Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren TBK 125. md. (eski 146.md.) göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 29/09/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 25/07/2017 tarih ve 2014/6673 başvuru numaralı Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli 2009/4-383 E-2009/517 K sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile TMK 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, HGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde dava açılması gerekir....

    Mahkemece yapılan yargılama sonucu: dava konusu 216 nolu parselle ilgili kütük sayfasının kapatılmadığı, davada baştan itibaren hukuka uygun bir tescilin söz konusu olmadığı, HMK'nın 1007. maddesindeki şartların olayda mevcut bulunmadığı, davanın davacı tarafından ... aleyhine açılması gerektiği belirtilerek husumet yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmştir. Dava, TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”...

      Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesinden ve kamulaştırmasız el atma isteminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında; kişilerin mal varlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta; sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Davanın açıklanan niteliğine göre; TMK 1007. maddeye göre açılan tazminat davasında, davalı olarak Hazinenin taraf gösterilmesi gerekirken, dava Kadastro Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılmıştır....

        Dava TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 1-Davacının temyiz itirazları bakımından; ikinci bentde açıklanan nedenlerle davacının doğmuş bir zararından bahsedilemeyeceğinden temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı Hazinenin temyiz itirazları bakımından; 4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır....

          ın TMKnun 407. maddesi gereği kısıtlanmasını istemiş; ... Sulh Hukuk Mahkemesince 25.05.2016 gün ve 2016-4-2016-381 sayılı kararı ile ...'ın TMKnun 407. maddesi gereğince kısıtlanarak kendisine kardeşi ...'ın vasi atanmasına karar verilmiş; Kısıtlı adayı tarafından atanan vasiyi kabul etmediğinden bahisle karara itiraz edilmiştir. Vasinin şahsına ilişkin itiraz talebi ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 27.07.2016 günlü yazısı ile itirazın değerlendirilmesi için denetim makamına gönderilmiş, denetim makamı sıfatıyla ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 03.08.2016 gün ve 2016/426-314 D.iş sayılı kararı ile itirazın reddine, dosyanın gereği için ......

            Hemen belirtilmelidir ki, iddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine göre davada dayanılan sebebin sahte isimlerden kaynaklanan Türk Medeni Kanunu'nun 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescil olduğu açıktır. Öyleyse, iddianın bu nitelendirilmesine göre, davanın mülkiyet hakkı sahiplerince açılması gerekeceğinde kuşku yoktur. Bir başka ifade ile kayıt maliki olmayan Hazine ve Tapu Sicil Müdürlüğü'nün dava açma sıfatlarının bulunduğu söylenemez. Esasen, Hazine bakımından Türk Medeni Kanunu'nun 1007. (eski 917) maddesinden kaynaklanan bir zararın da henüz gerçekleşmediği sabittir. Hal böyle olunca, davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir....

              Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Davacının tapu kaydı, dava tarihinden önce hükmen iptal edildiğine ve dava konusunun 4721 sayılı TMK’nin 1007. maddesinden kaynaklı tazminat talebi olduğu anlaşıldığına göre; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 02.07.2021 tarihli ve 211 sayılı kararı ile hazırlanan, 09.07.2021 tarihli ve 31536 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Yargıtay (5.) Hukuk Dairesinin görevi cümlesinden bulunmakla, dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 01.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

                nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınması gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir....

                  Dava, TMK 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen, bozmanın gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Oysa bozma kararına uyulmakla, taraflar lehine usulü kazanılmış hak ve mahkemeye de karar gereklerini yerine getirme yükümlülüğü doğar. Şöyle ki; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi tarafından davanın TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu kabul edilerek, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümleri yönünden mülkiyet hakkını kullanma olanağı kalmadığı olgusundan hareketle bu bölümlerin değerinin belirlenmesi gereğine değinilmiş, mahkemece de bozma kararına uyulmakla birlikte Hazine tarafından, davacılar aleyhine tapu iptali davası açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

                    ın ilgi ve bakımı ile doldurulabileceği düşüncesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyanın incelenmesinden TMKnun 404/1.maddesi gereğince yaşının küçüklüğü nedeniyle kendisine vasi atanan ...'ın 16.10.1998 doğumlu olduğu ve temyiz incelemesinin yapıldığı tarih itibariyle 18 yaşını doldurduğu anlaşıldığından TMKnun 404.maddesi uyarınca hakkındaki vesayet kararı kendiliğinden sona ermekle, ... .yönünden davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi için hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2-Diğer çocuklar ... ve ... yönünden yapılan inceleme sonucunda; Dosyanın incelenmesinden çocukların anneleri Selda ile babaları Mahmut'un boşanmaları neticesinde velayetlerinin babaya bırakıldığı, velayet kendisine bırakılan baba -//- Mahmut'un 06.11.2013 tarihinde.......

                      UYAP Entegrasyonu