7129,36 m²'lik kısmının orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (G) ve (K) ile gösterilen 4755,91 m²'lik alanın tespit gibi davalı ... adına tespit ve tapuya tesciline, 117 ada 7 sayılı parselin 15.01.2008 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (N) ile gösterilen 820,20 m²'lik kısmının orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (P) ile gösterilen 3711,59 m²'lik alanın tespit gibi davalı ... adına tespit ve tapuya tesciline, 118 ada 1 sayılı parselin 15.01.2008 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (R) ve (T) ile gösterilen 5590,77 m²'lik kısmının orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (S) ile gösterilen 5682,39 m²'lik alanın tespit gibi davalı ... mirasçıları adına tespit ve tapuya tesciline, davalılar ... ve ... adına tespit yapılmadığından bu kişiler yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ......
Her ne kadar 7 parsel tespit maliki ...davalı olarak gösterilmemiş olup bu taşınmaz yönünden mahkemenin gerekçesinde ve husumet yokluğundan red kararında isabetsizlik yoksa da davalı olarak gösterilen ... ve müşterekleri adına tespit edilen 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden varılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemiştir. Doğru sonuca varılabilmesi için davalı ... ve müşterekleri adına tespit edilen 189 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının aslı getirtilmeli; taşınmazın tapu kaydına davalı şerhi verilmeli, ... dışındaki tespit malikleri davaya dahil edilerek duruşmaya geldiklerinde davaya diyecekleri ve delilleri sorulmalı, varsa delilleri toplanmalı, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, davacı ...'...
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; aleyhine tespit istenen şirket ticari defter, kayıt ve belgelerinin her zaman incelenebileceği, bu durumda HMK'nın 400/2. maddesindeki yasal koşulları oluşmayan delil tespiti isteminin reddi gerektiği, ancak tespit dilekçesine ekli belgelerin incelenip değerlendirilmesi sonucu HMK'nın 389. ve devamı maddelerindeki ihtiyati tedbirin yasal koşullarının kısmen oluştuğu ve TTK'nın 630/2 maddesi gereğince şirket ortaklarının şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin ihtiyati tedbir yolu ile kısmen sınırlandırılarak şirkete kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilebileceği gerekçesiyle; yasal koşulları oluşmayan delil tespiti isteminin reddine, tespit ve tedbir isteyenin ihtiyati tedbir isteğinin kısmen kabulü ile, aleyhine tespit istenen ... Makina İzalosyan İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile .... El Aletleri Döküm San. Tic. Ltd....
Şöyle ki; Bilirkişi tarafından yapılması gereken ilk iş, kaçak kullanımın tespit edildiği tarihte ... tarifeler yönetmeliğine göre inşaat alanı, kat sayısı ve biten yüzde oranına göre saptanmış olan 516 m3 lük kaçak su tüketiminin, yine tarifeler yönetmeliğine göre karşılığı olan kaçak su bedelini tespit etmek, ikinci olarak davacı şirketin ödeme yaptığı ölçümleme sırasında tespit edilen 312m3 ün kaçak su bedelini tespit etmek son olarak da tespit edilen iki bedel arasındaki farkı bulmak olmalıdır. Tespit edilecek bu miktar davacı şirketin sorumlu olacağı borç miktarıdır. Mahkemece yukarıda anlatılan hususlar dikkat edilmeden alınan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
Sayılı dosyası tarafından reddedilmiş ve bu karar taraflarınca istinaf edildiğini, HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemeyeceğini, bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulduğunu, menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hallerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerektiğini, oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek nitelikte olduğunu, ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu'nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşıldığını...
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacıların davalı ... aleyhine açtıkları komisyon kararına itiraz davası haklı ve sabit görüldüğünden kabulü ile, ... ili, ... ilçesi, ... köyü, ... mevkiinde kain, nizalı ... nolu parselin, tapulama tutanağında yazılı miktar yüzölçümü üzerinden tespit gibi 2112/126720’şer pay oranında davacılardan ... mirasçıları, ... (...), ... (...), ..., ... ..., ..., ..., ... (...), ... (...), ... (...), ... (...); 2640/126720’şer pay oranında tespit maliki ... oğlu ... (...) mirasçıları ... oğlu ..., ... kızı ..., ... kızı ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., 264/126720’şer pay oranında tespit maliki ... mirasçısı, ... mirasçıları, ... (...), ... (...), ..., ... ..., ..., ..., ... (...), ... (...), ... (...), ... (..), 660/126720 pay oranında tespit maliki ......
ın 114 ada 49 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki temyizine gelince; davalılardan ... tespit maliki ve davanın gerçek tarafıdır. Öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre kadastro davaları lehine tespit yada kadastro komisyonunca adlarına tescile karar verilen gerçek veya tüzel kişiler arasında görülür. Bir başka deyişle kadastro davaları hakları çatışanlar arasında görülür. Dava dilekçesinin davalı bölümünde tespit maliklerinden ... dışındaki diğer tespit malikleri gösterilmemiş ise de somut olayda davacı tarafın davaya konu yaptığı taşınmazın ada, pafta, parsel numarası ve tespit maliklerinden ...'i gösterdiği anlaşılmıştır. Kaldı ki, uygulamada salt ada ve parsel sayısının doğru olarak belirtilmesi koşuluyla tespit maliki yada maliklerinin gösterilmemiş olması hallerinde dahi davada husumetin tespit maliklerine yöneltildiği kararlılıkla kabul edilmektedir. Gerçekte bu olgu dava ekonomisine de uygundur....
Tespit davaları ve bu arada menfi tespit davasında ise davanın açılmasında bir hukuki yararın varlığı koşulu aranır. Davacı menfi tespit davasında davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmek, bunu açıklamak ve gerekirse ispat etmek zorundadır. Hukuki yarar menfi tespit davasında bir dava şartıdır. Borçlu maddi hukuk bakımından ödemekle yükümlü olmadığı bir alacak talebiyle karşılamışsa hukuki yararın bulunduğu kabul edilir. Davacı borçlunun hukuki durumunun tehlikede olması, tereddüt içinde olması halinde menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Borçlu ödeme emrine itiraz edebileceği dönemde önünde 2 yol vardır. -ödeme emrine itiraz etmek, - menfi tespit davası açmak, - veya her iki yola birlikte başvurmak, Alacaklının takibinde hiç belgeye dayanmaması veya dayandığı belgenin 68.maddesindeki belgelerden olmaması halinde borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur....
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; kira sözleşmesinin 01.08.2000 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli olarak yapıldığı, sözleşmenin özel şartlar kısmının 5. maddesinde, kira artış oranının %40 olarak belirlendiği, davalı tarafından 09.11.2008 tarihinde kira tespit davası açıldığı; Mahkemece 01.08.2009 tarihinden başlayan dönem kirasının aylık 400,00 TL olarak tespitine karar verildiği, huzurdaki davanın 18.04.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Dava; tespit davasıdır. Tespit davasının dinlenebilmesi için davacının, tespit davasına konu hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde hukuki yararının bulunması gerekir. Eda davasında, davacı dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmek ve ispat etmekle yükümlü olmadığı halde, tespit davası açılmasında hukuki yarar olduğu, özellikle bildirilmeli ve ispat edilmelidir.Davacı tespit davası açmakta hukuki yararı olduğunu ispat edemezse, tesbit davası dava şartı (hukuki yarar) yokluğundan usulden reddedilir....
Dairemizin ve HGK.nun yerleşmiş uygulamalarına göre kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan yerlere ilişkin olarak tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içerisinde açılmış olan davalarda, tespit dışı bırakıldığı tarihten geriye doğru kazanmayı sağlayan sürenin nazara alınması gerekmektedir. Somut olayda, dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakılma tarihinden 2 yıl 8 ay sonra 29.7.2008 tarihinde açılmış bulunan davanın makul süre içinde açıldığından söz edilemez. Nizalı taşınmazın bir an için 1991 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakıldığı düşünülse dahi, bu tarihten dava tarihine kadar da zilyetlikle kazanma süresi dolmamıştır. Her iki halde de, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır....