K A R A R Dava, 5510 sayılı Yasanın 20/3. maddesi uyarınca 01.10.2008 tarihinden geçerli gelir bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda; davacının eşi ... , 18.6.1992 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu %44 oranında sürekli işgöremezlik durumuna girmesi nedeniyle kendisine sürekli işgöremezlik geliri bağlanmış olup, 31.10.2003 tarihinde vefat etmiştir. Davacı, 5510 sayılı Yasanın 20/3 fıkrasına göre, işkazası ile malûliyet oranının %50'nin altında olan sigortalıların iş kazasına bağlı olmaksızın ölümleri halinde hak sahiplerine gelir bağlama imkanının getirilmesi nedeniyle, kendisine ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile, aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir....
Buna göre mahkemece duruşma açılarak davacıya ölümü idari yoldan düşürtmek, murisin nerede öldüğü ve mezarı belli değil ise ölümün idari yoldan düzeltilmesi mümkün olmayacağından ölümün tespiti hususunda asliye hukuk mahkemesinde dava açmak üzere kesin süre verilmelidir. Davacı, verilen kesin süre içerisinde idari başvuru yapar ya da dava açar ise mahkemece bu başvurunun sonuçlanması beklenilmeli ve ölüm kaydı düşürüldüğü takdirde mirasçılık belgesi düzenlenmelidir. Davacı, verilen kesin süre içerisinde idari başvuru yapmaz ya da dava açmaz ise ya da yapmış olduğu idari başvuru ya da dava reddedilir ise, ölüm araştırması şerhi ölümün sonuçlarını doğurmayacağından murisin sağ kabul edilmesi gerekmekte olup bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekir. Çekişmesiz yargı işi olsa dahi mahkemece, davanın sürüncemede kalacağı vs.sebepler ile karar vermekten kaçınılamaz. Bu nedenle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması hatalı olmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Doğum Ve Ölümün Tespiti Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 1937 yılında doğan ve 1954 yılında ölen ... ... adında bir ağabeyinin olmasına karşın, müvekkilinin anne ve babasının o tarihte resmi nikahlı olmamaları nedeniyle ağabeyinin nüfusa hiç kaydedilmediğini ileri sürerek, ... ...'ın müvekkilinin anne baba bir kardeşi olduğunun ve bekar olarak öldüğünün tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. 1. Dava nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkindir....
Hak sahibi dosyasında aldırılan ATK raporlarında kişinin ölümünün meslek hastalığı sonucu meydana gelmiş olabileceği, ancak kesin ölüm sebebinin ve mekanizmasının bilinmediği bu nedenle ölümün meslek hastalığı ile illiyetinin değerlendirilemediğinin belirtildiği dikkate alındığında; ölümün meslek hastalığı sonucu oluşmadığına dair bir tespit bulunmadığı ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 27/02/2015 tarihli raporunda sigortalının ölümünün meslek hastalığı sonucu olduğuna dair tespitin aksinin ispatlanamadığı hususları değerlendirildiğinde davalı tarafın bu yöne ilişkin itirazı haklı değildir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Hakaret, kamu görevini usulsüz üstlenme HÜKÜMLER : Mahkumiyet, ceza verilmesine yer olmadığı KARAR Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre, sanık ... hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karşı yapılan itirazın mercii tarafından değerlendirilip karara bağlandığı tespit edilip dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, müteveffanın ölümünün otopsi raporuna göre Miyokart Enfarktüsüne bağlı kalp krizi olarak tespit edildiği, bunun bünyesel olduğunun 3'lü heyet raporunda da açıklandığı, ancak olayın iş yerinde çalışırken meydana gelmesi nedeniyle iş kazası olarak kabul edildiği, olayın ve ölümün meydana gelmesinde davalı işverene yüklenecek bir kusur bulunmadığından maddi tazminat istemlerinin reddine karar verildiği, her ne kadar olayın ve ölümün meydana gelmesinde işverene doğrudan atfedilecek bir kusur bulunmasa da işverenin kaçınılmazlık kusuru vefat nedeniyle tarafların yaşadığı üzüntü sosyal ekonomik durumları nazara alınarak manevi tazminata hükmetmek gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....
Adli Tıp İhtisas Kurulunun 23/08/2017 tarihli ve 4001 karar sayılı raporunda müteveffanın ölüm sebebinin doğal ölüm olarak değerlendirildiği görülmüş ise de; Maktulün, askerlik görevini ifa etmekte iken askeri aracın takla atması sonucu yaralanmasından dolayı 28/02/2017 tarihinde Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yatarak tedavi görmeye başladığı ve 18/03/2017 tarihinde taburcu edilmesi üzerine aynı gün saat: 22.00 sıralarında Balıkesir ilinin Akçay ilçesine gelerek arkadaşı... ile birlikte gece konaklamak için ablasının ikametine gittiği, 19/03/2017 günü 05.30-06.00 sıralarında duş almak için girdiği banyoda anlaşılamayan bir nedenle vefat ettiği somut olayda, müteveffanın olay tarihinde henüz 20 yaşında olduğu ve bu yaştaki doğal ölümün hayatın olağan akışına aykırı kaldığı, adli raporda ölümün doğal ölüm olarak belirtilmesine karşın ölümün sebebinin belirtilmediği, bu şekliyle de maddi gerçeğin ortaya çıktığının söylenemeyeceği, maktulün geçirmiş olduğu trafik kazasına ilişkin...
Davacı vekili tava dilekçesi ile davacının hisseli maliki olduğu Trabzon ili Şalpazarı ilçesi Kasımağzı mahallesi 150 ada 15 parsel ve 150 ada 2 parsel sayılı taşınmazların diğer maliki olan dava dışı Fatma Çoban'ın vefat ettiğini, mirasçılık belgesinin ölümün tescil edilmemiş olması sebebi ile alınamadığını, ortaklığın giderilmesi davası açılacağından dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, ölü olan Kanife Uçar isimli kişi ile Katife Öztürk isimli kişilerin aynı kişiler olduğunun tespit edilmesini, eski eşi olarak Ali eş olarak Hüseyin Öztürk olduğu yönünde düzeltilmesini talep etmiştir. Bir kimsenin ölmesi nedeniyle kaydı kapalı hale geleceğinden ve kapalı kayıtlarda işlem yapılamayacağından ölmüş kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi mümkün değil ise de, hukuki yarar var ise bu tip kapalı kayıtlarla ilgili tespit kararı verilmesi olanaklıdır....
nın hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının 506 sayılı Yasanın 26.maddesi kapsamında tahsili istemine ilişkin davada, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 23.11.2015 tarihli müzekkere cevabında, "adı geçenin ölümünün geçirdiği iş kazası sonucu olup olmadığına karar verilemediğinden hak sahiplerinin gelirleri durdurularak, ölümün iş kazası sonucu olup olmadığına dair mahkeme kararının temini istenmiştir." denildiği anlaşıldığından, hak sahiplerine bağlanan gelirlerin devam edip etmediği davacı Kurumdan sorularak, yapılan Kurum işleminin tespiti ile bu işlem üzerine hak sahiplerince açılan dava olup olmadığının ve varsa sonucunun bildirilmesinin istenildiği halde, geri çevirme kararının tam olarak gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır....
Kadastro tespiti esnasında bilirkişi ve muhtar olarak görev yapan kişilerin hayatta olup olmadıkları ilgili kolluk kuvveti aracılığıyla tespit edilememesi halinde taşınmazlar üzerinde keşif yapılmak suretiyle taşınmazların evveliyatını, kullanımını vs. bilen, görgüye ya da duyuma dayalı bilgisine başvurulabilecek mahallin yaşlı kişilerinin tespiti sağlanıp tanık olarak dinlenilmeli, taşınmazları kullanan kişiler varsa kimliği açık bir şekilde belirlenerek, taşınmazların maliki muris "Mehmet Ali oğlu Ahmet" ile aralarında irs bağının bulunup bulunmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmeli, murisin adres ve kimlik bilgileri araştırılmalı, nüfus kayıtları Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden sorulmalıdır. Ne var ki, mahkemece bu olgular gözden kaçırılarak belirtilen doğrultuda araştırma ve soruşturma yapılmamış, tapu maliki murisin kimlik bilgileri tespit edilemediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir....