Haciz ihbarnamesi tebliğ işleminin usulsüzlüğü ancak ilgilisi tarafından İİK'nun 16.maddesi uyarınca yasal sürede icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürülmesi halinde değerlendirilebilecek bir husus olup, icra müdürlüğünce kendiliğinden nazara alınıp tebligatın usulsüz olduğu değerlendirilerek alacaklının haciz isteminin reddine karar verilemez. O halde mahkemece icra müdürlüğünün, alacaklının haciz isteminin reddine dair 28.10.2014 tarihli işleminin yukarıda açıklanan gerekçelerle iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, üçüncü kişiler tarafından icra mahkemesine getirilmiş usulsüz tebligat şikayeti olmadığı halde, tebliğ işlemi denetlenip haciz ihbarnamesi tebligatlarının usulsüz olduğundan bahisle şikayetin reddi şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir....
talep etmiş, mahkemece; borçlu tarafından, 103 davetiyesinin tebliğinin usulsüz tebliğ edildiğine dair ayrı bir şikayet davası açıldığı ve tebliğ tarihinin düzeltildiği iddia ve ispat olunmadığından bahisle 103 davet kağıdı tebliğ tarihine göre şikayetin süreden reddine karar verilmiştir....
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Borçlu vekili takip dosyasına sunduğu 17.12.2015 tarihli itiraz dilekçesinde, tebligatın usulsüz olduğunu 15/12/2015 tarihinde öğrendiklerini ifade ettiğine göre mahkemece; borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayeti yasaya uygun olarak kabul edildiğinden, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebligat tarihinin öğrenme tarihi olan 15.12.2015 olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, şikayet tarihinin öğrenme tarihi olarak kabulü isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile ... 4....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından borçlu şirket aleyhine genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun icra mahkemesine başvurarak, usulsüz tebligat şikayeti ile ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini talep ettiği, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Tebligat Kanunu'nun 10. maddesinin 1. fıkrası "Tebligat tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adreste yapılır" hükmü düzenlenmiştir. Bu hüküm tüzel kişiler için de geçerlidir....
Davacı şikayet konusu takipte ödeme emrinin usulüne aykırı olarak tebliğ edildiğini beyan etmiş ise de; itiraz ve şikayetlerini süresinde kullandığından usulsüz tebligat şikayetinde hukuki yararı bulunmadığı değerlendirilerek bu şikayeti yerinde görülmemiştir. Davacı takip dayanağı çekte lehdar olduğunu ve çek tazminatı ve ferilerinden sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek borca itiraz etmiş olup; Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre; Çek tazminatından muhatap banka nezdinde çekin karşılığını bulundurmayan keşideci sorumludur. Bu sebeple Lehdarın çek tazminatından sorumluluğu yoluna gidilemez. Asıl alacaktan sorumlu olmayan Lehdarın çek tazminatına bağlı olarak hesaplanacak takip ferilerinde de sorumlu olmaması eşyanın tabiatındandır. Ancak davacı çek komisyonuna da itiraz etmiş olup Çek komisyonundan keşideci, lehdar ve ciranta da sorumludur Tüm bu sebeplerle davanın kısmen kabul kısmen reddine" dair karar verildiği görülmüştür....
Her ne kadar borçlu icra mahkemesine gecikmiş itiraz olarak başvurmuş ise de, itiraz dilekçesi içeriğine ve talebin ileri sürülüş şekline göre başvurunun usulsüz tebligat şikayeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Usulsüz tebliğe ilişkin şikayetin, İİK.nun 16/1. maddesi uyarınca; borçlunun, tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten itibaren yedi gün içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekir. Borçlu şikayet dilekçesinde; öğrenme tarihinin 02.04.2015 tarihi olduğunu, bir başka anlatımla tebligattan anılan tarihte haberdar olduğunu bildirmiş, icra mahkemesine ise bu tarihten itibaren İİK.nun 16/ 1. maddesinde belirtilen yasal 7 günlük süreyi geçirdikten sonra 10.04.2015 tarihinde başvurmuştur. Bu durumda, mahkemece, şikayetin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru değil ise de, sonuçta istem reddedildiğinden sonucu itibariyle doğru olan mahkeme kararının onanması gerekmiştir....
aleyhine icra takibi başlatıldığını 08/01/2021 tarihinde tebliğ edilen 103 davetiyesi ile öğrendiğini ve dosyada yapılan incelemede "örnek no:7 ödeme emri" tebligatının usulsüz olduğu ve takibin usulsüz tebligat ile kesinleştirildiğinin tespit edildiğini ve takip konusu borcun tamamına (asıl alacak, faiz, vekalet ücreti ve tüm fer'ileri yönünden) yasal süresi içerisinde 11/01/2021 tarihinde itirazda bulunulduğunu, tebligatın usulsüz olması sebebi ile takibin itiraz neticesinde İİK 66. madde gereğince durdurulmasına, usulsüz tebligata istinaden yapılan kesinleştirme işlemlerinin ve kesinleşme neticesinde konulan hacizlerin fekki icra müdürlüğünden talep edilmişse de, taleplerinin 12/01/2021 tarihinde reddedildiğini belirterek, müvekkilinin adresine yapılan ve iade edilen tebligatın usulsüzlüğüne, ödeme emrinin tebliğ tarihinin 08/01/2021 olarak kabulü ile borca itirazın yasal süresi içerisinde yapıldığına karar verilmesini talep etmiştir....
üzerinden dava açma ve itiraz etme yetkisi için talepte bulunulduğunu, mahkemece verilen 02/05/2021 tarihli karar ile yetki verilmesi üzerine yasal itiraz süresi olan 7 (yedi) günlük süre içinde 07/05/2021 tarihinde huzurdaki davanın ikame edildiğini, icra takibinin 22/04/2021 tarihinde öğrenildiğine ilişkin tespitin yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, dava açma süresinin 03/05/2021 tarihinde başladığını, mahkemenin iddia ettiği gibi icra ödeme emrine itiraz etmenin vasinin genel yetkisi kapsamında olması ve vesayet makamının onayına ihtiyaç duyulmamasının söz konusu olmadığını, vesayet makamının talebi değerlendirdiğini ve vermiş olduğu kararda işlemin izin gerektiren işlemlerden olduğunu beyan ederek gecikmiş itiraz için vasiye onay verildiğini, yerel mahkemenin, Yalova Sulh Hukuk Mahkemesince verilen ve kesinleşen mahkeme kararını görmezden gelerek ve bu kararı bertaraf edecek şekilde aleyhe karar verdiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir....
üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, kararın kaldırılması sonrasında ilk derece mahkemesi tarafından ,davacının usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile ödeme emrinin ıttıla tarihinin 23.05.2017 olarak düzeltilmesine , dayanak sözleşme incelendiğinde, takibe konu senede "açıkça yapılan bir atıf " mevcut olmadığı ve sözleşme tarihi ve bedelin takibe dayanak senedin düzenleme tarihi ve bedeli ile örtüşmediği gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiştir....
Bu süre geçirildikten sonra yapılan itiraz geçersizdir. Borçlu, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu da iddia ettiğine göre, mahkemece, öncelikle borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik şikayeti konusunda inceleme yapılıp, anılan şikayetin yerinde görülmesi halinde, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilerek borçlunun diğer itirazlarının incelenmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek, ödeme emri teblgatının usulsüz olup olmadığı ve buna ilişkin şikayetin süresi içinde yapılıp yapılmadığı saptanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....