Davacı, taşınmazın satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğini ve ilanın diğer ilgililere tebliğ edilmediğini, ilanda taşınmazın önemli vasıflarının belirtilmediğini, kıymet takdiri raporu usulüne uygun tebliğ edilmeden ve kesinleşmesi beklenmeden ihale yapıldığını ileri sürerek ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin davayı süre yönünden reddetmesinin hatalı olduğunu, satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinden satış aşamasındaki usulsüz işlemlere karşı şikayet haklarının bulunduğunu ileri sürmüştür. İİK.134/2 maddesinde "ihalenin feshini, BK.nun 226 ....
Mahkemece İİK.nun 18/3 ve HMK 320/1 maddelerine göre, şikayet konusu nedeniyle açıklama yapılmasına ve duruşma açılmasına gerek olmadığı takdir edilerek evrak üzerinde yargılama yapılarak hüküm kurulmuştur. İlk Derece Mahkemesi 08/01/2020 tarihli gerekçeli kararında özetle: ".... İstanbul 29.İcra Müdürlüğü 2017/19158 Esas sayılı dosyasında Tebligat Kanunu 32. maddesine göre tebligatlar usulsüz olsa bile öğrenme tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı, ancak şikayetçinin tebligatları öğrenme tarihini bildirmediği, ayrıca İ.İ.K. 89. Maddesindeki ihbarnamelere karşı icra müdürlüğüne itiraz edilmesi gerektiği halde icra müdürlüğüne şikayetçi tarafından herhangi bir itiraz dilekçesi verilmediği, bu durumda şikayet konusu İ.İ.K. 89/1....
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayet, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük sürede yapılmalıdır. HGK'nun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 Esas ve 1991/344 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere "....usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir." Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. HGK'nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere muhatabın beyan ettiği tarihin aksi tarih beyanıyla ispat edilemez. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğinden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir....
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayet, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük sürede yapılmalıdır (HGK. 05.06.1991 tarih ve 1991/12-258 E., 1991/344 K.). Somut olayda, ödeme emrinin borçluya 12.03.2013 tarihinde tebliğ edildiği, icra takip dosyasından düzenlenen 103. madde davetiyesinin ise 08.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği; borçlu vekilinin 20.10.2015 tarihinde icra dosyasının UYAP sistemine taranmasını talep ettiği, borçlu vekilinin şikayet dilekçesinde sadece 12.03.2013 tarihli ödeme emri tebliğ işlemini şikayet konusu yaptığı ve 103 davetiyesi tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiada bulunmadığına göre, en geç anılan davetiyenin tebliğ edildiği 08.05.2014 tarihinde takibi öğrendiğinin kabulü gerekir....
Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre; “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12/02/1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez. Somut olayda, icra dosyasında şikayetçiye 19.02.2014 tarihinde “adreste muhatabın kendisine” P şerhi ile 103 davet kağıdı tebliğ edildiği görülmüştür....
nun 134/2. maddesinde; "İhalenin feshini, Borçlar Kanunu'nun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler." hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin 7. fıkrasında ise; ''Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahara vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.'' düzenlemesi öngörülmüştür. Bu durumda, yukarıda değinilen açık yasa hükmü uyarınca; ihalenin feshi, kural olarak ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir. Ancak kendisine satış ilanı tebliği gerekip de; satış ilanı tebliğ edilmeyen veya usulsüz tebliğ edilen ilgili açısından şikayet süresi, ihaleyi öğrendiği tarihten başlar....
Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.1991 tarih, 1991/12-258, 1991/344 Esas ve Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; “...usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın, bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir”. Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi, karşı tarafça ancak yazılı belge ile ıspatlanabilir. Hukuk Genel Kurulunun 12.02.1969 tarih, 1967/172-107 Esas ve Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ıspat edilemez....
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Öte yandan, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunun ileri sürülmesi "şikayet" niteliğinde olup, İİK'nun 16/l. maddesi gereğince şikayetin, işlemi öğrenme tarihinden itibaren yedi günlük sürede yapılması zorunludur. Somut olayda borçlu ...'a gönderilen ilk örnek 7 ödeme emrinin 17/09/2015 tarihinde yapılan tebligatının iade edildiği, son tebligatın da 10/10/2015 tarihinde tebliğ edildiği ve anılan bu ödeme emrinin usulsüzlüğünün şikayet konusu olduğu fakat borçlunun anılan şikayetinden önce 30.05.2016 tarihinde yaptığı başvuru ile ... İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/306 Esas sayılı satış sırasına itiraz davasında, aynı icra takibine dair şikayette bulunulduğu da görülmektedir. Dolayısıyla borçlunun 30.05.2016 tarihinde anılan takipten haberdar olduğu ancak, usulsüz tebligat şikayetinin İİK'nun 16/l. maddesi gereğince öğrenme tarihinden itibaren yedi günlük sürede yapılmadığı anlaşılmıştır....
Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 sayılı Kanunun 32. ve benzer düzenlemenin yer aldığı Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 53. maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan maddelerde; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/02/2017 tarih, 2016/10293 esas 2017/2033 karar sayılı ilamı) Takip dosyası içeriğinde usulsüz tebliğin ne zaman öğrenildiğine dair bir bilgi ve belge bulunmadığına göre şikayet dilekçesinde öğrendiklerini belirttikleri tarih olan 07/10/2019 tarihinde usulsüz tebligattan haberdar olunduğunun kabulü gerekir. Şikayet tarihi 07/10/2019 'dur. Şikayet İcra İflas Kanununun 16/1. maddesi uyarınca yasal 7 günlük süresi içerisinde ileri sürülmüştür....
Açıklandığı üzere şikayet süresinde olmadığından usulsüz tebligata yönelik şikayetin süre yönünden REDDİNE," karar verildiği görülmüştür. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının gerekçeli olmadığını, davanın ispatlanmadığından reddedildiğini, neyi ne şekilde hangi ölçüde ispatlayamadıklarının gerekçede belli olmadığını, şikayet dilekçesinin süresinde verildiğini, yapılan şikayet gecikmiş itiraz olmakla birlikte süresiz şikayete tabi olduğunu söyleyerek kararın kaldırılmasını istemiştir....