Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Uyuşmazlık, usulsüz tebligat şikayetine ilişkindir. Takip dosyası incelendiğinde; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine başlatılan ilamsız takipte ödeme emrinin 29/01/2020 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlunun 17/03/2020 tarihinde dosyaya itirazlarını bildirdiği görülmüştür. Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nın 16/1. maddesidir. Bu yöndeki şikayetin ise, usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük süre içinde yapılması gerekmektedir....

İlk Derece Mahkemesi 27/02/2018 tarihli kararında; " ..Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu hakkında ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin TK 35 maddesince kapıya yapıştırılarak tebliğ edildiği, tebliğ adresinin şirketin ticaret sicil kaydındaki adres olduğu, gerek bila tebliğ edilen tebligat işlemi gerek ise TK 35. maddeye göre yapılan tebligat işleminin usulüne uygun olduğu, buna göre usulsüz tebligat şikayetinin yerinde olmadığı, bu nedenlerle de ödeme emrine eklerin eklenilmediği şikayetinin süresi içinde yapılmadığı anlaşıldığından aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Davacının usulsüz tebligat şikayetinin esastan reddine, ödeme emrine eklerin eklenilmediği şikayetinin süre nedeniyle reddine.." karar verildiği Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Dairemizin 23/01/2019 tarih, 2017/767 Esas ve 2018/175 Karar sayılı kararı ile yapılan istinaf başvurusu incelemesi sonucunda "...

İcra Müdürlüğü'nün 2018/13297 esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, 31/10/2018 tarihinde mahalle muhtarlığına tebliğ edilen ödeme emrinin usulsüz olduğunu, takipten 04/11/2019 tarihinde haberdar olduklarını, muhtara tebliğ edilen fakat tebligat kanunu gereğince tebligatta belirtilen adresten taşınmış olan davacıya yapılan tebligatın 21/2. maddeye göre yapılmadığını, tebligat zarfında matbu yapıştırıldı ifadesi olmasına rağmen ihbarnamenin kapıya yapıştırılmadığını, herhangi bir komşuya, yöneticiye durumun bildirilmediğini, söyleyerek usulsüz yapılan tebligatın iptaline, ödeme emri tebliğ tarihinin 04/11/2019 olarak kabulüne, takibin durdurulmasına ve hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir....

Somut olayda davacı, yargılamanın yenilenmesi istemine konu Kadastro Mahkemesi kararının, kendisine tebliğ edilmediğini, dosyadaki tebligat evrakında kararın kendisine "bizzat" tebliğ olunduğu yazılı ise de böyle bir tebligatın kendisine yapılmadığını, tebligat evrakının gerçeğe aykırı ve usulsüz olduğunu; dolayısı ile usulsüz tebligat nedeniyle kararın kesinleşmediğini iddia etmektedir. Başka bir anlatımla yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan davacının talebi, kararın kesinleşmediği iddiasına dayanmaktadır....

    müvekkilinin usulsüz tebligatı tesadüf eseri banka hesabına bloke konulmasından sonra 09.07.2021 tarihinde öğrendiğini, tebliğ tarihinin kanunen 09.07.2021 tarihi olup müvekkilinin bu tarihten itibaren 7 gün içinde itiraz etme hakkının bulunduğunu, bu nedenle süresi içerisinde hem yetkiye, hem de borca itiraz ettiklerini, icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, takibin müvekkilinin ikamet yeri olan yetkili Tarsus İcra Dairesi'nde açılması gerektiğini, müvekkilinin böyle bir borcunun bulunmadığını, bu nedenlerle usulsüz tebligat nedeniyle icra dosyasının öğrenme tarihleri olan 09.07.2021 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesine, icra takibinin itiraz nedeniyle durdurulmasına, müvekkili üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına, mahkeme masrafları ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir....

    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara, yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; mahkemesince davacı tarafından dava dilekçesinde usulsüz tebligat iddiasınında bulunmadığı, davacı tarafından borca itirazlarını en geç 06/07/2021 tarihinde kadar yapması gerektiği halde davanın 20/09/2021 tarihinde açıldığı, bu durumda borçlunun itirazlarının süresinde olmadığı anlaşıldığından dava yasal sürede açılmadığından yetkiye ve borca itirazının süre aşımından reddine karar verilmiş olduğu görülmüştür. Halbuki dava dilekçesi incelendiğinde açık bir şekilde davacının usulsüz tebligat şikayeti olduğu anlaşılmakta olup, bu hususun göz ardı edilerek açılan davanın süre aşımından reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemesince yapılması gereken öncelikle usulsüz tebligat olup olmadığını tespit edip, sonra usulsüz tebligat var ise öğrenme tarihini belirleyip sonucuna göre taraf delillerini toplayıp davanın esası hakkında karar vermekten ibarettir....

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin REDDİNE, usulsüz tebliğ şikayeti reddedildiğinden takibe konu borca faize ve ferilerine ve yetkiye itiraz davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. İSTİNAFA BAŞVURAN TARAF VE İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı tarafından dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; usulsüz tebliğ ve borca itiraza ilişkindir....

    Maddesine göre yapılan tebligat işlemi usulüne uygun olup, tebligat mazbatası incelendiğinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Yönetmeliğine uygun olarak tebligat işleminin gerçekleştirildiği ve haber kağıdının yapıştırıldığının posta memuru tarafından açıkça belirtildiği ve mazbata üzerine bu durumun yazıldığı mazbatanın resmi evrak hükmünde olduğu anlaşılmakla davacının haber kağıdı yapıştırılmadığına dair herhangi bir delile dayanmayan aksi yöndeki iddialarına itibar edilmemiş ve usulsüz tebligat şikayetinin reddine karar vermek gerekmiştir....

    İlk derece mahkemesince; davacıların, usulsüz tebligat şikayetlerinin ayrı ayrı reddine, davacıların sair itiraz ve taleplerinin süre yönünden reddine dair karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı; davacılar vekili yasal süresi içerisinde istinaf talebinde bulunmuş, gerekli harçlar yasal süresinde yatırılmıştır. İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; söz konusu tebligat borçlu görünen müvekkil adresine gönderilen ilk tebligat olup üzerinde mernis kaydı ya da Tebligat Kanunu 21. Maddeye göre tebliğ olacağına ilişkin şerhi olmamasına karşın borçlu adreste bulunamadığından muhtara tebliğ edildiğini, tebligatı çıkaran mercii tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından TK’nun 21. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamayacağını, bilinen son adres olan Alacamescid Mah. 4. Okul Sok....

    Sulh Ceza Mahkemesinin 10/10/2012 tarih, 2012/1110 esas ve 2012/1002 sayılı kararın, bilinen son adresine 25.04.2013 tarihinde Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği ancak tebliğe ilişkin evrakta sanığın askerde olduğunun tespit edildiği, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrası ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 22. maddesi hükümleri uyarınca kıta komutanı ve kurum amiri gibi en yakın üste, usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi gerekirken Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebliğin usulsüz olduğu ve bu nedenle kararın da usulsüz olarak kesinleştirildiği dolayısıyla bu kararın kesinleşmediği, buna bağlı olarak da sanığa verilen 03/12/2015 tarihli mahkûmiyet kararının hukuki değerden yoksun olduğu anlaşılmakla, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinin, 10/10/2012 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede; Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının CMK'nın...

      UYAP Entegrasyonu