"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL KANUN YOLU : TEMYİZ Dava konusu 622 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti 1976 yılında yapıldığına ve davacı tarafından çekişmeli taşınmazın yarı payının kadastrodan sonra 1983 yılında satın alındığı belirtilerek muhik bir tazminat karşılığında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulduğuna göre, davanın kadastrodan sonraki hukuki sebebe dayalı olarak açıldığının kabulü gerekir. Davanın açıklanan bu niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 30.01.2019 tarih, 2019/1 sayılı ve önceki tarihli kararları ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin görev alanına girmekte olduğu halde Yargıtay Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'nun 17.12.2015 tarih ve 2015/32647 Esas, 2015/31778 Karar sayılı kararı ile dosyanın temyiz incelemesi yapmakla görevli Yargıtay 8....
Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle verilen direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından yolsuz tescil durumunun oluşup oluşmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.06.2010 gün ve 2010/14-274 E., 2010/356 K. sayılı kararının eldeki davaya bir etkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; Türk hukuk sisteminde tapu kayıtlarının oluşumunda "illilik", diğer bir anlatımla "sebebe bağlılık" prensibi esas alınmış olup, bu prensip uyarınca tescilin geçerli ve haklı bir sebebe dayanması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1024. maddesinin 2. fıkrasında "Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur" şeklinde açıklanmıştır....
Mahkemece, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 4086 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28.02.1995 tarihinden önceki bir tarihte (27.07.1963) yapıldığı, bu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 3573 sayılı Kanunda, 4086 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce bu kanuna göre tahsis edilen taşınmazların amacı dışında kullanılamayacağı konusunda tapu kayıtlarına şerh verileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, yasaların yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanabileceğinin açıkça düzenlemediği hallerde geçmişe dönük olarak uygulanmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla davaya konu şerhlerin yasal ve hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve tapu kayıtlarındaki şerhin kaldırılmasına karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir....
tek bir hukuki işleme dayalı olarak taşınmazın tapu kaydına uygulandığı, davacının aynı hukuki sebebe dayalı olarak eldeki davayı açtığı ve Van 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/601 Esas-2023/72 Karar sayılı dosyasında davacı lehine vekalet ücreti takdir edildiği gözetilerek, davacı lehine bu dosyada sadece yargılama giderine hükmedilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde vekalet ücreti de takdir edilmesi doğru görülmemiştir....
tek bir hukuki işleme dayalı olarak taşınmazın tapu kaydına uygulandığı, davacının aynı hukuki sebebe dayalı olarak eldeki davayı açtığı ve Van 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/601 Esas-2023/72 Karar sayılı dosyasında davacı lehine vekalet ücreti takdir edildiği gözetilerek, davacı lehine bu dosyada sadece yargılama giderine hükmedilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde vekalet ücreti de takdir edilmesi doğru görülmemiştir....
tek bir hukuki işleme dayalı olarak taşınmazın tapu kaydına uygulandığı, davacının aynı hukuki sebebe dayalı olarak eldeki davayı açtığı ve Van 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/601 Esas-2023/72 Karar sayılı dosyasında davacı lehine vekalet ücreti takdir edildiği gözetilerek, davacı lehine bu dosyada sadece yargılama giderine hükmedilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde vekalet ücreti de takdir edilmesi doğru görülmemiştir....
Temyiz Nedenleri Davacı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kadastro sırasında hata yapıldığını, ayni hakların hakdüşürücü süreye tabi olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir. 3. Gerekçe 3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir. 3.3....
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz " hükmü yer almaktadır. Eldeki davada ise davacılar, kadastrodan önceki bir hukuki nedene dayanmamakta, aksine tapulama tutanağında yer almayan ancak sonra ... İdaresinin tek taraflı işlemi ile çap kaydına yazılan vakıf şerhinin terkinini istemektedirler. Şu hale göre, mülkiyet hakkı sahibi olan davacıların açıklanan nitelikteki istemi konusunda 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinin uygulanması olanağı yoktur. Davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir. Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı dosyaya getirilmediğinden kayıtta vakıf şerhinin yazılı olup olmadığı anlaşılamamaktadır....
Yasanın 21. maddesi uyarınca ise, Tahsis Kararında belirtilen haklara tahsislerin kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve bunlara karşı dava açılamaz hükmü öngörülmüştür. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahsisten önceki haklara ilişkin davaların 4342 sayılı Mera Kanunun 13. maddesi uyarınca 30 günlük sürede mi, yoksa aynı yasanın 21. maddesi uyarınca 5 yıllık sürede mi açılması gerektiğidir. Mera kanunun 13. maddesi aynı yasanın 21. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, burada kanun koyucunun 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile paralellik sağlamayı amaçladığı görülecektir. Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinde 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir ve kadastro mahkemesinde dava açma olanağı kalmaz....
Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz....