Davacı her ne kadar tebliğin usulsüz olduğunu ve icra dosyasından 24.11.2020 tarihinde haberdar olduğunu beyan etmişse de; takibe itiraz edildiğine ilişkin 24.11.2020 tarihli itiraz dileçesi, davanın 16.03.2021 tarihinde açıldığına ilişkin tevzi formu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; usulsüz tebliğe ilişkin şikayetinin süresinde olmadığına kanaat getirilmiş ve şikayetin usulden reddine karar verilmiştir. Bu nedenle icra müdürlüğü kararında usul ve yasaya aykırılık da bulunmadığından buna dair şikayetin de reddine karar verilmiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle; 2004 sayı İİK'nın 16. Maddesi gereğince davanın usulden REDDİNE," karar verildiği görülmüştür....
Takibe itiraz edilmesinden sonra, gerek borçlunun itirazdan vazgeçmesi ve gerekse alacaklının itirazı kabul etmesi yahut icra dairesine başvurulup takipten feragat edilmesi tazminat talebinin reddini gerektirmez. Aksinin kabulü halinde itiraz üzerine haklı olmadığını anlayan tarafın talebinden vazgeçmek suretiyle aleyhine tazminata hükmedilmesini engellemesi gibi kabulü mümkün olmayan bir durum ortaya çıkar (HGK'nun 16.10.1996 tarih 1996/601-711; HGK'nun 21.3.2001 tarih, 2001/19-266 esas, 2001/273 karar sayılı kararları)....
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesinde açıkça müvekkilinin taşınmazları hakkında yapılan tebligatın usulsüz tebliğ edildiğini, müvekkilinin taşınmazları için ihale günü verildiğini, taşınmazlarına kıymet takdiri yapıldığını 11/08/2021 tarihinde öğrendiklerini belirttiklerini, bu durumda taşınmaz satış ilanı tebligatı yönünden de usulsüz tebligat şikayetinde bulunduklarının izahtan vareste olduğunu, kararın kaldırılarak şikayetin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava İİK'nun 16, 21 maddesi uyarınca açılmış usulsüz tebligat şikayeti ve 128/a maddesi uyarınca açılmış kıymet takdirine itiraz davasıdır....
T2 17/10/2017 tarihinde takip dosyasına UYAP üzerinden aynı tarihte harçlandırılmış vekaletnamesini sunduğu anlaşılmış olup, bu halde borçlunun en geç 17/10/2017 tarihinde takipten ve dolayısı ile ödeme emri tebliğinden haberdar olduğunun kabulü gerekeceği, 24/11/2017 tarihinde yapılan usulsüz tebliğ şikayeti süresinde olmadığı, bu nedenle icra emrinin usulsüz tebliğine ilişkin şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi karar vermek gerektiği(İstanbul BAM 23. H.D nin 03/10/2019 tarih 2018/2783 esas, 2019/1861 karar sayılı emsal ilamı), usulsüz tebliğ şikayetinin reddine karar verilmekle davacı borçlunun yetkiye borca ve imzaya yönelik itirazların da süresi geçmiş olmakla bu itirazların da süre yönünden reddine dair karar vermek gerektiği gerekçesi ile usulsüz tebliğ şikayetinin ve imzaya ve borca itirazın süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir....
Şikayetçi 28.01.2016 tarihinde tebliğ işleminden haberdar olduğunu belirttiğine göre 28.01.2016 tarihi itibariyle usulsüz tebligata muttali olduğunun kabulü ile tebligat usulsüzlüğü şikayetinin bu nedenle kabulüne ve belirttiği tarihe göre tebliğ tarihinin düzeltilmesi gerekmektedir. Bu durumda, mahkemece, borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği 28.01.2016 tarihinin ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine karar verilerek, zaman aşımı itirazı yönünden işin esasının incelenmesi gerekirken, usulsüz tebliğ şikayeti hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması ve zamanaşımı itirazının süreden reddi isabetsizdir....
, bu tarihe göre süresinde tüm borca ve ferilerine itiraz ettiklerini belirterek ödeme emri tebliğ tarihinin 10/05/2022 olarak tespitine ve gecikmiş itirazlarının kabulüne karar verilmesini istemiştir....
No:14/12 Bahçelievler/İstanbul adresine çıkarılmış, fakat muhatabın adresten ayrılması ve yeni adresinin bilinmemesi sebebile bu davetiye de 04/9/2018 tarihinde bila tebliğ iade edilmiştir. Bilahare bu son adrese 103 davetiyesi ve kıymet takdir raporu "Mernis adresidir. TK 21/2 madde gereğince tebliği rica olunur" şerhi ile gönderilmiş, muhatabın yurtdışında olduğu daire 13'ün beyanından tespit ile TK 21/2 maddesine göre18/10/2018 günü tebliğ muamelesi ikmal edilmiştir. Dava dilekçesinde gecikmiş itirazın kabulü ile takibin durdurulması talep edilmiş ise de ödeme emrinin usulünce tebliğ edilmesine rağmen kendinden kaynaklanmayan bir sebepten dolayı müddeti içinde itiraz hakkına kaçıran kişinin gecikmiş itiraz iddiasında bulunabileceği, tebliğin usulsüzlüğü iddiası halinde gecikmiş itirazdan söz edilemeyeceği anlaşılmakla davanın usulsüz tebliğ şikayeti olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekili, ödeme emri, yenileme emri ve diğer tüm tebliğlerin usulsüz olduğunu ileri sürmüştür....
Bu durumda davacı şirketin bu adreste olduğu ve taşınmadığının belirlenmesi ve tevziat saatinde kapalı olması halinde TK'nın 21/1 maddesi gereğince araştırmanın kimden yapıldığı ismi de bildirilmek suretiyle tebligat mazbatasına yazılmak ilgili muhtarlığa tebliğ yapılıp 2 nolu haber kağıdını kapıya yapıştırmak suretiyle tebliğ işleminin gerçekleştirilmesidir. Bu anlamda tebliğin yapılamamasına ilişkin tebliğ şerhi nedeniyle de TK'nın 35. Maddesine dayalı tebliğ işleminin artık usulen yapıldığından söz edilemeyecek olup mahkemece davanın usulsüz tebliğ şikayeti olarak nitelendirilmesi ile şikayetin kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır....
Böyle bir durumda 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi uyarınca öğrenme tarihi tebliğ tarihi kabul edileceğinden, itiraz süresi de bu tarihten başlayacaktır. Somut olayda ise borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesinin uygulanma imkanı yoktur. Ayrıca Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre borçluya ödeme emri tebliğ edilmemiş olsa bile alacaklının takibi ve uyuşmazlığı sürdürme iradesinin bulunması halinde itiraz hakkının bulunduğu kabul edilmektedir. Şu hale göre borçluya tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından, zamanaşımı itirazı İİK.nun 168/5.maddesinde öngörülen yasal sürede olup, mahkemece, alacaklının takibi ve uyuşmazlığı sürdürme iradesinin bulunduğunun belirlenmesi halinde itirazın esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yöndeki istemin süre aşımı nedeniyle reddi doğru değildir....
Somut olayda, borçluya 05.04.2012 tarihinde ilk ödeme emri tebliğ edildikten sonra alacaklı vekilinin, tebligatın yasada belirtilen şekilde yapılmadığından bahisle "...ödeme emrinin usulü dairesinde yeniden tebliğe çıkartılmasını..." talep etmesi üzerine icra müdürlüğünce borçluya çıkarılan ödeme emrinin 08.03.2013 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. Borçlu vekilinin 18.03.2014 tarihinde takip dosyasının fotokopisini aldığı ve icra mahkemesi nezdinde 25.03.2014 tarihinde eldeki şikayet başvurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin istikrar kazanan uygulama ve içtihatlarına göre, ikinci kez ödeme emri tebliğ edilmesi borçluya yeniden itiraz ve şikayet hakkı verir. İcra ve mahkeme dosyaları kapsamına göre, borçlunun usulsüz olduğunu ileri sürdüğü 08.03.2013 tebligat tarihinden sonra ve öğrenme tarihi olarak beyan ettiği 18.03.2014 tarihi öncesinde, ödeme emri ve takipten haberdar olduğuna ilişkin yazılı veya borçlunun ikrarını içeren bir belge de bulunmamaktadır....