İcra ve İflas Kanunu'nda, taşınmaz üzerine konulan haczin yenilenmesi diye bir müessese mevcut olmayıp, aynı takip dosyasından olsa da konulan her haciz yeni bir haciz olup, borçlunun her hacze yönelik olarak şikayet hakkı vardır. Somut olayda, şikayetçi borçlu T1 adına kayıtlı şikayete konu taşınmazın tapu kaydına takip konusu dosya sebebiyle 08/02/2019, 28/10/2019 ve 20/01/2020 tarihlerinde haciz şerhi işlenmiştir. Oysa ki, borçlunun şikayet dilekçesinden, taşınmazın tapu kaydından, mahkemenin kabulünden ve takip dosyası içeriğinden de anlaşılacağı üzere, borçlu şikayetçinin taşınmaz kaydına işlenen son haczin 20/01/2020 tarihli olduğu ve bu haciz nedeniyle borçluya icra dosyasından gönderilen bir 103 davetiyesi bulunmadığı ve bu haczin daha önce öğrenildiğine dair dosya içerisinde bir belge bulunmadığına göre, icra mahkemesine yapılan meskeniyet şikayetinin süresinde olduğu anlaşılmaktadır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, ödeme emrinin şikayetçi borçlulara 12.01.2018 tarihinde tebliğ edildiği, Av.Şerafettin Ekinci'nin 17.01.2018 tarihinde icra dosyasına vekaletname sunduğu, (vekaletname sunulduğu tarihte dahi borca itiraz dilekçesinin verilmesinin mümkün olduğu, zira 7 günlük borca itiraz süresinin dolmadığı) dolayısıyla şikayetçilerin en geç 17.01.2018 tarihi itibariyle icra takibine muttali olduğundan, bu tarihten itibaren 7 gün içerisinde en geç 24.01.2018 tarihinde usulsüz tebligat şikayetinde bulunması gerekirken 19/07/2021 tarihinde açılan eldeki usulsüz tebligata dair şikayetinin süreaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Maddesi uyarınca usulsüz tebligat şikayeti ile İİK'nın 82/1- 12 bendi uyarınca meskeniyet iddasına dayalı haczedilmezlik şikayetidir. Ödemiş İcra Müdürlüğünün 2020/136 Esas sayılı dosyası ile davalı alacaklı vekilince davacı borçlu aleyhine işlemiş faizleri ile birlikte toplam 186.475,29 TL alacağın tahsili talebi ile İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/30 Esas, 2019/501 Karar sayılı ilamına dayalı olarak takip yapılmıştır. İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/1011 Esas, 2018/1013 Karar sayılı 16/07/2018 tarihli kararı ile borçlu T1 TMK 407. Maddesi gereğince vesayet altına alınmasına ve oğlu T2 vasi olarak atanmasına karar verilmiştir....
O halde; borçluların duruşma günü tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin iddialarının gerekirse zabıta araştırması yapılarak değerlendirilmesi ve iddianın doğru olması halinde usulüne uygun duruşma günü tebliğ edilerek yargılama yapılması maksadıyla kararın bozulması gerekmiştir. Öte yandan; borçluların 25.12.2018 tarihli icra mahkemesine başvuru dilekçesinde, borca ve imzaya itirazın yanısıra yetki itirazı ve bir kısım şikayet nedenlerinin de bulunduğu görülmektedir. İİK'nın şikayet üzerine yapılacak yargılama usulünü belirleyen 18/son maddesinde, icra mahkemesinin aksine hüküm bulunmayan hallerde, duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir edeceği, duruşma yapılmasının uygun görülmesi halinde ilgilileri en yakın zamanda duruşmaya çağıracağı ve gelmeseler bile gereken kararı vereceği düzenlenmektedir. İİK'nın 169/a-1. maddesinin son cümlesine göre ise; icra mahkemesi hakimi, yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir....
İcra Müdürlüğü'nün 2012/25339 Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takibin kesinleşmesi nedeniyle davalının taşınmazlarına 07.01.2013 tarihinde haciz konulduğunu, takip borçlusunun 11.01/2013 tarihinde takibe itiraz ederek tebligat usulsüzlüğü nedeniyle şikayette bulunduğunu, icra mahkemesince Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebliğinin geçerli olmadığı gerekçesiyle şikayetin kabulüne dair verilen kararın temyiz edildiğini, borçlunun taşınmazlara konulan haczi fek ettiğini, tebligat ile ilgili iddiaların yersiz olması nedeniyle şikayete ilişkin kararın bozulacağını ancak, davalının bu süre içinde taşınmazlarında tasarrufta bulunabileceği ileri sürerek, borca yetecek miktarda borçlunun taşınır ve taşınmaz mallarına ve 3. şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir....
süre içerisinde borca ve ferilerine itiraz edilmediği anlaşıldığından davacının diğer şikayetlerinin süre yönünden reddine dair karar verilmesi gerektiği belirtilerek 1- Davacının meskeniyet şikayetinin reddine,2- Borçlu Ayfer Pugat hakkında zorunlu takip arkadaşlığı yapılması gerektiğinden takibin iptaline ilişkin şikayetin reddine,3- Davacının diğer şikayetlerinin süre yönünden reddine karar verilmiştir....
Davacı borçlu asil istinaf dilekçesinde; 29/12/2020 tarihinde eşine 103 davet kağıdı tebliğ edilmesine imkan bulunmadığını, zira dava dilekçesinde tebligat adresinde annesi ile birlikte yaşadığını belirttiğini, eşinin evi terkinden yaklaşık 3 ay sonra 103 davetiyesinin tebliğ edildiğini, aynı çatı altında yaşamayan kişilere tebligat yapılmasının usulsüz olduğunu, kıymet takdir raporunun 27/04/2021 tarihinde tebliği ile haberdar olduğunu, 103 davet kağıdından ise mahkemede duruşma esnasında haberdar olduğunu, davayı süresinde açtığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; Şikayet, davacı adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki haczin İİK. 'nun 82/2- 12. Maddesi (meskeniyet iddiası) uyarınca kaldırılması istemine ilişkindir. Meskeniyet şikayetinin taşınmaz haczinin öğrenildiği tarihten itibaren İİK. 'nun 16. Maddesi uyarınca 7 günlük yasal süre içerisinde yapılması gerekir....
Somut olayda, davacı hakkında başlatılan icra takibinde, ödeme emri Tebligat Kanunu'nun 21/1 maddesi gereğince 29/01/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı vekili icra müdürlüğüne verdiği 12/02/2020 tarihli borca itiraz dilekçesinde ve dava dilekçesinde, ödeme emrinin tebellüğ tarihini 06/02/2020 olarak bildirmiş ve Çaylı Mahalle Muhtarınca düzenlenen ödeme emrinin 06/02/2020 tarihinde davacıya teslim edildiğini belirten tutanağı dosyaya sunmuştur. Bu halde, davacının takip dosyasından 06/02/2020 tarihinde haberdar olduğu ve İİK'nın 16/1 maddesi uyarınca şikayetin yasal süre geçtikten sonra 17/02/2020 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından, usulsüz tebligat şikayetinin süre aşımından reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacıya ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih dikkate alındığında, borca itiraz dilekçesinin yasal süresinde verilmediği anlaşıldığından, icra müdürlüğünün şikayete konu 14/02/2020 tarihli kararında usul ve yasaya aykırılık yoktur....
İcra Müdürlüğünün 2019/8985 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, sahibi olduğu tek mesken olan gayrimenkule haciz konulduğunu ve davalı tarafından satış talebi yapıldığını, söz konusu gayrimenkulde ikamet etmediğini fakat buradan aldığı kira ilke ikamet ettiği konutun kirasını ödediğini, söz konusu gayrimenkul dışında herhangi bir gelirinin olmadığını, yargı sistemini gereksiz yere meşgul etmemek adına Sakarya 4. İcra Müdürlüğünün 2019/8985 Esas sayılı dosyası üzerinden meskeniyet iddiasının kabulü ile diğer dosyalardaki hacizlerinde meskeniyet şikayetine eklenmesini istediğini, bu nedenlerden dolayı davanın kabulüne karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. DOSYADA TOPLANAN DELİLLER: Sakarya 4. İcra Müdürlüğünün 2019/8985 Esas sayılı dosyası İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Mahkemece; davacının davasının süre aşımından reddine dair karar verilmiştir....
Haciz sırasında borçlu veya alacaklı adına Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebellüğe yetkili kimse bulunduğu takdirde haciz tutanağının bir örneği bulunan şahsa verilir. Borçluya veya alacaklıya ayrıca haber verilmez. " hükmü yer almaktadır. Meskeniyet şikayeti, İİK'nın 16/1 maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre, öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlar. Takipte davacı borçluya 103 davetiyesinin 25/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, meskeniyet şikayetinin yasal süresinde yapılmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenin red kararında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen nedenlerle; ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1- b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm hukuka uygun bulunmuştur....