Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda; davacı borca itirazda bulunmuş olup, dava dilekçesinde ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği yönünde bir itirazda bulunmamış, ödeme emrinin tebliğ işleminin usulsüz olduğu iddiasını ilk olarak istinaf aşamasında ileri sürmüştür. HMK'nın 357/1. maddesi uyarınca , ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Bu nedenle davacının dava dilekçesinde yer almayan ve istinaf aşamasında öne sürdüğü ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği yönündeki iddiası incelenmemiştir. O halde, davacıya ödeme emrinin 27/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacı borçlunun ödeme emrine yönelik usulüne uygun şekilde ileri sürülmüş bir usulsüz tebliğ şikayetinin bulunmadığı, davacı borçlunun yasal beş günlük süreden sonra 01/06/2018 tarihinde açtığı davada mahkemece davanın süre yönünden reddine dair karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır....

başlattığı dönemde sürekli hastanede olması ve itiraz hakkının olmaması nedeni ile gecikmiş itirazın kabul edilmesini, takipte borçlunun yerleşim yeri Konya İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, alacaklıya borcu bulunmadığını, takibe dayanak sözleşmede yazılı taşınmazın alacaklıya devredildiğini, dayanak sözleşmedeki imzanın murise ait olmadığını belirterek tebliğ tarihinin 12/10/2020 olarak düzeltilmesini yetkiye borca ve imzaya itirazının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasını aksi halde gecikmiş itirazın kabulünü istemiştir....

No:58 – SİLİVRİ adresinde ikamet ettiğini, müvekkili T1 adına muhtara yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, ayrıca takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığını, takipteki borçlu adresinin Silivri olduğunu, çekin keşide yerinin de takip konusu çekte Bakırköy’de keşide edilmediğini, bu yüzden yetkili mahkeme ve icra dairelerinin Silivri olması itibariyle Bakırköy icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olmadığını, takip konusu çek suretindeki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, bu yüzden yapılan icra takibindeki imzaya da açıkça itiraz ettiklerini beyan ederek, anılan sebepler doğrultusunda usulsüz tebligatın iptali ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 25.01.2022 tarihi olarak düzeltilmesine ve tespitine, yetki itirazının kabulü ile icra dosyasının yetkili Silivri İcra Müdürlüğüne gönderilmesine, takibin ve ödeme emrinin iptaline, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SEBEPLER: Dava, İİK'nın 170. maddesi uyarınca imzaya itirazdır. Gebze İcra Müdürlüğü'nün 2020/24918 esas sayılı dosyasının tetkikinden; davalı alacaklı T3 tarafından davacı borçlu Berkcan İnşaat Şirketi hakkında toplam 82.179,30 TL alacak üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, borçluya örnek 10 ödeme emrinin 22/08/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından Gebze 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2020/332 esas 2020/616 karar sayılı dosyasında ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayet yapıldığı, mahkemece yapılan yargılama neticesinde usulsüz tebligata ilişkin şikayetin kabulü ile ödeme emrinin ıttıla tarihinin 04/09/2020 olarak tespitine karar verildiği, kararın 10/02/2021 tarihinde kesinleştiği, düzeltilen tebliğ tarihine göre borçlunun 5 günlük yasal süresi içinde tarafından 05/09/2020 tarihinde imzaya itiraz ettiği anlaşılmıştır....

İcra Müdürlüğünün 2017/14009 E sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davalı alacaklı tarafından diğer borçlu ile birlikte davacı borçlu aleyhine bir adet çeke dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe başlandığı, örnek 10 ödeme emrinin davacı borçluya 14/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal 5 günlük süreden sonra 19.10.2021 tarihinde imzaya ve borca itiraz ettiği görülmüştür. İİK.nun 168/1. maddesinin 3, 4 ve 5. bentleri hükmüne göre, borçlunun borçlu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, imzaya itirazını ve takibin müstenidi olan senedin kambiyo senedi vasfına haiz olmadığına yönelik şikayetini yasal 5 günlük süresi içerisinde icra mahkemesine yapması zorunludur....

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; borçluya tebliğ edilen icra emrine karşı İcra ve İflas Kanunu md.118'de belirtilen (5) günlük yasal süre içerisinde ayrıca ve açıkça bir dilekçe ile borçlunun imzaya itirazı bulunulmadığını, uyuşmazlık konusunun daha önce dava edilmiş olduğu ve kesin hüküm bulunduğunu, davacının yargılamayı uzatmak amacıyla kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davacı borçlunun haksız ve hukuki dayanaktan yoksun imzaya itiraz talebinin reddine, davacının itirazının kötüniyetli olduğu dikkate alınarak %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yine bu miktar üzerinden %10 para cezasına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: 1) Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde; Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının REDDİNE; 2) Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işlemi 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine aykırı ve dolayısıyla usulsüz olmakla mahkemece imzaya itirazın süresinde olduğunun kabulü ile esasının incelenmesi doğrudur....

    Davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine, 10/08/2018 düzenleme, 15/09/2018 vade tarihli, 55.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmış, davacıya 18/03/2019 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiş, 06/05/2019 tarihinde açılan dava ile tebligat tarihinin 30/04/2019 tarihi olarak düzeltilmesi ve borca itiraz nedeniyle takibin durdurulmasına karar verilmesi istenilmiş, mahkemece usulsüz tebligat şikayetinin kabulüne, borca itirazın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, tebligat tarihinin düzeltilmesine yönelik bir istinaf talebi bulunmamaktadır. Düzeltilen tebliğ tarihine göre borca itiraz süresindedir....

    Davacı aynı zamanda borca ve imzaya da itiraz etmiş ise de, İİK 168. maddesi gereğince bu başvurunun 5 gün içerisinde yapılması gerekmekte olup bu süre hak düşürücü süre olduğundan ve davacı tarafça 5 günlük yasal itiraz süresi geçtikten sonra itirazda bulunulduğundan itirazın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Ayrıca İİK da şikayete ilişkin hükümlerde tazminat düzenlemesi bulunmadığından ve borca ve imzaya itiraz esasa girilmeden reddedildiğinden davalı taraf lehine tazminat ve davacı aleyhine para cezası takdir edilmemiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle; Usulsüz tebligata ilişkin şikayetin reddine, davacının borca ve imzaya itirazlarının süre aşımı nedeniyle reddine, yasal şartları bulunmadığından davacı aleyhine para cezası ve tazminat takdirine yer olmadığına, " karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20....

    Dava dilekçesinde davacıya yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığından, tebliğ tarihinin düzeltilmesi, bu talep kabul edilmediği takdirde gecikmiş itirazın kabulü ile imzaya ve borca itiraz nedeniyle takibin durdurulması istenilmiş olup, ilk derece mahkemesince usulsüz tebliğ şikayetinin reddine karar verilmesine rağmen, takip dosyasında davacıya yapılan tebliğin öğrenme tarihinin 23/06/2022 tarihi olarak tespitine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince usulsüz tebliğ şikayetinin reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır. Usulsüz tebliğ şikayetinin ve gecikmiş itirazın doğuracağı hukuki sonuçlar farklı olup, gecikmiş itirazın, ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olması halinde değerlendirilmesi mümkün olduğundan, bu hali ile, hüküm fıkrası kendi içinde çelişki içerdiği gibi, kurulan hüküm infaza da olanaklı değildir. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK'nın 297. maddesinde belirtilmiştir....

    UYAP Entegrasyonu