Davacı borçluya örnek 7 ödeme emrinin 23/08/2021 tarihinde TK 21 maddesi uyarınca tebliğ edildiği, davacı borçlunun 26/08/2021 tarihli borca itiraz dilekçesini PTT kanalıyla gönderildiği, itiraz dilekçesinin İcra Müdürlüğünce 02/09/2021 tarihinde dosyasına havale edildiği, borca itiraz dilekçesinde ödeme emrinin 23/08/2021 tarihinde tebellüğ edildiğinin bildirildiği, davacı borçlunun bu tarih itibariyle takipten haberdar olduğu, davacının İİK'nın 62 maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 7 günden sonra itiraz ettiği, İİK'nun 16.maddesi ve TK'nuna göre usulsüz tebligat şikayetinin öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içerisinde mahkemeye yapılması gerektiği, davacı vekilinin kabulünde olduğu gibi davacının usulsüz tebligattan 26/08/2021 tarihinde haberdar olduğu kabul edilse bile bu tarihten itibaren de 7 günlük süre içerisinde davanın açılmadığı, davanın 7 günlük süreden sonra 09/09/2021 tarihinde açtığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine ilişkin kararın yerinde olduğu...
Bu haliyle en geç 28/06/2018 tarihinde haberdar olduğu anlaşılmış olup, 16/08/2021 tarihinde mahkememize yapılan usulsüz tebliğ başvurusu İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre geçirildikten sonra olduğundan, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Ayrıca borçlu vekilinin ileri sürdüğü imzaya itiraz ile kambiyo senedine dair olmadığına yönelik iddialar 5 günlük yasal süreden sonra yapıldığından şikayet ve itirazlarında süre aşımından reddine karar verildiği" şeklindeki gerekçe ile " Usulsüz tebliğ şikayetinin süre aşımından reddine, Sair şikayet ve itirazların süre aşımından reddine, Yasal şartlar bulunmadığından davalı lehine tazminat ve para cezası takdirine yer olmadığına," karar verilmiştir....
Ancak, somut olayda, davacıya, icra dosyasında gönderilen ve şikayet konusu olan ödeme emri tebliğ mazbatasının tebliğ tarihinin 02/07/2020 tarihi, Bursa 10. İcra Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava tarihinin ise 24/06/2020 tarihi olduğu, dolayısıyla, dava tarihinin ödeme emri tebliğ tarihinden önceki bir tarih olduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf haricen, ihtiyati haciz sırasında haberdar olarak dava açtığını ileri sürmüştür. Buna göre, her ne kadar Bursa 10. İcra Hukuk Mahkemesi'nde icra takibine yönelik olarak dava açılmış ise de; kambiyo senetlerine özgü icra takibinde itiraz süresi ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği tarihten başlayacağından ve somut olayda, tebliğ tarihi Bursa 10. İcra Hukuk Mahkemesinde açılan dava tarihinden sonra olduğundan, mahkemece, bu durum gözetilerek şikayetin değerlendirilmesi gerekirken süre yönünden reddine dair verilen karar isabetli değildir....
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12/02/1969 tarih ve 1967/172- 107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez. Somut olayda, şikayetçi 3. kişi Fatma Boyraz’a 06.02.2017 tarihinde 103 davet kağıdı tebliğ edilmiş ve buna yönelik olarak usulsüz tebligat şikayeti ileri sürülmemiştir....
Somut olayda şikayete konu takip dosyasında borçlu adına çıkarılan örnek 103 davet kağıdının 18.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun bu tebliğ işleminin usulsüz olduğu yönünde bir iddiasının bulunmadığı görülmüştür.Bu durumda örnek 103 davetiyenin tebliğ tarihi olan 18.09.2014 tarihinin öğrenme tarihi olarak kabulü gerektiğinden, borçlunun 13.10.2014 tarihinde yaptığı şikayet İİK. nun 16/1.maddesinde öngörülen yedi günlük yasal süreden olup, mahkemece istemin süre aşımından reddedilmesi gerekirken, esasına incelenmesi isabetsiz ise de sonuçta istem reddedildiğinden, sonucu doğru mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir....
Takip dosyasının incelenmesinde; borçluya 19/11/2015 tarihinde örnek 10 nolu ödeme emrinin tebliğ edildiği, borçlunun 23/11/2015 tarihinde yasal sürede icra mahkemesine başvurarak kambiyo şikayeti ile birlikte borca (ve icra dairesinin yetkisine) itiraz ettiği, yine borçlunun, -arasında fiili haciz işlemi uygulanan aracının da bulunduğu adına kayıtlı tüm araçların üzerindeki haciz ve yakalama şerhinin kaldırılması amacıyla- bakiye miktarı itiraz tarihinden sonra 29/12/2015 günü ödediği ve dosyanın aynı tarihte infazen işlemden kaldırıldığı görülmektedir. Açıkça itiraz ve şikayetten vazgeçilmeksizin, borcun cebri icra tehdidi altında ödenmesi itiraz ve şikayeti konusuz kılmaz. Her dava ve şikayet, davanın açıldığı (şikayetin yapıldığı) andaki şartlara göre değerlendirilir....
Aynı Kanun'un 16/1. maddesinde ise; "Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır." düzenlemesi mevcut olup, buna göre, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin iddia, şikayet niteliğinde olup, usulsüzlüğün öğrenildiği tarihten itibaren (7) gün içinde icra mahkemesine şikayet yoluna gidilebilir. Somut olayda, borçlu ... ... Ltd. Şti. vekilinin 12.12.2013 havale tarihli itiraz dilekçesiyle icra müdürlüğüne başvurarak, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, takipten 11.12.2013 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürmekle beraber borca ve faiz oranına itiraz ettiği görülmektedir....
nün 2016/27060 E. sayılı dosyasındaki borçluların hak ve alacaklarının haczi için davacıya İİK. m. 89 gereği 1., 2. ve 3. haciz ihbarnameleri tebliğ edidiğini, tebliğlerin usul ve yasaya uygun olduğu davanın reddi gerektiğini, İİK. m.89 gereği davacı borçlunun 2. haciz ihbarnamesine de itiraz hakkı bulunduğunu ve 2. haciz ihbarnamesinin de 17/10/2022 tarihinde davacı borçlunun eşine tebliğ edildiğini, davacının eşine tebliğ edilen 2. haciz ihbarnamesine itiraz imkanı da varken davacı bu itiraz da yapmadığını ve eldeki şikayeti davasını açtığını, dava memur işlemini şikayet olduğunu, iş bu davanın ikamesine ise taraflarının sebebiyet vermediğini yüksek yargı kararları uyarınca eldeki davada yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacı üzerinde bırakılması gerektiğini, iş bu nedenle istemin mahkemece kabulüne karar verilecek olsa bile yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresi içerisinde açılmadığını, borçluya 02/10/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, tebligatın usulüne uygun yapıldığını, davacının imza ve kaşeye ilişkin beyanlarını kabul etmediklerini, çekteki imzanın gerçek olduğunu, davanın reddine karar verilmesini, kötü niyetli olan davacı borçlu aleyhine takip miktarının %20 oranında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece 2019/1070 Esas 2020/440 Karar sayılı kararı ile dosyanın infazen işlemden kaldırılması nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, söz konusu kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine dairemiz 2021/660 Esas 2021/657 Karar sayılı kararı ile dosyanın infazının şikayet ve itiraz geri alınmadığı sürece usulsüz tebligat şikayeti ve imza itirazının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir....
Somut olayda; alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız takipte, borçlunun ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ve ödeme emrinin takip talebine aykırı şekilde düzenlendiğini ileri sürerek şikayet yolu ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır....