Bu bağlamda davalı şirketin hasar prim dengesine ilişkin davacıya göndermiş olduğu ihtarnamenin veya uyarının kar amacı olan davalı şirket açısından ticari yaşamın gereği olarak çekilmiş olması karşısında, davacı şirketin salt bu ihtarnameden veya uyarılardan dolayı çalışma motivasyonunun bozulması, buna bağlı olarak lehine olan yasal düzenlemeleri bile gözardı ederek, davalıdan sözleşmenin feshini istemesi, davalının sözleşmeyi istem doğrultusunda fesh etmesi karşısında, kabulün aksine artık davalının feshinin haksız olduğunun kabulü olanaklı değildir....
Havalimanına doğrudan uçuş (hava yük taşımacılığı konusunda) anlaşma yapıldığını, davalı şirketin anlaşmanın aksine ilk uçuşunu ... ... üzerinden kabil şeklinde yaptığını, bunun üzerine ... ...'nin davalıya uçuşların sözleşmeye göre doğrudan yapılması konusunda ihtarname çektiğini, davalı şirketin 2. Uçuşu da aktarmalı olarak yapması üzerine ... ...'nin sözleşmeyi fesh ettiğini, davalı şirketin sözleşmeye, TSHK'ya ve Uluslararası Konvansiyonlara aykırı hareket ettiğini ve şirketi gecikmelerden dolayı günlük 90.000,00 USD zarara uğrattığını ve ticari itibarını zedelediğinden dolayı sözleşmeyi fesh ettiğini, ... ... şirketince davalı şirkete sözleşme aktedilirken 200.000 USD pey akçesi ödendiğini, ilk iki uçuş sebebiyle 200.000 USD'den 66.666,66....
./02/2012 tarih ve 2011/49-2012/50 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkillerinin şirketin feshini ve şirket ana sözleşmesinin VII maddesi gereğince, müddet sonunda şirketin fesh edilip tasfiye edilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını ihtaren talep etmiş olduğunu, komandite ortağın ihtarnamelere cevap vermediği gibi ihtarnamenin gerekliklerini de yerine getirmediği şirketin genel kurul toplantılarını da yapmadığını, komandite ortağın şirketi yasalara ve ticari teamüllere uygun yönetmediğini, komanditer ortaklara bilgi verilmeyip kâr paylarının dağıtılmadığını, bu nedenlerle öncelikle ve acilen şirket ve müvekkillerinin daha fazla zarara uğramaması...
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2002 yılında makina araç pazarlama faaliyeti için kurulduğunu, davacı ile 2006 yılında Bayilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkil şirketin 2020 yılı içinde faaliyetlerini sona erdirmeye karar verdiğini, sadece davacı ile değil tüm Türkiyede çok sayıda bayileri ile akdedilmiş sözleşmellerini ihbar sürelerine uyarak fesh ettiğini, müvekkil şirketin Türkiye'deki tüm satış ve dağıtım faaliyetleri sona erdirildiği, 2020 yılı Eylül ayı itibariyle müvekkil şirketin artık Türkiye'de tek bir bayisi bulunmadığını, Şirketin ... de buluna: fabrikası ve şubesi 15.10.2021 tarihli Genel Kurul ile kapatıldığını, kararın 22.10.2021 tarihli TTSG yayınlandığını, müvekkil şirket mallarının ve borçlarının tasfiyesini takiben, tasfiye işlemleri de tamamlarımak suretiyle İstanbul Ticaret Sicilinden terkin edileceğini, ayrıca müvekkil şirketin defter ve kayıtları ile SGK den celp edilecek çalışan sayısına göre aylardır ticari faaliyetinin bulunmadığı, muhasebe...
işaret etti ise de ; söz konusu alacakları ticari defterlerde tespit edilemediği, mali müşavir bilirkişisi ve hukuk hesap bilirkişisinin 19/03/2024 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere; dosya içinde mevcut 27.08.2015 tarihli bayilik sözleşmesi ve “ Costplus” sistemi ile ilgili anlaşmanın taraflar arasında imzalanmadığı, imzalı bir nüshasının da dosyaya sunulmadığı taraflarca anlaşıldığı ileri sürülen “ Costplus” sisteminin tek taraflı fesh edildiği ve yeni bir sözleşme yapıldığı, davalı şirketçe sözleşmenin imzalı suretinin 23.03.2017 tarihinde sunulduğu, taraflar arasında 2016 yılı “Distribütör çalışma koşulları “ başlıklı sözleşme hükümlerine göre ticari ilişkinin devam ettiği, bayilik sözleşmesinin 27.08.2015 tarihli olduğu ancak davacı şirket tarafından imzalı nüshasının dosyaya sunulduğu ve davacı şirketin bu sözleşmeyi 07.09.2006 tarihli ihtarı ile tek taraflı olarak fesh ettiği, sözleşmenin 12. maddesinde fesh hükümleri taraflarca kabul edilmiş olmakla 12. maddenin...
Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmeden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Davacının uyuşmazlık konusu sözleşmeyi ticari işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davalı idare uyuşmazlık konusu işi ticari işletmeleriyle ilgili olarak değil, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir. Açıklanan gerekçe ile eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir. Bu nedenle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Petrol firmasını kurmak suretiyle müvekkili şirketin intifa hakkının bulunduğu istasyonda ticari faaliyete başladıklarını, müvekkili şirketin iyiniyetli olarak istasyonun atıl kalmaması ve ticaretin devam etmesi adına bu devre muvafakat göstermek suretiyle davalılardan ...Petrol ile 15.11.2012 tarihinde bayilik sözleşmesi akdedildiğini, davalıların kullanım hakkı müvekkili şirkete ait olan akaryakıt istasyonunda, müvekkili şirketin yazılı bir muvafakatı olmaksızın, taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesi fesh edilmiş olmasına rağmen, istasyonun terk ve tahliye edilmemesi sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı, uğrayacağı kar kaybı ile bu yöndeki diğer maddi zararlarının da tazmini talep ettiklerini ileri sürerek, davalıların müdahelesinin men'ine ve kal'ine, müvekkili şirketin intifa hakkkına sahip olduğu taşınmazı kullanamamasından ve müvekkili şirketin markasına zarar verilmesinden kaynaklı oluşan zararların tazminine yönelik şimdilik 50.000 TL bedelin davalılardan müştereken...
Noterinin 34178 yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin süresinde yenilendiği, 1 yıl süre ile uzadığı, sözleşmenin fesh edilmesi halinde uğranılan zarar ve personel çıkışları nedeni personelin alacakları nedeni ile fatura düzenleneceğinin ihtar edildiğini, davalı tarafın 22/12/2017 tarihinde Beşiktaş 5. Noterliği nin 23659 yevmiye nolu ihtarnamesi ile 31/01/2018 tarihinde sözleşmenin fesh edildiğini bildirdiğini, haksız fesih nedeni ile müvekkilin uğradığı kar kaybı sebebi ile müvekkili şirketin 01/01/2018 tarih ve 001262 no fatura ile 859.138,58 TL bedelli aylık kar alacağına ilişkin faturayı davalı tarafa tebliğ etiklerini davalı tarafın Beşiktaş 5. Noterliğinin 24/01/2018 tarih ve 01553 yevmiye nolu ihtarnamesi ile faturayı iade ettiğini, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarına 01/01/2018 tarih ve 001263 nolu 1.805.390.06 nolu fatura düzenlediklerini, bu faturanında Beşiktaş 5....
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğün'den davacının ticaret sicil kayıtları celp olunarak incelendiğinde; davacı şirkete ait, 22 Ekim 1996 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan, şirketin idaresi başlıklı 9. Maddede " şirketin işleri ve muameleleri ortaklar kurulu tarafından seçilecek bir veya birkaç müdür tarafından yürütülür, ilk 20 yıl için şirket ortaklarından Mehmet Birol Eroğuz şirket müdürü olarak seçilmiştir" şirketin temsili başlıklı 10....
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın HMK 107 madde çerçevesinde belirsiz alacak davası şartlarını karşılamadığını, taraflar arasında ticari ilişkinin müvekkili şirket tarafından feshedilmediğini, bu iddianın gerçek dışı olduğunu, davacının bayilik sözleşmesi yürürlükte iken kendi ticari faaliyetleri sebebi ile finansal güçlük yaşadığını, davacının talep ettiği zararların muğlak ve belirsiz olduğunu , hukuksal karşılığı bulunmadığını davacının manevi tazminat talebinin haksız olduğunu, davacının yaşadığını iddia ettiği itibarı kaybı veya sektörde başka iş yapamaması hususu ile müvekkili davalı şirketin bir ilintisinin bulunmadığını, davalı şirketin bayilik sözleşmesinde yer alan edimlerine tüm sözleşme süresi boyuncu büyük bir özenle yerine getirildiğini, manevi tazminat talebinin hiç bir unsurunun olayda gerçekleşmediğini, itibar kaybına yönelik sonucun varlığı bir yana herşeyden önce ortada müvekkili davalı şirket tarafından gerçekleştirilmiş bir...