilen Afet'in kızı olduğu ve yine kesinleşen mahkeme kararı ile aynı vakfın galleye müstahak vakıf evladı olduğu tespit edildiğine göre, mahkemenin davacının vakıf evladı olduğu yönündeki tespiti doğrudur....
Vakıflarının ise mülhak vakıf oldukları anlaşıldığına göre, mazbut vakıf yönünden verilen yetkisizlik kararında bir isabetsizlik yok ise de, mülhak vakıflar yönünden vakıf senedine göre vakfın kurulduğu yer itibariyle İzmir Mahkemelerinin yetkili olduğu düşünülmeden bu vakıflar yönünden dosyanın tefriki ile davaya bakılarak toplanacak deliller doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, bu vakıflar yönünden de yetkisizlik kararı verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, Mukataalı vakıf: zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen “Sultan ... Vakfı”nın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir....
Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, Mukataalı vakıf: zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen “Sultan ... Vakfı”nın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir....
Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, Mukataalı vakıf: zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen “... ... Vakfı”nın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir....