Burada öncelikle üzerinde durulması gereken sorun, kayıt maliki olan davacının kayıttaki şerhin terkini için açacağı davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağıdır. Gerçekten, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu m.12/3’deki “bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” şeklindeki hüküm uyarınca şayet, taşınmazın tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçmiş ise, kayıt maliki şerhin terkini istemi ile kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz edemez ve dava açılması olanaklı değildir. Yasadaki 10 yıl olarak belirlenen dava açma süresinin hak düşürücü süre olduğu ve re’sen gözetilmesi gerektiği de kuşkusuzdur....
ın da tespitten sonra 22.11.2010 tarihinde öldüğü, dolayısıyla hibe senedinin bu tarih itibariyle işleme konulacağı nazara alındığında, davanın kadastro tespitinden sonraki hukuki nedene dayalı olarak açılmış tapu iptal ve tescil davası olduğu anlaşılmış olmakla, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun Geçici 14. maddesi ve Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 2015/8 sayılı iş bölümü kararı uyarınca temyiz inceleme görevinin Yargıtay 1. Hukuk Dairesine ait bulunması nedeniyle görevli Dairenin belirlenmesi bakımından dosyanın, 6644 sayılı Kanunla değişik 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 60/2 maddesi uyarınca Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 30.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacı yanın iddiası tespitten sonraki hakka dayanmaktadır. 3402 sayılı Yasanın 25/son maddesi uyarınca kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden, tutanak daha sonra tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, bu tescilden sonra dayanan hak ve istekler Kadastro Mahkemesinin görevi dışındadır. Ancak bu Yasanın 26 ve 40. maddeleri hükümleri saklıdır. Yasanın 40. maddesinde, öncesi tapulu olan yerlerin tespitten sonra kayden satılması ve buna göre tutanağın düzeltilmesi halinde bu dönem için Kadastro Mahkemesinin görevli olduğunu düzenlenmiştir. 26. maddesi ise zaman bakımından görevi düzenler. Askı ilanı süresi içinde açılan davalarda Kadastro Mahkemesi görevli ise de, bu hakkın tespitten önceki hak olması zorunlu bulunmadığına ve davacılar tespitten sonraki hukuki sebeplere dayanarak dava açtıklarına göre uyuşmazlığa bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir....
Hukuk Dairesinin 12.10.2006 gün ve 2006/13635-13320 sayılı bozma kararında özetle; "Her şeyden önce kaldırılması istenen şerhin, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının serbestçe kullanılmasına engel teşkil edecek nitelikte kayıt olduğu, bu şerhin yasal olmadığı iddiasıyla dava açma hakkının taşınmazın tapudaki malikine ait olduğu, bu nedenle davacı gerçek kişinin dava ... bulunmadığı şeklindeki gerekçeyle, araştırma ve keşif yapılmaksızın davanın reddi yoluna gidilmesinin doğru olmadığını, davacı gerçek kişinin taşınmazı satın aldığı tarihte beyanlar hanesinde, dava ile kaldırılması istenen şerhin mevcut olduğu, davacı gerçek kişi taşınmazı satın alırken bu şerhi bilmediğini yada hataya düştüğünü değil, taşınmazın orman ve Hazine ile ilgisinin olmadığı, beyanlar hanesindeki şerhin yasal olmadığını iddia ettiği, bu nedenle külli halef olarak bayilerinin sahip olduğu haklara ve sıfatlara sahip olduğu, bu haklara dayalı iddia ve defilerin aslını ve doğruluğunu mahkemenin araştırması gerektiği...
Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Görüldüğü üzere Mera Kanunu ve Kadastro Kanununda benzer amaçlı düzenlemeler ile dava açma süresi ile birlikte görevli mahkeme de belirlenmiştir. Mera Komisyonu kararının iptaline ilişkin davalarda adli yargı görevlidir. Bu durumda dava tapu sicil kaydına yönelik olduğundan tescil isteminin adli yargıda çözülmesi gerekirken idari işlemin iptali olarak değerlendirilip davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcını yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-karşı davacı kadın tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece davacı-karşı davalı erkeğin davası kabul edilmiş; davalı-karşı davacı kadının Türk Medeni Kanunun 166/1 ve 166/son maddelerine dayalı açmış olduğu karşı boşanma davası ise, aynı sebebe dayalı davanın daha önceden davacı-karşı davalı erkek tarafından açılmış olduğu ve kadının aynı sebebe dayalı dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle (HMK m. 114/1-h-ı) usulden reddedilmiştir. Aynı davanın, aynı sebebe dayalı olarak, aynı taraflar arasında görülmekte olması halinde derdestlikten söz edilir....
Mahkemece tescil harici bırakılan yer hakkında komşu parsellerin kadastro tutanağı kesinleştikten 8 yıl sonra dava açıldığı, bu sürenin kadastrodan önceki nedene dayanarak dava açmak için makul süreyi aştığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Kadastro tutanağı düzenlenip kesinleşen yerlerde dahi 3402 sayılı Yasa'nın 12. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen 10 yıllık süre içerisinde dava açılabilmektedir. Yasa'da tescil harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açma hakkını sınırlayan bir süre de öngörülmemiştir. Kadastro öncesi nedene dayalı olarak her zaman dava açılabilir. Dava niteliği ve içeriği itibariyle kadastro öncesi nedene dayalıdır. Bu nedenle tespitten sonraki hakka dayalı davada dava tarihine kadar aranacak 20 yıllık sürenin somut olayda uygulanma yeri yoktur....
Hukukumuzda tescil illi(sebebe bağlı) bir tasarruf işlemidir. Bu nedenle tescilin ayni bir hüküm ve sonuç doğurabilmesi için geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerekir. Bu hukuki sebep, sağlararası bir hukuki işlem(örneğin satım sözleşmesi gibi), ölüme bağlı bir hukuki işlem(örneğin belirli mal vasiyeti gibi), kamu hukukundan kaynaklanan bir hukuki işlem(örneğin mahkeme kararı, kamulaştırma gibi) veya hukuki bir olay(örneğin işgal, miras gibi) olabilir. Çünkü TMK'nın 1024/2. maddesine göre, “Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” Düzenlemeye göre, geçerli bir hukuki sebebe dayanmayan tescil yapılmış veya başlangıçta geçerli sebebe dayalı bir tescil olmasına rağmen sonradan geçersiz hale gelmiş ve bu şekli ile gerçek hak durumuna uymayan bir durum oluşmuşsa "yolsuz tescil" söz konusudur....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava, Kadastro sonucu oluşan tapu kayıtlarının kadastrodan önceki sebebe dayalı olarak iptal ve tescil istemine ilişkin olup, temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışında bulunduğundan, dosyanın görevli 16. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 10.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava, Kadastro sonucu oluşan tapu kayıtlarının kadastrodan önceki sebebe dayalı olarak iptal ve tescil istemine ilişkin olup, temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışında bulunduğundan, dosyanın görevli 16. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 10.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....